HACCIN SIHHATİNİN ŞARTLARI NELERDİR

Yapılacak haccın sahih, yani geçerli olabilmesi için şu üç şartın bulunması gerekir.
a- Hac yapmak niyetiyle ihrama girmek.
b- Hususî (Özel) vakit.
c- Hususî mekândır.
A) İhram
İhram sözlükte; “haram etmek, kendini mahrum bırakmak”anlamına geldiği gibi, “tazim edilmesi gereken zamana veya makama girmek ve bunlara
saygı duymak”manasına da gelir.

Terim olarak ihram; “hac ya da umre yapmaya niyet eden kimsenin başka zamanlarda işlemesi mübah olan bazı fiil ve davranışları, hac veya umrenin rükünleri tamamlanıncaya kadar kendisine haram kılması demektir.”

Diğer zamanlarda helâl olan bazı fiiller, ihramlı için yasak hale gelir. Kılık kıyafet, cinsel hayat ve avlanma ile ilgili olan bu yasakların ihlali; yasağın cinsine ve ihlal şekline göre değişen cezaları gerektirir. Bu cezalar kurban kesmek, sadaka vermek ve oruç tutmaktan ibarettir.

İhrama girmenin gereklerinden biri olarak örtünülen havlu ve benzeri dikişsiz kıyafete de halk arasında ihram denmektedir. İhram; niyet ve telbiye ile birlikte bu örtüye bürünmekle gerçekleşir.

A- a) İhramın Rükünleri
Hanefi mezhebine göre ihramın iki rüknü vardır:
Niyet ve telbiye. Bunlardan birisini terk eden kimse ihrama girmiş olmaz.
Niyet, eda edilecek haccın türüne veya umre yapmaya karar vermektir. Niyetin yeri kalbtir.
Kalben gafil olmamak şartıyla niyeti dil ile ifade etmek de müstehaptır. Şayet yapılacak hac, yapılış şekli itibariyle Temettu haccı ise şöyle niyet edilir: “Allah’ım senin rızan için umre yapmak istiyorum, bunu bana kolaylaştır ve kabul eyle.

”Niyet edilip telbiye söylenince ihrama girilmiş olur.
Telbiye: Şu duayı okumaktır:
لَبَّيْكَ اللَّهُمَّ لَبَّيْكَ لَبَّيْكَ لَا شَرِيكَ لَكَ لَبَّيْكَ إِنَّ الْحَمْدَ
وَالنِّعْمَةَ لَكَ وَالْمُلْكَ لَا شَرِيكَ لَكَ
“Allahım emrine âmâdeyim, davetine icabet ettim geldim Allahım. Yeter ki Sen emret. Emrine itaat ederek Sana yöneldim Allahım, Senin ortağın
yoktur. Elbette ki, hamd Sen’in, nimet Sen’in, mülk de Sen’indir. Senin şerîkin yoktur.” Telbiyeyi ihrama girerken bir kere söylemek farz,
zaman zaman da sesli bir şekilde tekrar etmek ise sünnettir. Kadınlar gerek telbiyede gerekse diğer dua, zikir ve tesbihlerde seslerini fazla yükseltmezler.

A- b) İhrama girme zamanı
Hac ayları girmeden hac menasikinden hiçbir şey yapılamaz. Hanefi mezhebine göre, henüz hac ayları başlamadan ihrama girmek mekruh olmakla birlikte caizdir. Çünkü ihram, haccın rüknü değil sıhhat şartıdır. Diğer ibadetlerde olduğu gibi şartın yerine getirilmesi için vaktin girmesi gerekmez.
Şafii mezhebinde ise ihram şart değil rükün sayıldığından hac aylarından önce, hac için ihrama girilemez. Hac aylarından önce ihrama girildiği takdirde, bu ihram umre ihramı olur. Umre yapmak için özel bir vakit olmadığından umre için her zaman ihrama girilebilir.

A- c) İhrama Girme Yerleri (Mîkatlar)
Mikat; İhrama girme yeri ve zamanı demektir. Terim olarak ise Mekke çevresinde, çeşitli bölgelerden hacca gelenlerin ihrama girecekleri özel mekânları ifade eder. Kuran’ı Kerimde Kabe’ye “el-Beytül Haram” (el-Maide 5/2) çevresindeki mescide “el- Mescidü’l Haram”(el-İsra 17/1) bu mescidin ve Kabe’nin içinde bulunduğu Mekke şehrine “Harem” (el-Kasas, 28/57; el-Ankebut, 29/67) demek suretiyle Kabe ve çevresindeki bölgeyi “saygı ve hürmete layık”sözüyle tavsif etmiştir. Kabe’nin çevresini kuşatan mekanlar yakından başlamak üzere “Harem”,
“Hill”, “Âfâk”olmak üzere üç bölgeye ayrılmıştır. Hac ve umreye niyet edecek kimselerin bu bölgelere göre
durumları değişiklik arz eder.
Harem Bölgesi Mekke ile çevresinde; bitkileri kesilmemek, yeşiline dokunulmamak ve av hayvanlarına zarar vermemek, canlılarına ilişilmemek üzere sınırları Hz. Cebrail’in göstermesi ile Hz. İbrahim tarafından belirlenmiş, daha sonra Peygamber Efendimiz tarafından
yenilenmiş olan emniyet ve güvenin hâkim olduğu bölgedir.

Mekke ahalisi hac için Harem sınırları içinde; umre için bu sınırların dışına yani Hill bölgesine en yakın olan Ten’im veya Arafat’a çıkarak ihrama girerler.

Hill Bölgesi
Harem bölgesi ile Mikat mahalleri arasındaki bölgedir. Bu bölgede yaşayanlar harem bölgesi sınırları dışından, bulundukları yerden ihrama girerler.

Afak Bölgesi
Harem ile Hill bölgelerinin dışındaki yerlere Afak denilir. Afak bölgesinden Mekke veya Harem bölgesine geleceklerin ihramsız geçmemeleri
gereken beş nokta Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselâm) tarafından tespit edilmiştir. Afak Bölgesinde ikamet edenlere “afâkî” tabir edilir.

Mekke-i Mükerreme’ye veya Harem bölgesine gelenlerin İhramsız geçemeyecekleri 5 nokta şunlardır:

1- Zulhuleyfe: Mekke veya Harem’e Medine yönünden gelenlerin mikatı olup, Medine’ye yaklaşık 10 km., Mekke’ye ise 450 km. mesafededir. Mekke’ye
en uzak mikat bu mikattır. Peygamber Efendimiz veda haccı yapmaya niyet ettiklerinde bu mikatta ihrama girmişlerdir.

2- Cuhfe (Rabiğ): Mısır ve Suriye istikametinden gelen ziyaretçilerin mikatıdır. Mekke’ye yaklaşık 187 km. mesafededir.

3- Zatüırk: Irak yönünden gelenlerin mikatı olup 94 km. uzaklıktadır.

4- Yelemlem: Yemen ve Hindistan tarafından gelenlerin mikatı olup, Mekke’ye 54 km. mesafesi ile en
yakın mikat olma unvanını taşımaktadır.

5- Karnü’l-Menazil: Necid ve Kuveyt istikametinden gelenlerin mikatıdır. Mekke’ye uzaklığı 96 km. dir. Hava yoluyla Cidde’ye gelenlerin ise, geldikleri yöndeki mikat hizasını geçmeden uçakta ihrama girmeleri gerekir. Ancak uçakta ihrama girmeleri zor olacağından, hava limanında ihrama girmeleri daha doğru bir uygulama olsa gerektir.

Harem ve Hill bölgesi dışında ikamet eden Âfâkîler bu sayılan beş nokta veya hizasında ihrama girmek suretiyle ancak harem bölgesine girebilirler. Harem bölgesine ihram ile girmek, bu bölgeye saygılı olunması maksadıyla vacip kılınmıştır. İster hac ve umre yapmak niyetiyle, isterse ticaret, ziyaret veya tedavi maksadıyla gelme arasında bir fark gözetilmeden ihram ile bu sınırlardan girilecek, umre
veya hac menasiki tamamlandıktan sonra ihramdan çıkılacaktır.

A- d) Harem Bölgesine İhramsız Girmemek

Her ne maksatla olursa olsun uzaklardan gelip de doğrudan Harem bölgesine, mesela, Mekke’ye gidecek olan âfâkîlerin, mîkat sınırını geçmeden ihrama girmeleri gerekir. Âfâkî, Mekke’ye mikat
sınırları dışından gelen kimse demektir. İhram, bu kutsal bölgeye saygı için vacip kılınmıştır. Bu konuda hac ve umre için gelenler ile ticaret, ziyaret veya tedavi gibi başka maksatlar için gelenler arasında fark yoktur. Bunlar hac ve umre yaptıktan sonra ihramdan
çıkarlar. Herhangi bir sebeple mîkat sınırları dışında bulunan Hil ve Harem bölgeleri halkı da aynı hükme tabidir.

Şafiî mezhebinde, hac ve umre kastı olmadıkça uzaklardan gelenlerin (âfâkî) Harem bölgesine ihramsız girmeleri vacip değil, müstehaptır.
Hil bölgesi halkı hac veya umre yapmayacakları zaman, Harem bölgesine ihramsız girip çıkabilirler.

Harem bölgesinde bulunan kimseler ister Mekkeli, isterse uzaklardan gelenlerden olsun, Hil bölgesine (mesela Cidde’ye) gittiklerinde, harem bölgesine ihramsız dönebilirler. Doğrudan Harem bölgesine gitme niyeti olmaksızın hil bölgesindeki herhangi bir yere mesela, Cidde’ye gidecek olan âfâkîlerin, mîkat sınırını ihramlı geçmeleri gerekmez. Bunlar, daha sonra
Harem bölgesine, mesela Mekke’ye gitmek isterlerse, Hil bölgesinde oturanların hükmüne tabi olurlar. Hac veya umre kastı yoksa Harem bölgesine ihramsız girerler ve isterlerse Kâbe’yi ihramsız tavaf ederler.

Medine ziyaretini hacdan önce yapmak için mîkat sınırını ihramsız geçenler, Cidde’ye indikten sonra önce Mekke’ye gitmek mecburiyetinde kalırlarsa, Cidde’de-Harem bölgesi sınırını geçmeden ihrama girerler.

A- e) İhramın Vacipleri
1. Mikat sınırlarını ihramsız geçmemek.
Mikat sınırları dışında ikamet eden Afâkîler, mikat sınırını ihramsız geçerlerse ceza (dem) yani koyun
veya keçi kurban kesmeleri gerekir. Bununla birlikte, mîkatı ihrama girmeden geçen kimse, henüz hac veya umre menasikinden herhangi
birine, meselâ, kudüm tavafına veya umre tavafına başlamadan mîkata dönüp orada ihrama girerse ceza düşer. Böyle bir kimsenin, ihramsız geçtiği
mîkat sınırı yerine; bulunduğu yere daha yakın bir mîkata gidip orada ihrama girmesi mümkündür. Mîkatı ihramsız geçtikten sonra, hac veya umre
menasikinden birine başlanmışsa artık mîkata dönülse bile ceza düşmez.

2. İhram yasaklarından sakınmak.
Hacın ruh ve manasına uygun düşmeyen hareket ve davranışlardan uzak durmaktır ki bunlar ileride ihram yasakları olarak gelecektir.
A- f ) İhramın Sünnetleri
İhrama girmeden, yani niyet ve telbiyeden önce; genel temizlikle birlikte tırnakları kesmek, kasık ve koltuk altı kıllarını temizlemek, gerekiyorsa tıraş olmak, gusletmek, gusül yapılamıyorsa abdest almak, vücuduna güzel kokular sürmek, erkekler izar ve
rida denilen iki parçadan ibaret olan belden aşağıya sarılan ve vücudun üst kısmını örten dikişsiz havluya sarılmak, ihram örtülerine büründükten sonra ise; kerahet vakti değil ise iki rek’at ihram namazı kılmak; birinci rek’atında Fatiha’dan sonra Kafirun suresi,
ikinci rek’atında da İhlâs suresini okumak, ihramlı olduğu süre içinde her fırsatta telbiye getirmek. Hac için ihrama hac ayları başladıktan sonra girmek.

A- g) İhram Yasakları
İhram yasakları çeşitli alanlara göre şu şekilde gruplandırılabilir.
1. İhramlının vücudu ile ilgili yasaklar
• Saç veya sakal tıraşı olmak ve bıyıkları kesmek.
• Vücudunun herhangi bir yerindeki kılları tıraş etmek, yolmak veya koparmak
• Tırnak kesmek
• Süslenmek niyetiyle saç, sakal ve bıyıkları boyamak, yağlamak, saçlara briyantin sürmek, vücuda güzel kokular sürmek, kadınların oje ve ruj
kullanması, kokulu sabun kullanmak vb.

2. Elbise Ve Giyim Eşyası İle İlgili Yasaklar
• Giyim eşyası olarak hazırlanmış (dikilmiş veya örülmüş) şeyleri giymek, başı ve yüzü örtmek, takke ve benzeri şeylerle başı örtmek, başa sarık sarmak, eldiven, çorap ve topukları kapatan ayakkabı giymek yasaktır.
• Palto, pardösü gibi giysileri giymeksizin omzuna almak yasak değildir. Bele takılan kemerde, omuza asılan çantada, ayaklara giyilen üzeri ve topukları açık ayakkabı ve terlikte dikiş bulunabilir.
• Giyim ile ilgili yasaklar sadece erkekler içindir.
Kadınlar normal elbiselerini giyerler ihram süresince yüzlerini örtmezler.

3. Cinsel Konularla İlgili Yasaklar
Cinsel ilişki ve genellikle cinsel ilişkiye götüren öpme, oynaşma, şehvetle tutma gibi davranışlar yasaktır. Şehvet duygularını harekete geçirecek fuhşiyata dair sözler söylemek de aynı şekilde yasaktır.

4. Harem Bölgesi İle İlgili Yasaklar
Mekke-i Mükerreme ve çevresindeki “Harem“ bölgesindeki av hayvanlarının avlanması, bitkilerin kesilmesi veya koparılması ister ihramlı ister ihramsız herkes için yasaktır.

5. Yapılması Günah Olan ve Başkalarının Hukukunu
İlgilendiren Yasaklar
Füsuk: Allah’ın emir ve yasaklarına itaatten uzaklaşıp masiyet sayılan fiilleri yapmak
Cidal: Tartışmak, kavga etmek, hakarette bulunmak, kötü söz ve davranışlarla gönül kırmak, huzursuzluk çıkarmak. Umumî asayiş ve huzuru
bozacak bu tür davranışlardan özellikle ihramlı iken kaçınmak gerekir.

6. Av Yasağı
İster harem bölgesinde isterse dışında eti yenen veya yenmeyen her türlü kara avını avlanmak, avcıya avını göstermek, avcıya yardımcı olmak, av
hayvanlarına zarar vermek yasaktır.
A- h) İhramlıya Yasak Olmayan Fiil ve Davranışlar
• Gölgelenmek, şemsiye kullanmak,
• İhram örtülerini değiştirmek
• Yıkanmak, kokusuz sabun kullanmak
• Dişleri fırçalamak, sürme çekmek
• Diş çektirmek, kan aldırmak, iğne yaptırmak, yara üzerine sargı bezi sarmak.
• Kırılan tırnağı ve zarar veren kılı koparmak
• Silah taşımak, bilezik, yüzük ve kol saati takmak
• Kemer takmak, omuzda çanta taşımak
• Çiçek veya meyve koklamak
• Güzel koku satan dükkânda bulunmak veya koku satın almak
• Yüzü ve başı örtmeden yorgan ve battaniye gibi örtü ile örtünmek
• Kollarını giymeden palto veya ceket gibi dikişli bir elbiseyi omuzlarına almak

B) Hususî Vakit
Haccın farzlarını yani ihrama girme, Arafat Vakfesi ve ziyaret tavafını kendileri için belirlenmiş vakitlerde
eda etmek haccın sıhhatinin (geçerli olmasının) şartıdır.

Hac menasiki, Şevval, Zilkade aylarının tamamıyla, Zilhicce ayının ilk on günü içinde eda edilir. Bu aylardan önce hac menasikine başlanmaz. Hac menasikinden her birinin (vakfe, tavaf, say, şeytan taşlama) bu aylar içinde belirlenen vakitlerde
yapılması gerekir; aksi halde sahih (geçerli) olmaz.
C) Hususî Mekân
Haccın farzlarının hususî mekânlarda yerine getirilmesi gerekir. Bu da Arafat vakfesinin Arafat sınırları içinde ve tavafın da Kabe’nin etrafında ve mescidin sınırları içinde yapılması demektir.

Haccın Rükünleri
Hanefî mezhebine göre haccın ihram, Arafat vakfesi ve ziyaret tavafı olmak üzere üç farzı vardır.
Bunlardan ihram şart, Arafat’ta vakfe ve ziyaret tavafı ise rükündür. Rükünlerden biri olan Arafat vakfesi zamanla sınırlı olduğu için, vaktini geçiren bir kimse o sene hac yapmaktan mahrum kalır daha sonra yeniden hac yapması gerekir.

Şafiî Mezhebine göre bu üç farza ilave olarak sa’y, saçları dipten kazıtma veya kısaltma da rükündür. Ve bu rükünlerden ilk üçünde sıraya riayet etmek de farzdır.
Rükünlerin tamamı, usulüne ve şartlarına uygun yapılmadıkça ceza ve kefaret ödemekle hac sahih olmaz.

Haccın sıhhatinin yani geçerli olmasının şartlarından ihram daha önce anlatılmıştı. Şimdi haccın iki rüknü olan Arafat vakfesi ve ziyaret tavafına geçiyoruz.

Arafat Vakfesi

Haccın, eda edilmeden yapılamayacağı bir rüknü olan Arafat vakfesi; Mekke’nin yaklaşık 25 km. güney doğusunda bulunan ve harem bölgesi dışında kalan, sınırları işaretlenmiş olan Arafat bölgesinde yapılır. Vakfe; bir yerde bir süre durmak veya beklemek
demektir. Peygamber Efendimizin (aleyhissalatu vesselâm) “Hac Arafat’tan ibarettir” beyanı, Arafat
vakfesinin hac için ne kadar önemli olduğunu bildirmekte ve kaçırılmaması gerektiğine dikkatlerimizi çekmektedir. Bu itibarla hac esnasında Arafat’ı kaçıran insanlar, onu bir yıl sonra ancak yakalayabilir.

a) Vakfenin Sahih (Geçerli) Olmasının Şartları;

Vakfenin sahih olabilmesi için;
1-Haccetmek niyetiyle ihramlı olmak(İhram konusu daha önce anlatılmıştı.)

2-Vakfeyi, Arafat sınırları içinde ve Arefe günü zeval vaktinden (öğle namazının giriş vakti), bayram sabahı “fecr-i sâdıka”yani tan yeri ağarmasına (sabah namazının giriş vakti) kadarki zaman dilimi içerisinde yapmak.

Arafat bölgesinin Mekke tarafındaki sınırı, “Urene vadisi”dir. Urene vadisi dışında Arafat bölgesinin her yerinde vakfe yapılabilir. Bu vadi Arafat bölgesinden değildir. Burada bulunan “Nemîre Mescidi”nin kıble tarafından (Kuzeybatı) bir kısmı da vakfe yerinin dışında kalmaktadır.

Vakfenin Cebel-i Rahme denilen tepenin eteklerinde yapılması ise sünnettir. Zilhicce ayının dokuzuncu günü olan Arefe günü güneşin tepe noktaya gelişi ile birlikte vakfenin vakti de girmiş olur. Bayramın ilk günü tan yerinin ağarması ile birlikte de vakti çıkmış olur. Bu konuda ittifak vardır.

Vakfenin sahih olması için niyet etmek, Arafat’ta bulunup vakfe yaptığını bilmek şart değildir. Belirtilen süre içinde, şuuru yerinde veya değil, uykuda veya uyanık, abdestli veya abdestsiz, her ne halde olursa olsun kısa bir süre Arafat sınırları içinde bulunan, hatta
o bölgeden geçen kimse Arafat vakfesini yapmış sayılır.

Arefe günü gündüz Arafat’ta bulunanların, güneş batmadan önce Arafat’tan ayrılmamaları vaciptir. Mazeretsiz olarak güneş batmadan o bölgeden
ayrılan kimse, henüz güneş batmadan geri dönerse bir şey gerekmez; aksi halde ceza, yani dem (koyun veya keçi kurban etmesi) gerekir. Şafiîlere göre, güneş batmadan önce ayrılanlara ceza gerekmez.

b) Arafat Vakfesinin Sünnetleri;

1- Zilhicce’nin 8. günü olan terviye gününü, Arefe gününe bağlayan geceyi Mina’da geçirip Arefe günü güneş doğduktan sonra Arafat’a hareket etmek.

2- Zevalden önce Arafat’ta bulunmak, mümkünse boy abdesti almak.
3- Zevalden sonra öğle namazından önce Nemire Mescidinde hutbe okunması.
4- Öğle ve İkindi namazlarını “cem-i takdim”ile öğle vaktinde birlikte kılmak.
5- Vakfe yaparken abdestli olmak ve kıbleye yönelmek.
6- Vakfeyi “Cem-i takdim”ile kılınan öğle ve ikindinin akabinde yapmak.
7- Oruçlu olmamak.
8- Gün boyunca telbiye, tesbih, zikir, dua ve istiğfarla çokça meşgul olmak.
9- Vakfeyi mümkün olduğu kadar rahmet tepesi olarak anılan “Cebel-i Rahme”ye yakın bir yerde yapmak. Vakfe yaparken ayakta durmak,
oturmaktan; binek üzerinde olmak, ayakta durmaktan daha faziletlidir.

Cem-i takdim; Arefe günü Arafat’ta vakfe yapanların, öğle ve ikindi namazlarını öğle vaktinde peş peşe kılmaları sünnettir.
Öğle ve ikindi namazları cem-i takdim ile kılınırken ezan okununca önce öğle namazının ilk sünneti kılınır. Sonra kâmet getirilerek öğlenin farzı kılınır.

Tekrar kâmet yapılır ve ikindinin farzı kılınır. İkindi namazı için ayrıca ezan okunmaz ve iki farz arasındaki sünnetler kılınmaz. Her iki farzdan sonra telbiye ve teşrik tekbirleri okunur.

Ziyaret Tavafı
Haccın ikinci rüknü ziyaret tavafıdır. Ziyaret tavafı yapılmaksızın hac tamam olmaz. Kur’ân-ı Kerim’de: “Sonra saçlarını tırnaklarını kesip üst başlarındaki kirleri gidersinler ve diğer hac görevlerini yerine getirsinler, dünyanın bu en kıdemli mabedi Kâbe’yi
(Beyt-i Atik) bir kere daha tavaf etsinler.” (Hacc, 22/29) buyrularak ziyaret tavafının farziyeti vurgulanmıştır.
Tavaf, “Bir şeyin etrafında dolaşmak, dönmek” manasına gelir. Hac menasiki olarak tavaf, Hacer-ül Esved‘in bulunduğu köşeden veya hizasından başlayarak, Kâbe’nin etrafında yedi defa dönmektir. Her bir dönmeye bir şavt denir ve yedi şavt bir tavaf olur.
a) Tavafın Sahih Olmasının Şartları
1-Tavafın Vaktinde Yapılması.
Ziyaret tavafına “ifada tavafı”da denir. Ziyaret tavafının vakti Bayramın ilk günü fecr-i sadıktan itibaren başlar. İlk vaktinden itibaren ömrün sonuna kadar yapılabilirse de İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye göre bayramın üçüncü günü güneş batıncaya kadar yapılmalıdır.

Şafiî mezhebine göre ziyaret tavafının vakti arefe günü gece yarısından itibaren başlar ve bayramın ilk üç gününde yapılması vacip değil, sünnettir. Tavafın bayramın ilk günü yapılması ise daha faziletlidir.
2- Niyet:
Yapılmak istenen şeyin kalben kastedilmesi, belirlenmesidir. Kalben kastetmekle birlikte dil ile söylenmesi ise müstehaptır. Tavafa niyet etmeksizin
Kabe’nin etrafında dolaşmak tavaf sayılmaz.
Tavafa niyet ederken, tavafın türünü yani yapılan tavafın kudüm tavafı mı, ziyaret tavafı mı yoksa umre tavafı mı olduğunu tayin etmek gerekmez.
Mutlak tavafa niyet etmek yeterlidir.

3- Tavaf’ın Mescid-i Haram’ın içinde, Kâbe’nin etrafında (metaf ) yapılması gerekir. Mescid’in üst katlarında da tavaf yapılabilir. Ancak Mescid-i Haram’ın dışından tavaf yapılamaz.

4- Şavtların çoğunu yapmış olmak. Hanefi mezhebine göre şavtlardan en az dördünü yapmış olmak tavafın sahih (geçerli) olmasının bir şartıdır. Farz ve vacip tavaflarda eksik kalan her şavt için ceza gerekir.

b) Tavafın Vacipleri
1- Abdestli olmak. Tavafı abdestli bir şekilde yapmak.

Tavaf yaparken abdest bozulursa, abdest aldıktan sonra eksik şavtlar tamamlanabilir.

2- Avret mahallinin örtülü olması. Avret sayılan ve örtülmesi gereken organların dörtte biri veya çoğu
açılırsa ceza gerekir.

3- Tavafa Hacerü’l- Esved hizasından başlamak.

4- Kâbe’yi sol tarafına alarak tavaf yapmak.

5- Tavafı Hatim’in dışından dolaşarak yapmak. Hatim Kâbe’den sayıldığından, Kâbe’nin dışından tavaf yapmak için bu gereklidir.

6- Farz ve vacip tavafları yedi şavtta tamamlamak.

7- Gücü yetenlerin tavafı yürüyerek yapması

8- Tavaftan sonra tavaf namazı kılmak. Farz olsun, nafile olsun her tavafın sonunda iki rekât tavaf namazı kılmak vaciptir.
c. Tavafın Sünnetleri

1- Necasetten taharet: Gerek bedende gerekse ihram elbisesinde namaza mani bir pisliğin bulunmaması.
2- Tavafa başlarken, Hacerü’l-Esved’e veya hizasına Rüknülyemanî tarafından gelmek.
3- Tavafa başlarken ve her şavtın sonunda Hacerü’l-
Esvedi istilam etmek.
İstilâm; Hacerü’l-Esved’i selâmlamak demektir. Gerek tavafa başlarken ve gerek tavaf esnasında
Hacer-i Esved’in önüne her geldikçe ona karşı durulur. Namaza durur gibi, eller kaldırılır, tekbir ve
tehlil getirilir. Tehlil bilindiği üzere “La ilahe illallahu vahdehu la şerike leh, Lehül mülkü ve lehül hamdü ve huve ala külli şey’in kadir” demektir. Mümkünse Hacerü’l-Esved öpülür veya eller sürülür. İzdiham sebebiyle Hacerü’l-Esved’e yaklaşılamadığı durumlarda başkalarına rahatsızlık vermemek için uzaktan avuçların içi Kâbe’ye çevrilerek eller kulaklar hizasına kadar kaldırılarak “Bismillahi Allahu Ekber”
denilerek karşıdan işaretle selamlanır, selamlamadan sonra da sağ elin içi öpülür. Hacerü’l-Esved uzaktan
istilam edilirken karşısında durulup beklenmez, yürümeye devam edilir.

Hacerü’l-Esved’i istilam edeceğim derken insanlara eziyet edilmemesi meselesi çok önemlidir Peygamber Efendimiz veda haccında bineğinin üzerinden
Hacerü’l-Esved’i uzaktan elindeki bastonu ile istilam etmiş sonra da bastonu öpmüştür. (Müslim, Hac, 257)
Ayrıca Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve selem) bu mevzuda ashabını ikaz etmiştir. Hz. Ömer’e (r.a.) “Ey

Ömer, sen güçlü kuvvetli bir insansın. Hacerü’l-Esved’i istilam ederken insanları sıkıştırarak zayıflara eziyet
etme. Eğer yanına gidip bizzat istilam etme imkânı varsa yap, şayet böyle bir imkân yoksa karşısına geldiğinde uzaktan istilam et, tekbir ve tehlil getir” buyurmuşlardır. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/28;
Beyhakî, Sünen-i Kübra, 5/80)

Her uğranıldığında Rüknülyemânî’nin de istilam edilmesi müstehaptır.

4- Remel yapmak: Reme; peşinden Sa’y yapılan tavafların ilk üç şavtında erkeklerin koşar adımlarla
omuzları silkerek çalımlı yürümesi demektir. Kadınların remel yapması gerekmez.

5- Remel yapılması gereken tavaflarda erkeklerin ıztıba yapması Iztıba: İhramın vücudun belden yukarısını örten
parçasının bir ucunu sağ kolun altından geçirip, sol omuzu üzerine atarak sağ kolu ve omuzu ridanın dışında bırakmaktır.
Remel yapılması gereken tavafların bütün şavtlarında ıztıba sünnettir. Tavaf bitince omuz örtülür, tavaf namazı omuz örtülmüş
olarak kılınır. Remel yapılan tavafların haricinde ıztıba mekruhtur.

6-Tavafın bütün şavtlarının peş peşe yapılması (muvâlât) Tavaf yapılırken farz namaz için kâmet getirilmesi veya abdestin bozulması gibi, tavafa devam etmeye mani bir durum ortaya çıkarsa, tavaf olduğu gibi bırakılır, sonra kalan kısmı tamamlanır.

7- Erkeklerin mümkün olduğu kadar Kâbe’ye yakın daireden, kadınların ise kenardan tavaf etmeleri. Tavafın sünnetlerinin herhangi bir mazeret olmadan terk edilmesi mekruhtur. Terk edildiğinde ise herhangi bir ceza gerekmez.

d) Tavafın Yapılışı

Rükn-ü Yemani tarafından Hacerü’l-Esved hizasına gelinir. Tavafa niyet edilir. Hacerü’l- esved “Bismillahi Allahu Ekber” denilerek istilam edildikten sonra tavafa başlanır. Tavaf esnasında tekbir ve tehlil getirilir, salât ve selâm okunur. Her şavtta Hacerü’l- Esved selâmlanır. Yedi kere dönüldükten sonra Hz. İbrahim (a.s)’ın hatırasını yadetmek maksadıyla konulmuş olan Makam-ı İbrahim’in arkasında eğer orada kılmak
mümkün değilse uygun bir yerde tavaf namazı kılınır. Peygamber Efendimiz, makamı İbrahim’de iki rekât namaz kılmış ve zammı sure olarak “kâfirun” ve “ihlas” surelerini okumuştur. Namazdan sonra dua edilir.
e) Tavafın Çeşitleri
Haccın rükünlerinden olan ziyaret tavafından (tavaf-ı ifaza) başka farz, vacip, sünnet ve nafile olmak üzere tavaflarda vardır. Ancak hepsinin yapılışı aynıdır.
Tavafların bir kısmı hac ile ilgili diğer bir kısmı ise hac ile ilgili değildir.
Hac ile ilgili olan tavaflar şunlardır: Kudüm tavafı, ziyaret tavafı, veda tavafı. Umrede yapılan tavafa ise umre tavafı denir. Bunlar ilgili yerlerde açıklanmıştır.

Hac ve umre ile ilgili olmayan tavaflar:
1. Nezir tavafı
Bir kimse tavaf etmeyi nezretmiş(adamış) ise bu nezrini yerine getirmesi vaciptir. Nezri için bir zaman belirlemiş ise belirlenen zamanda yapması gerekir.

Eğer zaman tayin etmemiş ise uygun bir zamanda nezrettiği tavafı yerine getirir.

2. Tahiyyetü’l-Mescid Tavafı

Bir mescide girildiğinde iki rekât tahiyyetü’l-mescid namazı kılmak sünnettir. Mescid-i Haram’a her girildiğinde ise hürmeten mescidi selamlamak için bir tavaf yapmak müstehaptır. Buna selamlama
tavafı manasında tahiyyetü’l-mescid tavafı denir. Hac ve umre için yapılan tavaf bunun yerini tutar.

3. Tatavvu (Nafile) Tavafı

Mekke’de kalındığı süre içerisinde hac ve umre ile ilgili olan tavafların dışında, fırsat buldukça yapılan nâfile tavaflardır.

Haccın Vacipleri

Haccın rükün ve şartlarının yanında bir de vacip olan menasik vardır. Bunların terki ile hac geçersiz olmaz. Fakat mazeretsiz terdekilmeleri tahrimen mekruhtur.
Meşru bir mazeret olmadan terk edilen vacipler veya vaktinde eda edilemeyen vacipler için de ceza
gerekir. Haccın vacipleri, aslî ve fer’î olmak üzere ikiye ayrılır.

Aslî Vacipler; Safa-Merve tepeleri arasında sa’y, Müzdelife’de vakfe, şeytan taşlama (remy-i cimar), saçları dipten kazıtma veya kısaltma ve veda tavafı olmak üzere toplam beş menasikten (Hacda yerine getirilmesi fiiller) ibarettir.

Fer’i Vacipler; İhramın vacipleri, tavafın vacipleri, sa’yın vacipleri, Arafat vakfesinin vacipleri,
Müzdelife’de vacipler, Mina’da vacipler şeklinde sıralanabilir. Fer’i vacipler bağlı oldukları menasikle birlikte ele alınmışlardır.

Sa’y
Sa’y lügatte “koşmak, çaba sarf etmek” manalarına gelir. Terim olarak ise; Kabe’nin doğu tarafında bulunan Safa ve Merve tepeleri arasında, Safa’dan başlamak, Merve’de son bulmak üzere dört gidiş, üç geliş olmak üzere yedi defa gidip gelmekten ibarettir. Safa’dan Merve’ye her gidişe ve Merve’den Safa’ya her dönüşe bir şavt denir. Yaklaşık 350 m’lik bu mesafeye “Mes’a” yani sa’yın yapıldığı yer denir.
Kur’ânı Kerim’de “Safa ile Merve Allah’ın belirlediği nişanelerdir. Kim hac veya umre niyetiyle Kabe’yi
ziyaret ederse oraları tavaf etmesinde bir beis yoktur” buyurularak sa’yın ehemmiyeti vurgulanmıştır.
(Bakara, 158)
a) Sa’yin Sahih (Geçerli) Olmasının Şartları
1- Sa’yi, ihrama girdikten yani hac veya umre yahut her ikisi için niyet ve telbiye yaptıktan sonra yapmak. İhrama girmeden önce, hac veya umre menasikinden hiçbiri yapılamaz. Sa’yin sahih olması için, ihrama girdikten sonra yapılması şart ise de ihramlı olarak yapılması şart değildir; belirli menasik tamamlanıp ihramdan çıktıktan sonra yapılabilir. Nitekim hac için ihrama giren kimse, kurban bayramının ilk günü fecr-i sadıktan önce ihramdan çıkamayacağı için, Arafat vakfesinden önce hac sa’yini yapmak isterse, ihramlı olarak sa’y yapar. Arafat dönüşü ziyaret tavafından sonra yapılırsa, ihramsız olarak da yapabilir. En faziletlisi ve sünnete uygun olan da budur. Umre
sayinin ihramlı olarak yapılması vaciptir. Umre tavafının dördüncü şavtından sonra tıraş olan kişi, ihramdan çıkmış olur. Bu kişinin ihramsız
olarak yapacağı umre sa’yi sahihtir, fakat sa’yi tamamlamadan ihramdan çıkarak vacibi terk ettiği için ceza (dem) gerekir.

2- Hac sa’yini hac ayları başladıktan sonra yapmak.

İhrama girme dışında, hacla ilgili menasikin hiçbiri, hac ayları girmeden yapılamaz.

3- Muteber bir tavafın akabinde yapılması.
Sa’y tek başına müstakil bir nüsük (Hac fiili) değildir.

Muteber tavaf ise, cünüp, aybaşı ve lohusa olarak yapılmamış olan tavaftır.
4- Şavtların çoğunun yani en az dördünün yapılmış olması. Hanefi mezhebinde, sa’yin yedi şavtından dördü rükün, üçü vaciptir. Diğer üç mezhepte bütün şavtlar rükündür.

5- Sa’ya Safa tepesinden başlamak.
Merve’den başlanırsa ilk şavt sahih olmaz.
b) Sa’yın Vacipleri
1. Sa’yın yürüyerek yapılması.
Hastalık, yaşlılık, sakatlık… gibi sebeplerle yürüyerek
sa’y yapamayanlar, araba ile yaparlar.
2. Sa’yın yedi şavta tamamlanması.
c) Sa’yin Sünnetleri
1. Tavaf ile Sa’yı peş peşe yapmak
2. Sa’yı abdestli olarak yapmak
3. Üzerinde ve elbisesinde namaza mani pislik bulunmamak
4. Sa’ya başlamadan önce Hacerü’l-esved’i selâmlamak
5. Her şavtta Safa ve Merve’nin, Kabe’nin görülebileceği
yerlerine kadar çıkmak
6. Şavtları peş peşe yapmak.
7. Erkekler, yeşil ışıkla işaretlenmiş sütunlar arasında,
süratli ve çalımlı yürüyerek “hervele”yapmak.
8. Sa’y yaparken tekbir, tehlil ve dua ile meşgul olmak.
d) Sa’yin Yapılışı
Tavaf yaptıktan sonra Safa tepesine gidilir, Hacerü’l- Esved selâmlandıktan sonra hac ise hac, umre ise umre sa’yine “Allah’ım Senin rızan için Safa ile Merve arasında yedi şavt hac (veya umre) sa’yini yapmak istiyorum. Bunu bana kolaylaştır ve kabul buyur diyerek niyet edilir.“

Tekbir, tehlil, zikir ve dualarla Merve’ye doğru yürünür, hervele esnasında; “Rabbim, günahlarımı bağışla, bize merhamet et,
kusurlarımızı affeyle ve bize ikram eyle, bildiğin bütün günahlarımızı bağışla; çünkü sen bizim bilmediklerimizi de biliyorsun, şüphe yok ki, sen en Aziz ve en Kerîm olansın” duası okunur. Safa’dan

Merve’ye dört gidiş Merve’den Safa’ya üç dönüş olmak üzere yedi şavt yapılınca Sa’y tamamlanmış olur. Sa’y kendi başına müstakil bir ibadet değildir.
Mutlaka bir tavaftan sonra yapılır. Hac ve umre için birer defa sa’y yapılır, sa’yin nafilesi yoktur. Dolayısıyla
her tavaftan sonra sa’y yapılmaz.

Müzdelife Vakfesi

Müzdelife, Mina ile Arafat arasında Harem sınırları içinde kalan bir bölgedir. Hac’da Arefe gününü Bayram gününe bağlayan geceyi bu bölgede
geçirmek sünnet, vakfe ise vaciptir.
a) Vakfenin Sahih (geçerli) Olmasının Şartları
1- Hac niyetiyle ihramlı olmak.
2- Arafat vakfesini yapmış olmak
3- Belli mekânda yani Müzdelife sınırları içinde
yapmak. Meşar-i Haram civarında yapmak sünnettir.
4- Belirli zaman içinde yapmak.

b) Müzdelife Vakfesi’nin Zamanı
Müzdelife vakfesinin zamanı, Kurban Bayramının birinci günü fecr-i sadıktan güneşin doğmasına kadar geçen süredir.
Arafat vakfesinde olduğu gibi belirlenen süreler içinde herhangi bir anda kısa da olsa, ister uyanık, ister uykuda, ister baygın halde Müzdelife’de bulunan kimseler vakfeyi yapmış olurlar.

Kur’ânı Kerim’de “Arafat’ta vakfeden ayrılıp sel gibi Müzdelife’ye doğru akın ettiğinizde, Meş’ar-i
Haram’da Allah’ı Zikredin” (Bakara, 2/198) buyrularak Müzdelife vakfesine dikkat çekilmiştir.
Geceyi Müzdelife sınırları içinde geçirip, sabah namazını vaktin girişi ile birlikte kılmak; namazdan
sonra telbiye, tekbir, zikir, dua ve istiğfar ile ortalık aydınlanıncaya kadar vakfeye devam etmek, ortalık aydınlandıktan sonra güneş doğmadan Mina’ya hareket etmek sünnettir.
c) Akşam Ve Yatsı Namazlarının “Cem’i tehir” ile Kılınması Hac yapanların arefe günü akşamı Müzdelife’de
akşam ve yatsı namazlarını yatsı vaktinde cem ederek kılmaları (cem-i tehir) vaciptir. Ve bu şekilde cemi tehir ile kılınan namaz cemaat halinde kılındığı gibi münferid olarak da kılınabilir.

Akşam ve yatsı namazı, yatsı vaktinin çıkması endişesi bulunmadıkça Arafat’ta veya yolda kılınmaz Gerek cem-i takdimde gerekse de cem-i tehirde
iki farz arasında başka namaz yani sünnet kılınması mekruhtur. Dolayısıyla akşamın sünneti ve yatsının ilk sünneti kılınmaz. İki vaktin namazı bir ezan ve bir kametle kılınır. Yatsı namazı için ayrıca ezan ve kamet okunmaz.

Şeytan Taşlama

Remy-i Cimar; haccedenlerin Bayram günlerinde Mina’da birinci gün, yalnız Akabe cemresine, diğer günlerde sırasıyla Küçük, Orta ve Akabe cemresine önceden hazırlanmış olan özel taşları atmalarıdır.
Halk arasında küçük şeytan, orta şeytan, büyük şeytan da tabir edilen ve taştan müteşekkil birer
sütun olan cemrelere, usulüne göre taş atmak haccın vaciplerindendir.

Genel görüşe göre şeytan taşlanan günlerde geceyi Mina’da geçirmek sünnet, diğer bir görüşe göre ise mazereti olmayanların bu gecelerin her birinin yarısından çoğunu Mina’da geçirmeleri vaciptir. Mina, Müzdelife ile Mekke arasında ve Harem sınırları içinde, şeytan taşlama mahalli (cemerat) ile birlikte kurbanların da kesildiği bir bölgedir.

a) Şeytan Taşlamanın Sahih (Geçerli) Olmasının Şartları

1- Cemrelere taşlar el ile fırlatılarak atılır. Taşların el haricinde başka bir aletle atılması veya atılmaksızın el ile cemrelerin üzerine bırakılması geçerli olmaz.

2-Atılan şeylerin, taş, kurumuş çamur vb. gibi kendisiyle teyemmüm edilmesi caiz olan bir madde olması gerekir. Ağaç, maden ve tezek gibi şeyler atılırsa taşlama sahih olmaz.

3- Taşların her birisi ayrı ayrı atılmalıdır. Hepsi birden atılırsa tek taş atılmış kabul edilir.

4-Taşların atılması gereken yere yani taşlardan örülü sütuna veya çevresindeki havuzun içine düşürülmesi gerekir. Yerine ulaşmayan taşlar
geçerli sayılmaz.

5- Taşların atılması gereken yere, atanın fiili sonucu ulaşması gerekir. Atılan taş bir yere düştükten veya çarptıktan sonra kendiliğinden atıldığı yere ulaşırsa geçerli olur. Ancak bir başkasının hareketiyle yerine ulaşırsa sahih olmaz, yeniden atılması gerekir.

6- Taş atmaya gücü yetenin taşları bizzat kendisinin atması. Bir kimsenin bir başkasını kendi yerine taş atmaya vekil tayin edebilmesi için namazlarını ayakta kılamayacak durumda olması gerekir.

7- Taşların belirlenmiş vakitlerde atılması gerekir.

b- Şeytan Taşlamanın Zamanı
Şeytan taşlama günleri bayramın birinci günü fecr-i sadıktan, dördüncü günü güneş batıncaya kadar geçen süredir. Ancak bu günlerde taş atılması caiz olmayan vakitler de vardır. Bayram günlerinde farklılık arz eden taş atma zamanlarını sırasıyla görelim.

1. Bayramın Birinci Günü (Zilhiccenin 10. günü)
Bu gün yalnız Akabe Cemresine yedi taş atılır.
Bayramın birinci günü şeytan taşlama zamanı, bayram sabahı fecr-i sadıktan ertesi günkü fecr-i sadıka kadar geçen süredir.
Bu süre içerisinde; güneş doğmadan önce atılması mekruh; güneşin doğuşundan, öğle vaktine kadar olan sürede sünnet; öğleden güneş batıncaya kadar geçen sürede caiz; mazeretsiz güneş battıktan sonraya bırakılması ise caiz fakat mekruh görülmüştür. Kerahetine sebeb
de, karanlıkta atılan taşın mahalline atılamaması, başkalarına zarar verilmesi veya eziyete maruz kalınması gösterilmiştir.
Günümüzde ise yeterli aydınlatma olup, sayılan mahzurlar ortadan kalkmıştır. Diğer yandan gündüzleri fazla izdiham olup, izdiham da meşru mazeret sayıldığından ötürü geceleyin taş atmanın bir mahzuru olmasa gerek denilmektedir.
(Allah en doğrusunu bilir.)
2. Bayramın İkinci ve Üçüncü Günleri (Zilhiccenin 11 ve 12. günleri)
Bayramın ikinci ve üçüncü günleri her üç cemreye yedişer taş atılır. Bu günlerde taş atma zamanı zeval ile başlar ertesi gün tan yerinin ağarmasına kadar devam eder. Bu iki günde zevalden önce taş atılması caiz değildir.

3. Bayramın Dördüncü günü (Zilhiccenin 13. günü)İmam Ebu Hanife’ye göre bayramın dördüncü günü taş atma vakti, fecr-i sadık ile başlar. Bu süre
içinde taşların güneşin doğmasından öncesinde atılması mekruh, güneşin doğuşundan zevale kadar caiz, zevalden sonra atılması ise sünnettir.
Bayramın dördüncü günü güneşin batışıyla birlikte gerek eda gerekse kaza etme yönünden şeytan taşlama süresi sona erer.

c) Şeytan Taşlamada Vekâlet
Hastalık, yaşlılık, sakatlık gibi mazeretlerle taş atmaya gidip bizzat atamayacak olan kimselerin, uygun kişileri vekil ederek taşlarını attırmaları gerekir. Geçerli mazeretin ölçüsü; ayakta namaz kılmaktan aciz olmaktır. Gündüz izdiham sebebiyle taş atamayanlar
gece izdiham olmayan vakitleri kollar ve taşlarını atarlar.
Geceleri, bizzat atabilecek olanların, başkasına vekalet vermesi caiz olmaz. Vekaletin caiz olabilmesi için acziyetin sabit olması gerekir.

Vekil olanlar her cemreye önce kendi taşlarını atar, sonra vekil olduğu kimselerin taşlarını atarlar.

d) Vaktinde Atılamayan Taşların Kazası
Vaktinde atılamayan taşların, taş atma süresi içinde kaza edilmesi vaciptir. Taş atma süresi Bayramın dördüncü günü güneşin batışıyla birlikte sona erer. Bundan sonra gerek eda, gerek kaza olmak üzere taşlama yapılamaz.
Cemrelere atılması gerekenden fazla taş atılması ise mekruhtur.
Saçları Dipten Kazıtmak veya Kısaltmak Hac veya Umre’nin süresi içinde saçların dibinden kesilmesi (ustura veya makine ile) veya kısaltılması da vacip olan menasiktendir.
Ayet-i Kerime’de “Bundan sonra saçlarını, tırnaklarınıkesip üstlerindeki, başlarındaki kirleri gidersinler ve diğer hac görevlerini yerine getirsinler.”buyrulmuştur.
(Hac, 22/29)
Hz. Enes (r.a.)’ın rivayetine göre; “Resulullah (aleyhissalatu vesselâm) Mina’ya geldi, gidip şeytanı taşladı sonra Mina’daki menziline gelip kurban kesti.
Akabinde berbere “Beni tıraş et.” diyerek, önce sağ yanına sonra soluna işaret etti. Daha sonra da bu kesilen mübarek saçlarını etrafındakilere taksim etti.”

a) Tıraşın Zamanı

İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye göre; tıraşın zamanı Kurban bayram günleri, yeri ise Harem bölgesidir. Ebu Hanife’ye göre, Kurban Bayramı günlerinde
tıraş olmayan veya Harem bölgesi dışında tıraş olan kimsenin ceza olarak kurban kesmesi gerekir; çünkü Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselâm) Kurban Bayramı günlerinde ve Harem sınırları içinde tıraş olmuştur. Dolayısıyla bunun geciktirilmesi
sonucunda bir vacip geciktirilmiş olacağından ve vacibin terkiyle de kurban gerektiğinden kurban kesmesi gerekir.

Bayram sabahı fecr-i sadık ile birlikte, her ne zaman olursa olsun tıraş olan kimse, ihramdan çıkmış olur.
Ancak tıraş olmadıkça da ihramdan çıkılmış olmaz. Saçların tıraş edilmesinde vacip olan miktar, abdestte meshedilmesi gereken miktarda olduğu gibi, başın en az dörtte biri kadardır. Başın sadece dörtte birinde veya daha az kısmında saç varsa, hepsinin
tıraş edilmesi veya kısaltılması gerekir. Ne kadar saç olursa olsun, saçların tamamının tıraş edilmesi veya kısıltılması sünnettir. Şafii mezhebine göre vacibin yerine getirilmesi için üç tel saçın tıraş edilmesi veya kısaltılması yeterlidir. Erkeklerin saçlarını dipten tıraş
ettirmeleri, kısaltmaktan daha faziletlidir. Kadınlar ise saçlarının en az dörtte birinin uçlarından bir
miktar keserler. Onların saçlarını dipten tıraş etmeleri mekruhtur. Saçların kısaltılması halinde kesilen miktar, parmak ucu uzunluğundan daha az olmamalıdır.

b) Tıraş İle Diğer Menasik Arasındaki Tertib Peygamber Efendimiz Sallallahi aleyhu ve Sellem) Veda Haccında Kurban Bayramının ilk günü
Müzdelife’den Mina’ya geldiğinde, önce Akabe cemresine yedi taş attı. Sonra sırasıyla kurbanlarını kesti ve saçlarını tıraş ettirdi. Daha sonra Mekke’ye gidip ziyaret tavafını yaptı ve tekrar Mina’ya döndü. Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselâm)
sırasıyla eda ettiği bu menasikin bu tertib içinde eda edilip edilmemesi konusunda müctehid ve fakihler arasında görüş ayrılığı olmuştur: Ebu Hanife’ye göre, temettü ve kıran haccında, şeytan taşlama, kurban kesme ve tıraş olma; ifrad haccında ise; şeytan taşlama ve tıraş olma arasında tertibe riayet edilmesi vaciptir. Şayet bu sıraya uyulmazsa ceza gerekir.

Ziyaret tavafında tertibe riayet konusunda ise Ebu Hanife ve diğer müctehidler, vacip olmayıp sünnet olduğunda ittifak etmişlerdir.
İmam Ebu Yusuf, İmam Muhammed ve diğer müctehidlere göre, tertibe riayet sünnettir. Tertibe uyulmaması mekruh ise de ceza gerekmez. İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin ictihadıyla amel edilip tertibe uyulduğu takdirde; İfrad haccı yapanlar
Akabe cemresi’ne taşlarını attıktan sonra, temettü veya kıran haccı yapanlar ise Akabe cemresine taşlarını atıp kurbanlarını kestikten sonra tıraş olup ihramdan çıkarlar. İhramdan çıkmak üzere tıraş olacak kimseler, saçlarını kendileri tıraş edebilecekleri gibi, başkaları tarafından
da tıraş edilebilirler. Tıraş olmadıkça ihramlıya yasak olan fiil ve davranışları yapamazlar.

c) Tıraş Olma Veya Kısaltmanın Hükmü
Saçlarını tıraş eden veya kısaltan hacı, ihramdan çıkmış olur. İhramdan çıkma, elbise giyme, koku sürünme, saç, sakal, bıyık kesme gibi ihram yasaklarının kalkmasını temin eder. İhram yasaklarının kalkmasına “tahallül” denir. Tahallül iki safhada gerçekleşir. Hac’da cinsel ilişki dışındaki yasakların kalkmasına “ilk tehallül”, cinsel ilişki yasağının kalkmasına ise “ikinci
tehallül”denilir.

1) İlk Tehallül
Tehallül: İhram yasaklarının sona ermesiyle birlikte ihramdan çıkmak demektir. Cinsel ilişki dışındaki ihram yasaklarının kalkmasını sağlayan
ilk tehallül, ancak saçları tıraş veya kısaltmak ile gerçekleşir. Dolayısıyla bir kimse Akabe cemresine taş atmakla, kurban kesmekle hatta ziyaret tavafını yapmakla eğer tıraş olmamış ise ihramdan çıkmış olmaz. Fakat bunlardan hiçbirini yapmadan sadece tıraş olan kimse ilk tehallül ile ihramdan çıkmış olur ve cinsel ilişki dışındaki ihram yasakları da kalkar. Fakat tıraş olmadıkça, ziyaret tavafını yapmakla ne küçük, ne de büyük tehallül yönüyle ihramdan çıkamaz.

2) İkinci Tehallül
İkinci tehallül ile cinsel ilişki dahil bütün ihram yasakları kalkar. İkinci tehallül ilk tehallülden sonra haccın ikinci rüknü olan ziyaret tavafının yapılması ile olur.

Veda Tavafı

Veda tavafı, haccın son menasikidir. Mikat sınırları içinde ikamet etmeyen uzaklardan gelmiş afâkî sayılan hacıların memleketlerine dönmeden önce veda tavafı yapmaları vaciptir. Bu tavafa “ayrılma” anlamına “Sader tavafı”da denir.

a) Vacip Olmasının Şartları

Bir kimseye veda tavafının vacip olması için;
1. Haccetmiş olması
2. Âfâkî olması (mikat sınırları içinde ve Harem bölgesinde oturanlara vacip değildir.)
3. Kadınların Mekke’den ayrılacakları esnada hayız ve nifas hallerinden temiz olmaları gerekir. Veda tavafını yapmadan aybaşı olan
ve temizlenmeden Mekke’den ayrılacak olan kadınlardan veda tavafı düşer.

b) Veda Tavafının Vakti Ve Sıhhat Şartı
Veda tavafı ziyaret tavafı yapıldıktan sonra yapılır. Mekke’den ayrılıp Mikat sınırı dışına çıkılmadıkça da vakti sona ermez. Veda tavafının Mekke’den ayrılma vaktine yakın yapılması daha faziletli ise de daha önceden yapmak da caizdir. Daha önceden yapılmış ise Mekke’den ayrılırken tekrar yapılması gerekmez. Veda tavafını yaptıktan sonra Harem-i Şerif’e gidip namaz kılmakta veya tavaf yapmakta bir mahzur yoktur.
Bu durumda en son yapılan tavaf veda tavafı olur. Haccın Sünnet ve Adâbı Haccın farzları ve vaciplerinin yanında sünnetleri de vardır. Sünnetlerin yerine getirilmesi haccın sevabını ve faziletini artırır. Herhangi bir mazeret olmaksızın kasten terk edilmesi ise mekruhtur. Ancak sünnetlerin terk edilmesi herhangi bir cezayı gerektirmez. Haccın nasıl eda edileceğini Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü Vesselâm bilfiil göstermiş ve: “Hac menasikini benden öğreniniz, benim yaptığım gibi yapınız.” buyurmuştur. Dolayısıyla kâmil bir hac, ancak sünnetlerin de eda edilmesiyle mümkündür. Haccın sünnetleri, aslî sünnetler (kendi başlarına müstakil menasik) ve fer’i sünnetler (farz veya vacip olan diğer menasikin edasıyla ilgili sünnetler) olmak üzere ikiye ayrılır. Fer’i sünnetler ilgili menasikle birlikte  açıklandığı için burada haccın aslî sünnetlerinden bahsedeceğiz.

Haccın Sünnetleri

a) Kudüm Tavafı
Kudüm, “geliş ve varış” manasına gelir. Kudüm tavafı
ise Mekke’ye geliş tavafı demektir. Mîkat sınırları
dışından hacca gelen ve ifrad veya kıran haccı
yapacak olan afâkîler için sünnettir.
Afâkî olmayanların, sadece umre veya temettü haccı
yapanların, ifrad haccı yaptıkları halde, Mekke’ye
uğramadan Arafat’a çıkanların, özel halleri sebebiyle
kudüm tavafı yapmaları gerekmez. Kudüm tavafının
vakti Mekke’ye gelindiği andan itibaren, Arafat
vakfesine kadar olan süredir. Arafat vakfesinin
yapılması ile kudüm tavafının vakti de sona erer.
b) Hac Hutbeleri
Hacda üç hutbe vardır. Birincisi Zilhiccenin 7. günü
Harem-i Şerif’te öğle namazından önce, ikincisi, Arefe
günü Arafat’ta zevalden sonra Nemire Mescidinde
cem-i takdim ile kılınan öğle ve ikindi namazlarından
önce, üçüncüsü ise, bayramın ikinci günü öğle
namazından önce Mina’da Mescid-i Hayf’ta okunur.
c) Arefe Gecesini Mina’da Geçirmek
Haccedenlerin Terviye günü yani zilhiccenin 8. günü
güneş doğduktan sonra Mina’ya hareket etmeleri, o
günkü öğle namazından Arefe günü sabah namazı
48
da dahil olmak üzere beş vakit namazı Mina’da eda
etmeleri ve geceyi Mina’da geçirerek, Arefe günü
sabahı güneş doğduktan sonra Arafat için yola
çıkmaları sünnettir.
d) Bayram Gecesini Müzdelife’de Geçirmek
Arefe günü güneş battıktan sonra haccedenlerin
Arafat’tan Müzdelife’ye intikal edip geceyi Müzdelife’de
geçirmeleri ve sabah namazından sonra
ortalık aydınlanınca da buradan Mina’ya hareket
etmeleri sünnettir.
e) Bayram Günlerinde Mina’da Kalmak
Bayram günlerinde yani zilhiccenin 10,11 ve 12.
günlerinde Mina’da kalmak ve orada gecelemek
genel görüşe göre sünnet, farklı görüşlere göre ise
vaciptir.
f) Muhassab’da dinlenmek
Hac sonunda Mina’dan dönerken, Mekke girişinde,
Cennetü’l-muallâ civarında, “muhassab”denilen
vadide bir süre dinlenmek sünnet-i kifâyedir.
Bu şekilde dinlenmeye “tahsîb”denir. Bu vadi
günümüzde Mekke’nin içinde kaldığından artık bu
sünnet yapılamamaktadır.
49
Haccın Adâbı
1. Hac ibadeti helâlinden kazanılmış para ile eda
edilmelidir.
2. Üzerinde kul hakkı olanlar, hak sahiplerine
haklarını ödeyerek onlarla helâlleşmelidirler.
3. Bir daha dönmemek azim ve kararlılığı ile
günahlara tövbe edilmelidir.
4. Kazaya bırakılmış ibadetler mümkün olduğunca
kaza edilmelidir.
5. Hac yolculuğu hakkında bilgisi olan kimselerden
bilgi edinilmelidir.
6. Riya, gösteriş ve gururlanmadan sakınmalı, mütevazı
ve ihlâslı olmalıdır.
7. Haline münasip, anlaşılabilecek yol arkadaşları
edinilmelidir.
8. Yola çıkarken ve eve dönüşte ikişer rekât namaz
kılınmalıdır.
9. Yola çıkmadan dost ve akrabalarla vedalaşılmalıdır.
10. Gerek yolculukta gerek hac süresince başkalarıyla
tartışmaktan ve kırıcı tavır ve davranışlardan
sakınılmalıdır.
11. Vakti boş işlerle değil, dua, zikir, tesbih, salavat ve
Kur’ân okuyarak geçirmelidir.
50
Umre
a) Tarifi ve Hükmü
Umre; belirli bir vakitle kayıtlı olmaksızın, usulüne
uygun ihrama girerek tavaf ve sa’y yaptıktan sonra
tıraş olup ihramdan çıkmaktan ibaret olan bir
ibadettir.
Genel kanaate göre imkân bulabilen her Müslüman’ın
ömründe bir kere umre yapması müekked sünnettir.
Farklı bir görüşe göre ise farzdır.
Umre ile ilgili Hadis-i Şerifler
Ebu Hureyre (r.a) rivayet ediyor. Resûlullah
Efendimiz (s.a.v) buyurdular ki:
اَلْعُمْرَةُ إِلَى الْعُمْرَةِ كَفَّارَةٌ لِمَا بَيْنَهُمَا، وَالْحَجُّ الْمَبْرُورُ لَيْسَ
“Umre, bir sonraki umreyle arasındak ةُi نَlّe جَre لاَ الْ kّeِإ f ءfٌa زاrَe جَt t هُirَ .ل
İhlasla eda edilen, riya ve ma’siyetten uzak bir haccın
karşılığı şüphesiz Cennettir.”
İbn-i Abbas (r.a) rivayet ediyor: Resûlullah
Efendimiz (s.a.v) ensar hanımlarından Ümmü Sinan’a
buyurdular ki:
فَإِذَا جَاءَ رَمَضَانُ فَاعْتَمِرِى! فَإِنَّ عُمْرَةً فِيهِ تَعْدِلُ حَجَّةً
“Ramazan gelince Umre yap! Onda yapılacak umrenin
sevabı Hac sevabına müsavidir.”
51
b) Umrenin Farz ve Vacipleri
Umrenin ihram ve tavaf olmak üzere iki farzı vardır.
Bunlardan ihram şart, tavaf ise rükündür. Safa-merve
arasında sa’y ve saçların tıraş edilmesi ise vacipleridir.
c) Umrenin Zamanı
Umre yapmak için belirli bir zaman söz konusu
değildir. Her zaman yapılabilir.
Ancak Hanefi mezhebine göre, “teşrik günleri“
denilen arefe günü sabahından dördüncü günü
güneş batıncaya kadar geçen süre içinde umre
yapmak, tahrimen mekruhtur.
Umrenin Ramazan ayında yapılması mendup ve
daha faziletli görülmüştür.
Kabul eyle”diyerek niyet edilir ve Safa ile Merve
arasında dört gidiş ve üç de geliş olmak üzere yedi
defa gidip-gelmek yapılmak suretiyle umrenin sa’yi
de eda edilmiş olur. Akabinde saçlar dipten kazıtılır
veya kısaltılır ihramdan çıkılır. Böylece bir umre
tamamlanmış olur.
Umre’nin Hac’dan farkı, Arafat, Müzdelife ve Mina’da
eda edilen menasik ile birlikte kudüm ve veda
tavafının bulunmamasıdır. Ayrıca teşrik günleri
hariç bütün bir sene yapılabilmesi de umrenin
hususiyetlerindendir.
52
Haccın Çeşitleri
A- Hüküm Yönünden Haccın Çeşitleri
Dinî hükümler açısından hac, farz, vacip ve nafile
olmak üzere üç çeşittir. Hac şartlarını haiz olan bir
kimsenin ömründe bir kere haccetmesi farzdır.
Hac üzerine farz olmadığı halde hac yapmayı
nezreden kişinin bu nezrini yerine getirmesi vaciptir.
Başlandıktan sonra bozulan haccın kazası da vaciptir.
Farz ve vacibin dışında yapılan hac ise nafiledir.
Hac ile mükellef olmayan çocukların yaptıkları hac
ile, birden çok yapılan haclarda birinciden sonra ki
haclar nafile olur.
Nafile hac yapmak caiz midir?
Bazı, din ve diyanet ile uzaktan-yakından ilgisi
olmayan insanlar, hacca gitmenin döviz kaybına
sebep olduğu, onun Araplara para yedirmekten
başka bir şey olmadığını söylüyorlar ve belki de bazı
Müslümanlar bu sözlerden etkileniyorlar. Hâlbuki
hac Allah’ın emridir. O kudsî mekânları ziyaret
etmekle elde edilecek şeyler, başka hiçbir şeyle elde
edilemez. Hac farizasının yerini başka bir şey tutamaz.
Kaldı ki o İslam’ın üzerine bina edildiği beş temel
esastan biridir. İ. Azam Hazretlerine isnad edilen
bir söz vardır. Der ki o büyük imam: “İbadetlerin en
faziletlisi hangisi diye araştırdım. Hacca gittikten
sonra anladım ki, en faziletli ibadet hac imiş. ”Onun
için nafile dahi olsa, maddi imkanları yerinde olan
53
kimselerin hacca gitmelerine, o tevbe musluğundan
arınmalarına mani olmak doğru değildir.
Bununla birlikte farz olan hac farizasını yerine getiren
birisine, nafile hacca gitmeye bedel, İslam adına çok
önemli ve hayati sayılan iman ve Kur’ân hizmetinde
yetişen talebelere burs vermesi, himmet etmesi de
tavsiye edilebilir..
B. Yapılışı Bakımından Haccın Çeşitleri
Yapılış şekli (eda edilişi) yönüyle hac; ifrad haccı,
temettü’ haccı ve kıran haccı olmak üzere üç çeşittir.
a) İfrad Haccı
İfrad haccı umresiz yapılan hacdır. Yalnızca hac
yapmak maksadıyla ihrama girildiği için umresiz hac
anlamına bu ad verilmiştir. Hac ayları içinde, hacdan
önce umre yapmayıp, sadece hacca niyet edip hac
menasikini eda edenler ifrad haccı yapmış olurlar.
İfrad haccı yapanlar, Hac menasikini bitirdikten sonra
dilediği kadar umre yapabilir. İster afakî isterse mikat
sınırları içinde olsun herkes ifrad haccı yapabilir. İfrad
haccı yapanların kurban kesmeleri vacip değildir.
b) Temettü’ Haccı
Temettü, “yararlanmak, istifade etmek” anlamına
gelmektedir. Aynı yılın hac aylarında umre ve haccı
ayrı niyet ve ayrı ihramla eda etmektir.
Hac ayları içinde önce umre yapıp ihramdan çıktıktan
sonra, yine aynı yıl olmak üzere hac yapmak niyetiyle
54
yeniden ihrama girerek hac menasikini eda edenler
temettü’ haccı yapmış olurlar.
Umre ile hac arasında ihramdan çıkılmak suretiyle
ihram yasaklarının olmadığı serbest bir zaman dilimi
bulunduğu için bu ad verilmiştir.
Temettü’ haccı yapmak isteyenler, önce sadece
umre yapmak niyetiyle ihrama girerler. Umreyi
yaptıktan sonra, tıraş olup ihramdan çıkar ve arefe
gününden bir önceki gün olan terviye günü gelince
de hac yapmak niyetiyle tekrar ihrama girer ve hac
menasikini eda ederler. Temettü haccı yapanların
“şükür kurbanı” kesmeleri vaciptir.
c) Kıran Haccı
Kıran haccı, aynı yılın hac aylarında umre ve hacca
birlikte niyet edilerek hac ve umreyi bir ihramda
birleştirmektir. Hac ve Umre tek ihramda eda edildiği
için “birleştirmek” anlamına bu ad verilmiştir. Umre
ve hacca, her ikisine birlikte niyet edip umreyi
tamamladıktan sonra ihramdan çıkmadan, aynı
ihramla hac menasikini “Hill” ve “Harem” bölgesi
dışından gelip eda eden Afâkîler “Kıran haccı “yapmış
olurlar.
Kıran Haccı yapacak kimseler, mikat sınırında umre
ve hac için birlikte niyet eder ve ihrama girerler.
Mekke’ye geldiklerinde önce umre yapar, hac
menasikinin eda edileceği günlere kadar ihramlı bir
55
şekilde beklerler. Aynı ihram ile haccı eda ettikten
sonra ihramdan çıkarlar.
Temettü’ haccında olduğu gibi Kıran haccı yapanların
da “Şükür kurbanı” kesmeleri vaciptir.
d) Temettü’ ve Kıran Haccı’nın Şartları
1. Hacceden kimse Afakî olmalıdır. Harem ve
Hill bölgelerinde, mikat sınırları içinde mukim
olanların temettü’ ve kıran haccı yapmaları genel
görüşe göre caiz değildir. Bunlar sadece ifrad
haccı yaparlar.
2. Umre ve hac aynı yılın hac aylarında yapılmalıdır.
Şayet umre henüz hac ayları girmeden eda
edilmiş ise yapılan hac temettü’ veya kıran değil,
ifrad haccı olur.
3. Hac aylarında yapılan umreden sonra “sahih
ilmam” olmamalıdır. Sahih İlmam; umreyi
yaptıktan sonra memleketine dönmekle veya
mikat sınırları dışına çıkmakla gerçekleşir.
Bu üç nevi haccın fazilet yönüyle sıralanışı şu
şekildedir: Kıran haccı, temettü’ haccı, ifrad haccı.
Bu üç çeşit hacdan hangisi yapılırsa yapılsın hac
farizası eda edilmiş olur.
Diğer bütün ibadetlerde olduğu gibi haccın bu yapılış
şekillerinde de asıl fazilet, edasında gösterilen gayret,
samimiyet, huşu ve ihlâsta olduğu bilinmelidir.
56
Hac ve Umre’nin Yapılışı
a) İhrama Girme Hazırlığı
Hac ve Umre menasiki ihrama girmekle başlar.
İhrama girmeden önce yapılması gerekenler; genel
temizlikle birlikte tırnakları kesmek, koltuk altı ve
kasık kıllarını temizlemek, gerekli ise saç, sakal tıraşı
olmak, bıyıkları düzeltmek, mümkünse boy abdesti
almak, değilse abdest almaktır.
Beden temizliği ile ilgili bu hazırlıklar yapıldıktan
sonra erkekler, üstlerindeki bütün giysilerden
soyunup “izar”ve “rida” denilen iki parça özel ihram
örtüsünü, usulüne göre bürünürler. Başları açık,
ayakları çıplaktır. Ancak ayaklarına topukları ve üstü
açık terlik giyebilirler.
Kadınlar normal elbise ve kıyafetlerini değiştirmezler.
Kadınların her türlü giyim eşyası, kapalı ayakkabı,
çorap ve eldiven giymelerinde bir mahzur yoktur.
Sadece yüzlerini örtmemeleri gerekir.
Gerek erkekler ve gerekse de kadınlar, namaz
kılınması mekruh olan kerahet vakti değilse iki rek’at
“ihram namazı” kılar, ardından niyetle birlikte “lebbeyk
Allahümme lebbeyk. Duasını okuyarak telbiye getirir
ve ihrama girerler.
İFRAD haccı yapacak olanlar, ”Allah’ım senin rızan
için haccetmek istiyorum. Haccı bana kolaylaştır ve
benden kabul buyur” diyerek yalnız hacca niyet eder
57
لَبَّيْكَ اللَّهُمَّ لَبَّيْكَ لَبَّيْكَ لَا شَرِيكَ لَكَ لَبَّيْكَ إِنَّ الْحَمْدَ
وَالنِّعْمَةَ لَكَ وَالْمُلْكَ لَا شَرِيكَ لَكَ Diyerek telbiye getirirler.
TEMETTÜ’ haccı yapmak isteyenler, ”Allah’ım senin
rızan için umre yapmak istiyorum. Umre’yi bana
kolaylaştır ve benden kabul buyur” diyerek yalnızca
umreye niyet eder ve ardından da telbiye getirmeye
başlar.
KIRAN haccı yapacak olanlar ise; ”Allah’ım senin
rızanı kazanmak için umre ve hac yapmak
istiyorum. Hac ve umre yapmayı bana kolaylaştır
ve benden kabul eyle” der ve hem umre, hem de
hacca birlikte niyet eder, ardından telbiye getirmeye
başlarlar.
Niyet edilmesi ve telbiyenin getirilmesi ile birlikte
ihrama girilmiş ve ihram yasakları başlamış olur.
Kâbe’ye varıncaya kadar sefer esnasında telbiye yani
“lebbeyk”, tekbir; “Allahuekber, Allahuekber la ilahe
illallahu vallahuekber Allahuekber velillahilhamd”
لَا إِلَهَ إِلَّا الَّهلُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ
ve salavat-ı şerife, “Allahümme sa l رُl يi دِaقَ l ءaٍ ي s شَe y لِّy كُid ىinَ علaَ
Muhammedin ennebiyyil – Ümmiyyi ve ala alihi
ve sahbihi ve sellim” denmeye çalışılır. Özellikle,
58
zaman, mekân değişikliğinde; yokuşta, inişte, başka
kafilelerle karşılaştığında, namazlardan sonra, her
fırsatta söylenmelidir.
Telbiyeyi her söyleyişte üç kere tekrarlamak, sonra
tekbir, tehlil ve salâvat-ı şerife okumak müstehaptır.
Telbiye hacda bayramın birinci günü Akabe cemresine
taş atmaya başlayınca, umrede ise Harem-i şerifin
kapısına gelince kesilir, daha sonra söylenmez.
Mekke’de kalınacak ev ya da otele yerleşip mümkünse
boy abdesti, değilse abdest aldıktan sonra telbiye
söylenerek Harem-i Şerife gidilir. Beytullah görülünce
üç defa tekbir ve tehlil getirilerek dua edilir. Farz
kılınmıyorsa hemen tavafa başlanır.
b) Tavaf
Mescid-i Haram’da “Tahiyyetül – Mescid”yani mabedi
selâmlama namazının yerini tavaf karşıladığından,
eğer farz kılınmıyorsa tavafa başlanır.
İfrad haccında ilk yapılacak tavaf “Kudüm tavafı”,
temettü’ ve kıran haccında ise “umre tavafı”dır.
İfrad haccı yapmak niyetiyle ihrama girmiş olanlar;
“Allah’ım senin rızanı kazanmak için kudüm tavafını
yapmak istiyorum. Kudüm tavafını bana kolaylaştır
ve benden kabul buyur” diye niyet ederek tavafa
başlarlar. Arafat dönüşü “ziyaret tavafı”nın akabinde
yapılması gereken hac sa’yi kudüm tavafından sonra
yapılmak istenirse, bu tavafta “ıztıba” ve “remel”yapılır.
59
(Iztıba: İhramlı iken, sağ omuzun açık bırakılması,
ihramın sağ kolun altından sarılması. Remel: Tavafın
ilk üç şavtında sık ve koşar adımlarla çalımlı bir şekilde
yürümek.)
Kudüm tavafının akabinde hac sa’yi yapılmayacaksa,
“ıztıba” ve “remel”yapılmaz. Tavaf bitince, müsait yer
varsa Makam-ı İbrahim’in arkasında şayet izdiham
varsa bir başka yerde iki rek’at tavaf namazı kılınıp
ardından tavaf duası yapıldıktan ve zemzem içildikten
sonra; temettü ve kıran haccı yapanlar umre sa’yini;
ifrad haccı yapanlar ise, isterlerse hac sa’yini yaparlar.
İfrad haccı yapanlar hac sa’yini yapmakla ihramdan
çıkmaz, ihramlı bir şekilde hac menasikinin yapılacağı
günleri beklerler.
Temettü haccı yapanlar mikat mahallinde yalnızca
umreye niyet ettiklerinden, “Allah’ım senin rızan için
umre tavafını yapmak istiyorum. Bana kolaylık ver ve
benden kabul eyle.”diye niyet eder, umrenin tavafını
yapar, iki rek’at tavaf namazı kılar, zemzemden içer
ve umrenin sa’yini yapmak üzere Safa tepesine gider,
Umre’nin sa’yini tamamlayınca, tıraş olup ihramdan
çıkarlar. Hacca niyet edip, tekrar ihrama girecekleri
8 zilhicce (terviye) gününe kadar Mekke’de ihramsız
kalırlar. Ogün geldiğinde yeniden ihrama girer,
hacca niyet ederler. İsterlerse nafile bir tavaf ile
birlikte Arafat dönüşü yapmaları gereken haccın
sa’yini Arafat’a çıkmadan önce de yapabilirler.
60
Kıran Haccı yapanlar mikat mahallinde ihrama
girerken umre ile birlikte hacca da niyet ettiklerinden
“Allah’ım senin rızan için umre tavafını yapmak
istiyorum. Bana kolaylaştır ve benden kabul
buyur” diye niyet eder, umrenin tavafını yapar, tavaf
namazını kılar, zemzem içer ve ardından umrenin
sa’yini yapmak üzere “mes’â”ya gider, umre sa’yini
bitirdikten sonra tıraş olmazlar ve ihramdan çıkmazlar.
Biraz dinlendikten sonra kudüm tavafını yapar, tavaf
namazını kıldıktan sonra isterlerse peşinden haccın
sa’yini yapabilirler. Temettü’ ve kıran haccında umre
tavafından sonra akabinde sa’y yapılacağından
tavafda ıztıba’ ve ilk üç şavtında remel yapılır.
c) Arafata çıkmak
İster ifrad, ister temettü’, ister kıran haccı yapsınlar,
bütün haccedenler zilhiccenin 8. günü Mekke’den
ayrılıp Mina’ya veya Arafat’a çıkarlar.
d) Hac Menasikinin Eda Edildiği Günler
Hac menasiki Zilhiccenin sekizi ile on üçü arasındaki
altı gün içinde eda edilir. Bu günlerde eda edilen
menasik şöylece özetlenebilir.
1.Terviye Günü (8 zilhicce)
Bütün haccedenler, arefe gününden bir önceki gün
olan terviye günü sabah namazından sonra Mina’ya
veya Arafat’a intikale başlarlar. Terviye günü öğle
namazı ile arefe günü sabah namazı arasındaki beş
61
vakit namazı Mina’da kılmak ve geceyi orada geçirip
güneş doğduktan sonra Arafat’a intikal etmek sünnettir.
2. Arefe günü (9. zilhicce)
Öğleyin zeval vaktine kadar intikal gerçekleşir.
Zevalden sonra mümkünse boy abdesti alınır. Öğle
ve ikindi namazları “cem-i takdim”ile, yani ikindi
namazı öğle vaktinde ve öğle ile birlikte kılınır.
Peşinden vakfe’ye durulur. Akşama kadar telbiye,
tekbir, tehlil, zikir, tesbih, dua, salâvat-ı şerife, tevbe
ve istiğfar ile değerlendirilir.
Güneş battıktan sonra akşam namazı kılınmadan
Arafat’tan Müzdelife’ye intikal başlar. Akşam namazı
yatsı ile birlikte “cem-i te’hir” ile yatsı vaktinde
Müzdelife’de eda edileceğinden Arafat’ta kılınmaz.
Müzdelife’ye intikal edildikten sonra akşam ve
yatsı namazları “cem-i te’hir” ile yani akşam namazı
ertelenerek yatsı vaktinde ve yatsı namazı ile birlikte
kılınır. Cem yapılarak kılınan namazlarda iki farz peş
peşe kılınır, farzlar arasında herhangi bir sünnet
kılınmaz. Burada da, telbiye, tekbir, tehlil, dua, tevbe
ve istiğfar, salâvat getirilerek sabahlanır. Şeytan
taşlamada kullanılmak üzere yetmiş adet taş toplanır.
3. Bayramın birinci günü (10 zilhicce)
İmsak vakti girince Müzdelife’de sabah namazı kılınır.
Namazın akabinde “Müzdelife vakfesi”ne durulur.
Ortalık iyice aydınlanıncaya kadar dua edilir. Daha
sonra Mina’ya hareket edilir.
62
Mina’da çadırlara yerleştikten sonra şeytan taşlamak
üzere Akabe cemresine gidilir. Bayramın birinci
günü Akabe cemresine yedi taş atılır. Taş atarken
her defasında: “Bismillahi Allahuekber, recmen lişşeytani
ve hızbih” denilir. İlk taşın atılması ile artık
telbiye söylenmez.
Şeytan taşlamanın ardından temettü’ ve kıran haccı
yapanlar üzerlerine vacip olan şükür kurbanlarını
Harem sınırları içinde olmak şartıyla keser veya
vekâlet yoluyla kestirirler. İfrad haccı yapanların
kurban kesmeleri gerekmez; isterlerse nafile olarak
kesebilirler.
İfrad haccı yapanlar Akabe cemresine taş attıktan
sonra; temettü’ ve kıran haccı yapanlar ise kurbanlarını
da kestikten sonra tıraş olup ihramdan çıkarlar.
İmkân bulabilirlerse aynı gün Mekke’ye inerek ziyaret
tavafını yapar, daha önce hac sa’yini yapmamış
olanlar hac sa’yini de eda ederler.
Ziyaret tavafının bayramın üçüncü gününün
akşamına kadar yapılması İmam Ebu Hanife’ye
göre vacip, diğer müctehidlere göre ise sünnettir.
Bayramın ilk günü yapılması ise efdaldir.
Ziyaret tavafını yaptıktan sonra Mina’ya dönüp
şeytan taşlama günlerinde geceyi Mina’da geçirmek,
Hanefi Mezhebine göre sünnet, diğer üç mezhepte
ise vaciptir.
63
4. Bayramın 2, 3 ve 4.günleri (11,12 ve 13 zilhicce)
Bayramın 2 ve 3. günleri zevalden sonra sırasıyla
Küçük, Orta ve Akabe cemrelerine yedişer taş atılır.
Küçük ve orta cemrelere taş attıktan sonra dua edilir.
Akabe cemresinden sonra dua edilmez ve taş atar
atmaz hemen oradan uzaklaşılır. Bayramın 2 ve 3.
günleri zevalden önce şeytan taşlama yapılmaz.
Bayramın dördüncü günü şeytan taşlamayacak
olanların, o gün fecr-i sadıktan önce Mina’dan ayrılmış
olmaları gerekir. Dördüncü gün de Mina’da kalanlar
her üç cemreye de yedişer taş atmaları gerekir. Taşlar
atıldıktan sonra Mekke’ye inerler.
Uzaklardan gelmiş olan Afâkîler, Mekke’den ayrılmadan
önce veda tavafı yaparlar. Böylece hac menasiki
tamamlanmış olur.
e) Kadınların Durumu
Şu aşağıdaki hususların dışında kadınlar hacda ve
umrede erkekler gibidir
1. Kadınlar ihramlı iken elbise, çorap, eldiven, kapalı
ayakkabı, mest, çizme ve her türlü giyim eşyası
giyebilirler. Başlarını örterler yüzlerini örtmezler.
Bununla birlikte yüzlerine dokunmamak üzere
bir örtü (peçe) de kullanabilirler. Hatta böyle
yapmalarının mendup olduğu görüşünde olan
âlimler vardır.
64
Hz. Aişe (r.a.) validemiz bu hususta şöyle
buyurmuştur: “Biz Allah Resülü ile birlikte hac da
ihramlı iken yanımızdan binekli erkekler geçerken
bizden birisi başındaki örtünü bir kısmını yüzüne
sarkıtırdı (peçe gibi) Yanımızdan geçip gittikten
sonra tekrar yüzünü açardı.”
2. Telbiye, tekbir ve dua yaparken seslerini yükseltmezler.
3. Tavafta ıztıba’ ve remel, sa’yde ise hervele yapmazlar.
4. İhramdan çıkmak için dipten kazıtmaz, uçlarından
keserler (taksîr)
5. Hacerü’l-Esved’in yanında erkekler var ise yanaşmayıp
uzaktan istilam ederler.
6. Ziyaret tavafından sonra aybaşı ve loğusa hali
zuhur etse ve bu halde iken Mekke’den ayrılsalar
kendilerinden veda tavafı düşer, bir şey yapmaları
gerekmez.
7. Özel hallerini görmekte olan kadınlar, tavaftan
başka, haccın bütün menasikini bu halleriyle
yapabilirler. Hayız ve nifas denilen özel
durumlarından dolayı farz olan ziyaret tavafını
bayramın ilk üç gününden (eyyam-ı nahr) sonra
yaparlarsa ceza gerekmez.
65
Hac ve Umre’de Kesilen Kurbanlar
A) Hedyin Mahiyeti
Hac ve umre menasiki ile ilgili olarak kesilen
kurbanlara hedy denir. Hedy, Kâbe’ye ve Harem
bölgesine hediye olmak üzere, hac ve umre menasiki
ile ilgili olarak kesilen kurban demektir.
Kurban bayramı vesilesi ile kesilen kurbana ise
udhiyye tabir edilir.
Kur’ânı Kerim’de “… Her kim hacca kadar umre yaparak
sevap kazanmak isterse, onun da kolayına gelen bir
kurban kesmesi gerekir…” buyrularak bu kurbandan
bahsedilmiştir. (Bakara, 2/196)
B) Hedy Kurbanı ile Mükellef olanlar ve Hedyin
Çeşitleri
Temettü’ ve Kıran haccı yapanların, temettü’ veya
kıran hedyi kesmeleri vaciptir.
İfrad haccı veya sadece umre yapanların ise ceza
kurbanı dışında hedy kurbanı kesmeleri gerekmez.
Eğer nafile olarak kesmek isterlerse, kesebilirler.
Hedy kurbanları, nafile ve vacip olmak üzere iki kısımdır.
a) Nafile Hedy
Hac veya umre yaparken vacip olmadığı halde sevap
kazanmak maksadıyla kesilen kurbandır.
İfrad haccı veya sadece umre yapanların nafile hedyi
kesmeleri müstehaptır.
66
b) Vacip Hedy
1. Temettü’ ve Kıran Hedyi: Temettü’ ve kıran
haccı yapanların bir mevsimde umre ve haccı
birlikte eda etmiş olmalarına şükürde bulunmak
maksadıyla kesilmesi vacip olan kurbandır.
2. Ceza Hedyi: Hac ve umrenin vaciplerinden birinin
terk edilmesi, vaktinde eda edilmemesi, ihram
ve Harem bölgesi yasaklarına riayet edilmemesi
sebebiyle kesilmesi vacip olan kurbandır.
3. İhsar Hedyi: Hac ve umreye niyet edip ihrama
girdikten sonra çeşitli manilerle Kâbe’yi tavaf ve
Arafat’ta vakfeyi yapamayacak olanların ihramdan
çıkmak için kesmeleri gereken kurbanlardır.
4. Nezir (adak) Hedyi: Harem bölgesinde kesilmek
üzere adanan kurbanlardır. Vacip olmasının
sebebi adak olmasıdır.
c) Hedy Kurbanının Kesileceği Yer ve Zaman
Gerek vacip, gerekse nafile olsun bütün hedy
kurbanları Harem bölgesi sınırları içinde kesilir.
Kurban bayramının üçüncü günü akşamına kadar
kesilecek olan kurbanların Mina’da, sair günlerde
kesilecek olanların ise Mekke’de kesilmesi efdaldir.
Temettü’ ve Kıran Hedyleri, bayramın birinci günü
fecr-i sadıktan itibaren kesilebilir. Daha önce kesilmesi
caiz olmaz. Temettü’ ve kıran hedylerinin imam Ebu
Hanife’ye göre “eyyam-ı nahr”da (bayramın üçüncü
67
günü akşamına kadar) kesilmesi vacip, imam Ebu
Yusuf ve İmam Muhammed’e göre ise sünnettir.
Mazeretsiz bu günlerde kesilmezse İmam Azam’a
göre daha sonra biri kaza, birisi de ceza olmak üzere
iki kurban kesmesi gerekir.
d) Hedy Kurbanlarının Etleri
Temettü’ ve kıran haccı yapanların kestikleri şükür
kurbanları ile nafile olarak kesilen hedy kurbanlarının
etlerinden herkes yiyebilir. Ancak ceza ile ihsar
kurbanının etlerinden sahipleri ve bakmakla sorumlu
oldukları kimseler ve zenginler yiyemezler. Adak
kurbanında olduğu gibi bu kurbanların etlerini fakir
kimselere dağıtırlar.
e) Kurban Yerine Oruç Tutmak
Temettü’ ve kıran haccına niyet edip de üzerine
şükür kurbanı vacip olanlardan, çeşitli sebeplerle
kurban kesme imkânı bulamayanlar, üçü hac
esnasında, yedisi de hacdan sonra olmak üzere on
gün oruç tutarlar. İlk üç günün, hac ayları içinde,
ihrama girdikten sonra ve kurban bayramından önce
tutulmuş olması gerekir.
Üç gün oruç tuttuktan sonra, kurban kesme
günlerinde ve henüz tıraş olmadan önce kurban
kesmek mümkün olursa, tutulan oruç kurbana bedel
olamayacağı için, kurban kesmek gerekir. Şayet
Kurban kesilebilecek günlerden sonra bu imkân
elde edilirse, kurban kesilmesi gerekmez.
68
Gerek hac yaparken tutulan üç gün, gerekse hacdan
sonra tutulması gereken yedi gün orucun aralıklı
olarak tutulması caizdir, ara vermeden tutulması ise
daha faziletlidir.
Hac ve Umrenin Cinayetleri
A- Cinayetin Anlamı
Hacca veya umreye niyet edip ihrama girdikten
sonra tıraş olup ihramdan çıkıncaya kadar yasak olan
fiillerin yapılmasına cinayet denir.
Hac veya umrede vacip olan menasikten birinin
mazeretsiz terk edilmesi veya geciktirilmesi de ceza
yönüyle bir cinayettir. Cinayet cezayı gerektirir. Harem
bölgesi ve ihram yasakları ile ilgili cinayetler ister
mazeretle ister mazeretsiz yapılsın, cinayetin cinayet
olduğu bilinsin veya bilinmesin, kasten, zorlama,
hata veya yanılma yoluyla, uykuda veya unutularak
yapılsın netice itibariyle durum değişmez, kefaret
gerekir. Eğer kasten yapılırsa ayrıca günah işlenmiş
olacağından tevbe ve istiğfar gerekir.
B- Cinayetlerin Ceza ve Keffaretleri
Hac yaparken işlenen cinayetlerin bazıları haccın
bozulmasını ve gelecek yıl kazasını gerektirirken,
bazıları da çeşitli ceza ve kefaretleri gerektirirler.
İşlenen cinayetin durumuna göre ödenmesi gereken
kefaret ve cezaları şöyle sıralayabiliriz.
69
a. Kaza
b. Bedene (büyük baş hayvan kurban etmeyi
gerektiren cinayetler)
c. Dem (Küçük baş; koyun veya keçi kurban etmeyi
gerektiren cinayetler)
d. Sadaka (fitre miktarı sadaka vermeyi gerektiren
cinayetler)
e. Tasadduk (Fitre’den daha az bir miktar sadaka
vermeyi gerektiren cinayetler)
f. Bedel ödeme
g. Oruç (oruç tutmayı gerekli kılan cinayetler)
a) Kaza; Hac ve Umreyi Bozan ve Kazasını
Gerektiren Cinayetler
Haccetmek maksadıyla ihrama girdikten sonra
henüz Arafat vakfesini yapmadan cinsi münasebette
bulunmak, haccı bozduğu gibi gelecek
yıllarda kazasını da gerektirir.
Bozulan bu haccın tamamlanması, gelecek
yıllarda kaza edilmesi ve işlenen cinayet sebebiyle
bir küçük baş hayvan kurban edilmesi gerekir.
Kur’ânı Kerim’de Cenab-ı Hak: “Hac malum aylardadır.
Kim o aylarda haccı ifaya azmederse bilsin ki hacda
ne cinsel yaklaşma, ne günah sayılan davranışlarda
bulunma, ne de tartışma ve sürtüşme vardır”
buyurarak hacda her türlü cinsel münasebeti
yasaklamıştır. (Bakara, 2/197)
70
Şayet Arafat vakfesinden sonra henüz tıraş olup
ihramdan çıkmadan önce cinsel münasebette
bulunursa hac bozulmaz, ancak ceza olarak bir
“bedene”(deve veya sığır) kurban kesmek gerekir.
b) Bedene; Büyük baş hayvan kurban etmeyi
gerektiren cinayetler
1. Arafat vakfesinden sonra henüz tıraş olup
ihramdan çıkmadan önce cinsi münasebette
bulunmak
2. Ziyaret (ifaza) tavafını cünüp olarak yapmak.
Tavafın abdestli olarak yapılması vaciptir.
Ziyaret tavafının abdestsiz olarak yapılması ise
“dem”(koyun veya keçi) kurban etmeyi gerektirir.
Cünup veya abdestsiz olarak yapılan tavaf
hangi tavaf olursa olsun abdestli olarak iade
edilirse ceza düşer.Hanımların hayız ve nifas
(aybaşı ve lohusa) halleri, erkeklerin cünüplük
hali gibidir.
c) Dem; Küçükbaş hayvan Kurban Etmeyi
Gerektiren Cinayetler
Bunlar, hac ve umrenin vacipleri ile ilgili cinayetler
ve ihram yasaklarına uymamakla ilgili cinayetler,
olmak üzere ikiye ayrılır.
c-1) Hac ve Umrenin Vacipleri ile İlgili Cinayetler
1. Mikat mahallini ihramsız geçmek
2. Sa’yin tamamını yahut en az dört şavtını
yapmamak.
71
3. Müzdelife vakfesini özürsüz olarak terk etmek.
4. Şeytan taşlamanın tamamını veya bir günde
atılması gereken taşların çoğunu süresi
içinde atmamak. Yarıdan çoğu atılmışsa, eksik
bırakılan her bir taş için sadaka vermek gerekir.
5. Ziyaret veya umre tavafının son üç şavtını
veya sadece birini yapmamak.
6. Farz ve Vacip tavaflarda (ziyaret, umre, veda
tavaflarında) setr-i avrete riayet etmemek.
7. Ziyaret ve Umre tavaflarını abdestsiz; kudüm
ve umre tavaflarını cünup olarak yapmak.
Tavaf abdestli olarak iade edilirse ceza düşer.
Diğer üç mezhebe göre hadesten taharet,
tavafın sıhhat şartı olduğundan, cünüp veya
abdestsiz olarak yapılan tavaf sahih olmaz.
8. Arefe günü Arafat’tan güneş batmadan
önce ayrılmak.
9. İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye göre, ziyaret
tavafını bayram günlerinden sonraya
bırakmak, tertibe (Akabe cemresine taş atma,
kurban kesme ve tıraş olma nüsüklerinde
sıraya) riayet etmemek.
10. Afâkî olanların veda tavafını veya en az
dört şavtını terk etmeleri.
72
Bu saydıklarımız aynı zamanda hac ve umrenin
vacipleridir. Vacibin terkinde ya da geciktirilmesinde
“dem” (koyun veya keçi kurban edilmesi) gerekir.
c-2) İhram Yasakları ile İlgili Cinayetler
1. Saçın veya sakalın en az dörtte birini veya
başka bir organın tamamını tıraş etmek.
2. Bir yerde ve aynı anda bütün tırnakları
veya bir elin yahut bir ayağın tırnaklarının
tamamını kesmek.
3. İlk tehallül (tıraş olup ihramdan çıkma)
den sonra henüz farz olan ziyaret tavafını
yapmadan cinsi münasebette bulunmak.
4. İhramlı iken eşini şehvetle öpmek, okşamak
gibi neticesi itibariyle cinsi münasebete
götüren davranışlarda bulunmak.
5. Erkekler bir tam gündüz veya gece süresince
giyim eşyası (elbise, çorap, iç çamaşırı,
topukları kapalı ayakkabı) giymek, başı ve
yüzü örtmek… Kadınlar sadece yüzlerini
örtmezler. Bir gündüz veya gece süresinden
az giyilirse sadaka yeterli olur.
6. Bir defada, aynı anda ve aynı yerde saç sakal
gibi bir organın tamamına koku, yağ, jöle ve
briyantin sürmek veya kına, saç boyası vb.
şeylerle boyamak.
73
7. Bir yerde ve aynı anda vücudun ve bir
uzvun tamamına güzel koku, yağ gibi şeyler
sürmek.
d) Sadaka; Fıtır Sadakası Vermeyi Gerektiren
Cinayetler
1. Bir organın tamamına değil, bir kısmına güzel
koku sürünmek.
2. Bir el veya ayaktaki tırnakların bir kısmını kesmek.
3. Her türlü giyim eşyasını (dikişli elbise, çorap v.s)
bir gündüz veya geceden daha kısa bir süre
giymek.
4. Şeytan taşlamada eksik taş atmak. Her taş için
ayrı ceza gerekir.
5. Farz ve vacip olmayan tavaflarda (nafile) setr-i
avrete riayet etmemek.
6. Kudüm veya veda tavafını abdestsiz olarak
yapmak.
7. Veda tavafı veya sa’yin, dördüncü şavttan
sonraki şavtlarını yapmamak. Eksik bırakılan
her şavt için ceza gerekir.
e) Tasadduk (Fitreden daha az bir miktar sadaka
vermeyi gerektiren cinayetler)
İhramlı olan bir kimsenin çekirgeyi, kendi
üzerindeki biti öldürmesi veya tutup yere atması
ve başkasının üzerindeki biti öldürülmesi için
göstermesidir.
74
İhramlı iken bunları yapan kimse istediği miktarda
sadaka verir.
Eğer öldürülen bitler üçten çok ise, bu durumda
bir fitre miktarı sadaka verilir. Diğer taraftan yolda
görülen bir biti öldürmek yasak olmadığı gibi,
öldürüldüğünde cezası da yoktur.
f ) Bedel Ödeme
Harem bölgesinin kendiliğinden biten her
türlü ağaç, bitki ve otlarının koparılması veya
kesilmesi, bu bölgedeki hayvanların avlanılması
ihramlı olsun olmasın herkese haramdır. Harem
bölgesinde her hangi bir kimsenin mülkü olmayan
yeşile zarar veren, ağaç veya otları kesip koparan
kimse bunların bedelini takdir eder ve fakirlere
sadaka olarak verir. Eğer bahsi geçen şeyler bir
kimsenin mülküne ait ise, yapılan zararın kıymeti
mal sahiblerine verilmesi gerekir.
Öldürülen hayvan, eti yenmeyen hayvanlardan
(arslan, fil gibi) ise, buna takdir edilecek ceza, bir
koyun veya keçinin değerini geçmez. Fakat eti
yenilir hayvanlardan ise, bu durumda iki adalet
sahibi kimse tarafından hayvanın öldürüldüğü
yerdeki kıymeti tespit edilir ve bu miktar sadaka
olarak dağıtılır. Tespit edilen bu değer bir fitre
mikdarından az ise, onun yerine bir gün oruç
tutmak da yeterlidir. Eğer bir kurban değerine
eşitse, bu durumda yasağı işleyen kimse serbesttir.
75
İsterse takdir edilen meblağı, her birine bir fıtır
sadakası miktarından daha az veya daha çok
olmamak üzere fakirlere dağıtır, isterse her fıtır
sadakası miktarı için bir gün oruç tutar. Bu oruçta
değişik zamanlarda da tutulabilir.
Hayvan ölmemiş fakat yaralanmış ise veya zarar
görmüşse, sağlam hali ile yaralı hali arasındaki
kıymet farkı takdir edilir. Eğer hayvana verilen zarar
iyileştikten sonra hayvanda bir eksiklik bırakmazsa,
ceza ödemek gerekmez.
Öldürülen hayvan, doğan ve köpek gibi eğitilmiş
bir hayvan ise, sahibine ona göre kıymeti ödenir.
Eğitilmemiş ise fakirlere kıymeti sadaka olarak
verilir.
Harem Bölgesindeki bir ağacın yalnız yapraklarını
almak, eğer ağaca zarar vermiyorsa caizdir.
Bundan dolayı ceza gerekmez.
g) Oruç; Özür Sebebiyle İhram Yasaklarına
Uymamakla İlgili Cinayetler
İhram yasaklarını ihlal geçerli bir mazeretle
bile yapılsa yine ceza gerekir. Hastalanma, kaza
geçirme gibi insan iradesinin dışında cereyan
eden olaylar sebebiyle mesela, başı tıraş edilse
veya elbise giydirilse ceza olarak mutlaka dem
(küçükbaş hayvan) gerekmez. Böyle bir hâdise ile
karşılaşan kimse muhayyer olur.
76
İstediği yer ve zamanda peş peşe veya aralıklı
olarak üç gün oruç tutar. Veya altı fakire fıtır
sadakası miktarı sadaka verir.
Eğer isterse Harem bölgesinde istediği zaman bir
koyun veya keçi kurban eder.
C) Ceza Keffaretlerinin Eda Yeri ve Zamanı
Hac ve umrede işlenen cinayetlerin cezasını ödemek
için belirli bir zaman söz konusu değildir. Ceza, ömrün
sonuna kadar herhangi bir zamanda ödenebilirse
de cinayetin hacda meydana getirdiği kusuru telafi
etmek için geciktirmeden bir an önce ödemek daha
faziletlidir. Bununla birlikte, cezayı ölümüne kadar
geciktirip ifa etmeden vefat eden kimse günahkâr
olur. Ölmeden önce varislerine vasiyet etmesi gerekir.
İşlenen cinayetlerden ceza olarak kesilmesi gereken
kurbanların mutlaka Harem bölgesinde kesilmesi
gerekir. Etleri ise Harem bölgesi fakirlerine
verilebileceği gibi, başka bölgelere de gönderilebilir.
Cezalardan; sadaka, bedelini ödeme ve oruç için
belli bir mekân tesbit edilmemiştir. İstenilen her
mekânda bu cezalar ödenebilir.
İhsar ve Fevat
A) İhsar
İhsar, hac veya umreye niyet edip ihrama girdikten
sonra, herhangi bir sebeple Kâbe’yi tavaf etme ve
Arafat’ta vakfe yapma imkânının ortadan kalkması
77
demektir. Bunlardan herhangi birini yapma imkânı
olursa, ihsar gerçekleşmez.
İhsar, düşmanın engellemesi, savaş sebebiyle
yolların kapatılması, parasız kalmak, hastalık, kadının
yanındaki mahreminin vefat etmesi gibi Kâbe’yi
tavaf ve Arafat vakfesini yapmaya mani sebeplerle
gerçekleşir. Şafiî mezhebine göre ihsar, ancak
düşmanın engellemesiyle meydana gelir. İhrama
giren kimse ancak hac ve umre yaptıktan sonra
ihramdan çıkabilir. Hac veya umreyi tamamlamasına
mani bulunan kimse, Harem bölgesinde “ihsar hedyi”
yani ihsar kurbanı keserek ihramdan çıkar.
İhsar sebebiyle yapılamayan hac ve umrenin kazası
gerekir.
B) Fevat
Fevat, hac yapmak üzere ihrama girmiş olan bir
kimsenin Arefe günü Arafat vakfesine kısa bir süre
bile olsa yetişememesidir. Arefe günü zevalden
itibaren, bayram sabahı fecr-i sadıka kadar, mazeretli
veya mazeretsiz Arafat bölgesine ulaşamayan kimse,
o yılki hacca yetişememiş, haccı kaçırmıştır (fevt etmiş).
Arafat vakfesini kaçıran kimse; daha sonraki yıllarda
haccını kaza eder.
Hacca Bedel (Vekil) Göndermek
İbadetler; namaz, oruç gibi yalnız bedenle; zekât,
sadaka ve kurban gibi yalnız mal ile hac menasiki gibi
78
hem beden, hem de mal ile yapılanlar olmak üzere
üç kategoride değerlendirilir. Hangi şekilde yapılırsa
yapılsın yapılan bir ibadetin sevabı başkasına
bağışlanabilir.
Ancak, bir kimsenin üzerine farz olan ibadetleri kendi
adına ifa etmek üzere bir başkasını vekil tayin etmesi,
onu farz ve vacip olan ibadetlerin sorumluluğundan
kurtarır mı?
Namaz, oruç gibi sadece beden ile yapılan
ibadetlerde başkasını vekil tayin etmek mutlak olarak
caiz değildir.
Hiç kimse başkası yerine namaz kılamaz, oruç tutamaz.
Beden ile yapılması gereken ibadetlerin vekâleten
yapılması, adına yapılan kişiden sorumluluğu kaldırmaz.
Zekât, sadaka, kurban gibi sadece mal ile yapılan
ibadetlerde vekil tayin etmek, mutlak olarak caizdir.
Bir kimse zekât ve sadakasını bizzat kendisi verip,
kurbanını da kendisi kesebileceği gibi, vekil tayin
ettiği birisi marifetiyle de eda edebilir.
Hac gibi hem beden, hem de mal ile yapılan ibadete
gelince, mükellef olan kimsenin yerine getirmekten
aciz olması ve zaruret halinde başkasının ona
vekaleten yapması caizdir. Aksi halde caiz değildir.
Ölüm, yaşlılık, müzmin hastalık, kadınların birlikte
sefere çıkacak mahremlerinin bulunmayışı gibi
79
sebeplerle bizzat kendileri gitmek suretiyle haccedemeyenlerin
yerine vekâleten yapılan hac, onlar
adına yapılmış olur.
Üzerlerine hac farz olan ve zikredilen sebeplerden
ötürü bizzat hacca gidemeyenlerin, bedel (vekil)
göndererek hac yaptırmaları gerekir.
Üzerlerine hac farz olduğu halde, bizzat kendileri
haccetmedikleri gibi vekil de göndermeden vefat
eden kimselerin, vefat etmeden önce kendi yerlerine
bedel (vekil) gönderilmesini vasiyet etmeleri gerekir.
Vekâleten hac yapılabileceğine dair Abdullah b.
Abbas’tan nakledilen şu hadis i şerif konumuza ışık
tutmaktadır. “Has’am kabilesinden bir kadın, Veda
haccı senesi Resulullah Sallallahu Aleyhi Vessellem’e
gelerek: “Ey Allah’ın Resulü, Cenab ı Hakk’ın kulları
üzerine haccı farz kılması emri, babama binek
üzerinde duramayacak kadar yaşlı iken ulaştı. Onun
adına vekâleten haccedersem, borcu ödenmiş olur
mu?”diye sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselâm)
“Evet olur!’ diye cevap verdi. (Buharî; Hac, 1,2;Müslim,
Hac, 7/3)
Farz Olan Haccın Vekâleten Yapılabilmesi
Farz olan haccın bedel (vekil) tarafından yapılan
hacla, eda edilmiş kabul edilebilmesi için şu şartlar
gereklidir:
80
1. Adına hac edilecek kişi vefat etmiş veya yaşlılık,
iyileşme ümidi olmayan hastalık, kadının birlikte
yolculuk yapacağı mahreminin bulunmaması
gibi sebeplerle bizzat hacca gitmekten devamlı
olarak âciz olmalıdır.
Ölmeden önce âcizlik hali gider, hacca gidebilme
imkânını tekrar elde ederse yerine vekâleten
yapılan hac nafile olur, kendisinin bizzat hac
yapması gerekir.
2. Adına hacca gidilecek kimseye hac, önceden farz
olmalıdır.
3. Vekil, ihrama girerken sadece adına hacca gittiği
kimse için niyet etmelidir.
5. Vekâlet için ücret talep edilmemelidir. Hac bir
ibadettir, ibadetler de Allah rızası için yapılır.
6. Vekil gönderilen kimsenin masrafları, gönderen
tarafından karşılanmalıdır.
7. Adına hacca gidilen kimse, kendisi için haccetmesini
vekilden istemiş olmalıdır.
8. Vekil olarak gönderilen kimse haccı bizzat kendisi
yapmalıdır.
9. Vekil olarak gönderilen, gönderenin isteğine
uymalı, onun istediği haccı yapmalıdır. İfrad haccı
yapmasını istediği halde temettü’ haccı yaparsa
kendi adına haccetmiş olur. Parasını iade eder.
81
10. Adına hacca gidilmesini vasiyet eden kimse sarf
edilecek paranın miktarını ve vekilin nereden
gönderileceğini belirlemişse buna riayet etmek
gerekir.
11. Vekil, gönderen adına haccın menasikini tamamlamadıkça
kendisi için umre yapmamalıdır.
Hac ve Umre ile ilgili Hadisler
1138 – Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: “Ey Allah’ın
Resûlü, dedim, cihâdı amellerin en faziletlisi görüyoruz,
biz de cihâd etmiyelim mi?” Şu cevabı verdi:
“Ancak, cihadın en efdal ve en güzeli hacc-ı mebrürdur.
Sonra şehirde kalmaktır.” Hz. Aişe der ki: “Bunu
işittikten sonra haccı hiç bırakmadım.”
Buhârî, Hacc 4, Cezâu’s-Sayd 26, Cihâd 1; Nesâî, Hacc 4,
(5, 113). “Sonra şehirde kalmak” cümlesi Buhârî’de yok.)
1139 – Sehl İbnu Sa’d (radıyallahu anh) anlatıyor:
“Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
“Telbiyede bulunan hiç bir Müslüman yoktur ki, onun
sağında ve solunda bulunan taş, ağaç, sert toprak
onunla birlikte telbiyede bulunmasın, bu iştirak (sağ
ve solunu göstererek) şu ve şu istikâmette arzın son
hududuna kadar devam eder.” Tirmizî, Hacc 14, (828).
1140 – İbnu Abbâs (radıyallahu anh) anlatıyor:
“Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
“Haccla umrenin arasını birleştirin. Zîra bunlar günhı,
82
tıpkı körüğün demirdeki pislikleri temizlemesi
gibi temizler.” Nesâî, Menâsik 6, (5,115); İbnu Mâce,
Menâsik 3, (2886).
1141 – Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Bir
umre, diğer umreye arada işlenenler için kefarettir.
Hacc-ı Mebrûr’un karşılığı cennetten başka bir şey
olamaz!”
Buharî, Umre 1; Müslim, Hacc 437, (1349); Tirmizî,Hacc
90, (933); Nesâî, Menâsik 3, (5,112), 5, (5,115); İbnu
Mâce, Menâsik 3, (2887); Muvatta, Hacc 65, (2, 346).
1142 – İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
“Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
“Beyt’i (Kâbe-i Muazzama’yı) kim elli defa tavaf ederse,
günahlarından çıkar ve tıpkı annesinden doğduğu
gündeki gibi olur.”
Tirmizî, Hacc 41, (866). Buradaki tavaftan maksad,
şavtlar olmayıp, elli tam tavaftır.
1144 – İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
“Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Ensâr’dan Ümmü
Sinân adındaki bir kadına:
“Bizimle haccetmekten seni ne alıkoydu?” diye sordu. Kadın:
“Ebü fülânın (kocasını kasteder) sadece iki sulama
devesi var. Biriyle o ve oğlu haca gitti. Öbürü (ile
de ben kaldım) arâzimizi suluyor (um)” dedi. Bunun
üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
83
“Öyleyse Ramazan’da (yapacağın) umre, (kaçırdığın)
bir haccın veya benimle (yapmış olacağın) bir
haccın kazasıdır. Ramazan gelince umre yap. Zîra
Ramazan’daki bir umre hacca muâdil olur.”
Buhârî, Umre 4, Cezâu’s-Sayd 26; Müslim, Hacc
1147 – Ebu Bekri’s-Sıddîk (radıyallahu anh) anlatıyor:
“Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a: “Hangi hacc
daha efdaldir?” diye sorulmuştu.
“Yüksek sesle telbiye getirilip, kurban kesilerek yapılan
hacc!” diye cevap verdi.” Tirmizî, Hacc 14, (827), Tefsir,
Âl-i İmrân (3001).
1149 – Ebu Hüreyre hazretleri (radıyallahu anh)
anlatıyor: “Bir gün Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
bize şöyle hitab etti:
“Ey insanlar, size hacc farz kılınmıştır. Şu halde haccı
edâ edin!”
Cemaatte bulunan bir adam:
“Her sene mi, Ey Allah’ın Resûlü?” diye sordu.
Resûlullah (aleyhissalatu vesselâm) cevap vermedi.
Adam sorusunu üç kere tekrar etti. Bunun üzerine:
“Ben sizi bıraktıkça siz de beni bırakın. (Madem ki
sükût ettim, niye sormada ısrar ediyorsunuz?) Şayet
(sorunuza) “Evet!” deseydim, her yıl haccetmek vacib
oluverirdi ve buna güç yetiremezdiniz. Şunu bilin ki,
sizden öncekileri helak eden şey, çok sual sormaları
ve peygamberleri hakkında ihtilaflarıdır. Size bir iş emrettiğim zaman, bunu gücünüz yettiğince Îfa edin, bir yasaklamada bulunduğum vakit de ondan kaçının (bu emir ve yasakla ilgili olarak aklınıza gelen her şeyi sormaya kalkmayın!)”
Buhârî,İtisam 4; Müslim, Hacc 412, (1337), Fedâil 130,
(1337); Nesâî, Hacc 1, (5,110-111).
1150 – Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) efendimiz şöyle buyurdular: “Kim kendisini Beytullahi’l-haram’a ulaştıracak kadar azık ve bineğe sahip olduğu halde haccetmemişse onun Yahudi veya Hıristiyan olarak ölmesi arasında fark yoktur. Zîra, Cenab-ı Hakk şöyle buyurmuştur:
“Oraya yol bulabilen insana, Allah için Kâbe’yi haccetmesi gerekir” (Âl-i İmrân 97).
Tirmizî, Hacc 3, (812).
MUHTA SAR HAC REH BERİ BÖLÜMÜ
بِسْمِ الٰهّلِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a olsun, salât ve
selâmda O’nun kulu ve Resûlü olan Peygamberimiz
Muhammed (SAV), O’nun alinin ve ashabın üzerine
olsun.
Müslüman kardeşim; Kabe’yi ziyaretle ilgili olarak,
“Hac” ve “Umre” olmak üzere iki ibadet vardır. Gücü
yeten Müslüman’a ömründe bir defa Hacc etmek
farz, Umre yapmak ise sünneti Müekkede’dir.
Hacc ancak Hacc ayları denilen belirli zaman içinde
yapılır. Hacc ayları Şevval ve Zilkade ayları ile Zilhicce
ayının ilk on günüdür. Bu aylar girmeden Hacla
ilgili ibadetlerden biri yapılamayacağı gibi arafe
günü Arafat’a vakfe yapmayan bir kimsenin o yıl
haccetmesi de mümkün olmaz.
Umrenin ise belirli bir zamanı yoktur. Arafe günü
sabahından kurban bayramının dördüncü günü
akşamına kadar olan beş gün müstesna, ister hac
aylarında ister hac ayları dışında yıl boyunca her
zaman yapılabilir.
Umre ve Hacc her ikiside mikat denilen sınırları
geçmeden niyet edilip ihrama girilerek yapılır.
Türkiye ve Türkiye üzerinden Hacca ve Umreye
86
gidenlerin mikat mahalli Medine’nin yaklaşık 10 km.
dışındaki “Zülhuleyfe” denilen yerdir. Havayolundan
Medine’ye uğramadan gidenler için ise “Cuhfe”
denilen yerin hizasıdır. Henüz bu yerlere gelmeden
öncede ihrama girilebilir fakat bu sınırlar ihramsız
geçilmez.
Hacc ve Umre birbirinden ayrı her biri tek başına
yapılabildiği gibi hacc ayları içinde ikisi birlikte de
yapılabilir. İşte hacc ayları girdikten sonra hacdan
önce umre yapıp yapmamaya, yapıldığı taktirde
umre ve haccın ayrı veya aynı ihramla yapılması
durumuna göre hacc 3 şekilde olur:
1- TEMETTÜ HACCI:
Aynı yılın Hacc ayları içinde önce Umre yapıp
ihramdan çıktıktan sonra ayrı niyet ve ihramla
yapılan hacdır.
2- KIRAN HACCI:
Aynı yılın Hacc ayları içinde Hacc ve Umreden
her ikisine birlikte niyet edilerek bir ihramda
birleştirmektir.
3- İFRAD HACCI:
Hacc ayları içinde Hacdan önce Umre yapmayıp
sadeceHacc niyetiyle ihrama girmektir. Şimdi sırasıyla
bu üç şekil Haccın nasıl eda edileceğini görelim.
87
HACCI TEMETTÜ
• Elbise tamamen çıkarılır, ihramlar giyilir (erkekler için)
• İki rekat namaz kılınır.
• Temettü Haccı için Umreye niyet edilip telbiye getirilir.
Şöyle niyet edilir.
Allahumme ى i نّ۪nمِn اi بلْ هَ uَّ قَr تَidوَ u ل-ىI۪ هَاu رْmسِّr يَeفَt ةَe مْ رَ f عُeلْyا eدُs ريs۪iُاr ىhaاِ۪نّl i هُ مَّ vلّٰe اَل
tekabbelha minni.
“Ey Allah’ım ben Umre yapmak istiyorum. Onu bana
kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
Ve şöyle telbiye getirilir:
لَبَّيْكَ اللَّهُمَّ لَبَّيْكَ لَبَّيْكَ لَا شَرِيكَ لَكَ لَبَّيْكَ إِنَّ الْحَمْدَ
وَالنِّعْمَةَ لَكَ وَالْمُلْكَ لَا شَرِيكَ لَكَ Lebbeyk Allahumme lebbeyk, lebbeyke la şerike
leke lebbeyk innel hamde ven-ni’mete leke vel-mülk,
laşerike lek.
• Umre tavafı yapılır
Tavafın niyeti:
اَللّٰهُمَّ اِ۪نّى اُر۪يدُ اَنْ اَنْ اَطُوفَ بَيْتَكَ الْحَرَامَ فَيَسِّرْهُ ل۪ى وَتَقَبَّلْهُ
Allahumme inni uridu en etufe beytekel hara ىmنّ۪e مِ
feyessirhuli ve tekabbelhu minni.
“Ey Allah’ım ben Kabe’yi tavaf etmek istiyorum. Onu
bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
88
• İki rekât tavaf namazı kılınır
• Umrenin say’ı yapılır
Say’ın Niyeti:
اَللّٰهُمَّ اِ۪نّى اُر۪يدُ اَنْ اَسْعٰى مَا بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ فَيَسِّرْهُ ل۪ى
Allahumme inni uridu en es’a mabeyne ىs- نّS۪ مِa f هُa بَّ لْ v تَقَe وَl-
Merveti feyessirhu li ve tekabbelhu minni.
“Ey Allah’ım ben Safa ile Merve arasında sa’y yapmak
istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve benden kabul
buyur.”
• Tıraş olup ihramdan çıkılır.
• Arefe gününden bir gün önce tekrar ihram örtüleri
giyilmelidir.
• İki rekât namaz kılınır.
• Hacca niyet edip telbiye getirilir.
Şöyle niyet edilir:
Allahumme inni uridu-I hacce feyessirhuli ve
tekabbelhu minni.
“Eyallahım ben hacc yapmak istiyorum. Onu bana
kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
89
Ve şöyle telbiye getirilir:
لَبَّيْكَ اللَّهُمَّ لَبَّيْكَ لَبَّيْكَ لَا شَرِيكَ لَكَ لَبَّيْكَ إِنَّ الْحَمْدَ
وَالنِّعْمَةَ لَكَ وَالْمُلْكَ لَا شَرِيكَ لَكَ Lebbeyk Allahumme lebbeyk, lebbeyke la şerike leke
lebbeyk. İnnel hamde ven-ni’mete leke vel-mülk, la
şerike lek.
• Haccın sayı önceden yapılmak isteniyorsa, Hacc için
ihrama girildikten sonra nafile bir tavafın ardından sa’y
yapılır.
• Terviye günü (zilhicce’nin sekizinci günü) Minaya
gidilir ve orada gecelenir.
• Arafe günü Arafat’ta bulunulur.
• Cem’i takdimle öğle ve ilkindi namazını beraber kılınır.
• Arafat’ta vakfeye durulur.
• Güneş battıktan sonra Müzdelife’ye hareket edilir.
• Müzdelife’de akşamla yatsı namazları birleştirilerek,
yatsı namazı vaktinde kılınır.
• Müzdelife’de sabah namazından sonra vakfe yapılır.
• Bayramın birinci günü büyük şeytana yedi taş atılır.
• Kurban kesilir veya kestirilir.
• Tıraş olup ihramdan çıkılır.
• Bayramın birinci ikinci günleri sırasıyla küçük, orta ve
büyük şeytana yedişer taneden 21 taş atılır.
• Bayramın üç günü içerisinde ziyaret tavafı yapılır.
90
• İki rekât tavaf namazı kılınır.
• Arafat’a çıkmadan Haccın sayını yapmadıysanız
Haccın sayı yapılır.
• Mekke’den ayrılmadan veda tavafı yapılır.
• İki rekât tavaf namazı kılınır.
• İster farz veya vacip, ister sünnet veya nafile olsun her
tavaftan sonra iki rekat tavaf namazı kılınır.
Not: (İbadeti yaptıktan sonra kareleri işaretleyiniz)
HACCI KIRAN
• Elbise tamamen çıkarılır, ihramlar giyilir (erkekler için)
• İki rekât namaz kılınır.
• Umre ve Hacc her ikisine birden niyet edip telbiye
getirilir.
Şöyle niyet edilir.
Al ىla نّ۪hمِu اmهُمَ mبَّلْ e ى وَت قَ inل۪n ماiَ سرْهُ uِّr يَi فَd جuَّ- حَI وَ الْ u mرَةَ r مْe عُt لْe ر۪يدُ ا vُاe ىl- نّhِ۪ا aمَّc هُcلّٰe اَل
fe-yessirhumali ve tekabbelhuma mini.
“Ey Allah’ım ben Umre ve Hac yapmak istiyorum. O
ikisini bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
Ve şöyle telbiye getirilir:
لَبَّيْكَ اللَّهُمَّ لَبَّيْكَ لَبَّيْكَ لَا شَرِيكَ لَكَ لَبَّيْكَ إِنَّ الْحَمْدَ
وَالنِّعْمَةَ لَكَ وَالْمُلْكَ لَا شَرِيكَ لَكَ
91
Lebbeyk Allahumme lebbeyk, lebbeyke la şerike
leke lebbeyk. İnnel hamde ven-nimete leke vel-mülk,
la şerikelek.
• Umre tavafı yapılır.
Tavafın Niyeti:
اَللّٰهُمَّ اِ۪نّى اُر۪يدُ اَنْ اَنْ اَطُوفَ بَيْتَكَ الْحَرَامَ فَيَسِّرْهُ ل۪ى وَتَقَبَّلْهُ
Allahumme inni uridu en etufe beytekel hara ىmنّ۪e مِ
feyessirhuli ve tekabbelhu minni.
“Ey Allah’ım ben Kâbe’yi tavaf etmek istiyorum. Onu
bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
• İki rekât tavaf namazı kılınır.
• Umrenin say’ı yapılır.
Say’in Niyeti:
اَللّٰهُمَّ اِ۪نّى اُر۪يدُ اَنْ اَسْعٰى مَا بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ فَيَسِّرْهُ ل۪ى
وَتَقَبَّلْهُ مِنّ۪ى
Allahumme inni uridu en es’a mabeynes-Safa vel-
Merveti feyessirhu li ve tekabbelhu minni.
‘Ey Allah’ım ben Safa ile Merve arasında sa’y yapmak
istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve benden kabul
buyur.”
• Kudüm tavafı yapılır.
• İki rekât namaz kılınır.
92
• Haccın say’ı yapılır. (Haccın sayını Arafat’a çıkmadan
önce yapmak istiyorsan, kudüm tavafından sonra
yapabilirsin)
• Terviye günü Zilhicce’nin sekizinci günü Mina’ya gidilir
ve orada gecelenir.
• Arafe günü Arafat’ta bulunulur.
• Cemi takdim ile öğle ve ikindi namazı beraber kılınır.
• Arafat’ta vakfeye durulur.
• Güneş battıktan sonra Müzdelife’ye hareket edilir.
• Müzdelife’de akşamla yatsı namazları birleştirilerek
yatsı namazı vaktinde kılınır.
• Müzdelife’de sabah namazı kılınır sonra vakfe yapılır.
• Bayramın birinci günü büyük şeytana yedi taş atılır.
• Kurban kesilir veya kestirilir.
• Tıraş olup ihramdan çıkılır.
• Bayramın ikinci ve üçüncü günleri sırasıyla küçük, orta
ve büyük şeytana yedişer taneden 21 taş atılır.
• Bayramın üç günü içerisinde ziyaret tavafı yapılır.
• İki rekât tavaf namazı kılınır.
• Arafat’a çıkmadan Haccın sayını yapmadıysan Haccın
say’ı yapılır.
• Mekke’den ayrılmadan veda tavafı yapılır.
• İki rekât tavaf namazı kılınır.
• İster farz veya vacip, ister sünnet veya nafile olsun
her tavaftan sonra iki rekât tavaf namazı kılınır.
Not: İbadeti yaptıktan sonra kareleri işaretleyin.
93
HACCI İFRAD
• Elbise tamamen çıkarılır, ihramlar giyilir (erkekler için)
• İki rekât namaz kılınır.
• Hacca niyet edip telbiye getirilir.
Şöyle niyet edilir.
Allahûmme in ىn نّ۪i هُ م u بَلْrّi قَdَتu ى- وَ I ه ل۪ hُ رْa سِّc يَc فَe ح جfَeلْyا e دُsيs ر۪i اُr h ىu اِ۪نّli هُمَّ v للّٰeَ ا
tekabbelhu minni.
“Ey Allah’ım ben Hacc yapmak istiyorum. Onu bana
kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
Ve söyle telbiye getirilir:
لَبَّيْكَ اللَّهُمَّ لَبَّيْكَ لَبَّيْكَ لَا شَرِيكَ لَكَ لَبَّيْكَ إِنَّ الْحَمْدَ
وَالنِّعْمَةَ لَكَ وَالْمُلْكَ لَا شَرِيكَ لَكَ
Lebbeyk Allahumme lebbeyk, lebbeyke la şerike
leke lebbeyk, innel hamde ven-nimete leke vel-mülk,
la şerike lek.
Kudüm tavafı yapılır.
Tavafın Niyeti:
اَللّٰهُمَّ اِ۪نّى اُر۪يدُ اَنْ اَنْ اَطُوفَ بَيْتَكَ الْحَرَامَ فَيَسِّرْهُ ل۪ى وَتَقَبَّلْهُ
Allahumme inni uridu en etufe beytekel hara ىmنّ۪e مِ
feyessirhuli ve tekabbelhu minni.
“Ey Allah’ım ben Kâbe’yi tavaf etmek istiyorum. Onu
bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
94
• İki rekât tavaf namazı kılınır.
• Haccın say’ı yapılır.
Sa’yın Niyeti
اَللّٰهُمَّ اِ۪نّى اُر۪يدُ اَنْ اَسْعٰى مَا بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ فَيَسِّرْهُ ل۪ى
Allahumme inni uridu en es’a mabeyne ىs- نّS۪ مِa f هُa بَّ لْ v تَقَe وَl-
Merveti feyessirhu li ve tekabbelhu minni.
“Ey Allah’ım ben Safa ile Merve arasında say yapmak
istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve benden kabul
buyur.”
Not: Hacc’ın sayını Arafat’a çıkmadan önce yapmak
istiyorsan, kudüm tavafından sonra yapabilirsin.
• Terviye günü (Zilhicce’nin sekizinci günü) Mina’ya
gidilir ve orada gecelenir.
• Arefe günü Arafat’ta bulunulur.
• Cemi takdim ile öğle ve ikindi namazı beraber kılınır.
• Arafat’ta vakfeye durulur.
• Güneş battıktan sonra Müzdelife’ye hareket edilir.
• Müzdelife’de akşamla yatsı namazlarını birleştirerek
yatsı namazı vaktinde kılınır.
• Müzdelife’de sabah namazı kılınır sonra vakfe yapılır.
• Bayramın birinci günü büyük şeytana yedi taş atılır.
• Tıraş olunup ihramdan çıkılır.
95
• Bayramın ikinci ve üçüncü günleri sırasıyla küçük,
orta ve büyük şeytana yedişer taneden 21 taş atılır.
• Bayramın üç günü içerisinde ziyaret tavafı yapılır.
• İki rekât tavaf namazı kılınır.
• Arafat’a çıkmadan yapılmadıysa Haccın say’ı yapılır.
• Mekke’den ayrılmadan veda tavafınızı yapınız.
• İki rekât tavaf namazı kılınız.
• İster farz veya vacip, ister sünnet veya nafile olsun
her tavaftan sonra iki rekât tavaf namazı kılınız.
UMRE
• Elbise tamamen çıkarılır, ihramlar giyilir (erkekler için)
• İki rekât namaz kılınır.
• Umreye niyet edip telbiye getirilir.
Şöyle niyet edilir.
Allahumme ىi نّ۪nمِn اi بَّلْ هَ uقَrَتi وَd u ىI ها ل uَ رmْسِّr يَeفَt e مْ رَةَ f عُe الْy eدُs ريs۪iُ اr ىha اِ۪نّl i هُ م v للّٰeَ ا
tekabbelha minni.
“Ey Allah’ım ben Umre yapmak istiyorum. Onu bana
kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
Ve şöyle telbiye getirilir:
لَبَّيْكَ اللَّهُمَّ لَبَّيْكَ لَبَّيْكَ لَا شَرِيكَ لَكَ لَبَّيْكَ إِنَّ الْحَمْدَ
وَالنِّعْمَةَ لَكَ وَالْمُلْكَ لَا شَرِيكَ لَكَ
96
Lebbeyke Allahumme lebbeyk, lebbeyke la şerike
leke lebbeyk, innel hamde ven-ni’mete leke velmülk,
la şerike lek.
• Umre tavafı yapılır.
Tavafın Niyeti:
اَللّٰهُمَّ اِ۪نّى اُر۪يدُ اَنْ اَنْ اَطُوفَ بَيْتَكَ الْحَرَامَ فَيَسِّرْهُ ل۪ى وَتَقَبَّلْهُ
Allahumme inni uridu en etufe beytekel hara ىmنّ۪e مِ
feyessirhuli ve tekabbelhu minni.
“Ey Allah’ım ben Kâbe’yi tavaf etmek istiyorum. Onu
bana kolaylaştır ve benden kabul buyur.”
• İki rekât tavaf namazı kılınır.
• Umrenin sa’yini yapılır.
Sa’yın Niyeti
اَللّٰهُمَّ اِ۪نّى اُر۪يدُ اَنْ اَسْعٰى مَا بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ فَيَسِّرْهُ ل۪ى
Allahumme inni uridu en es’aya mabeyne ىs- نّ۪S مِa هُfa بَّلْ v تَقَe وَl-
Merveti feyessirhu li ve tekabbelhu minni.
“Ey Allah’ım ben Safa ile Merve arasında say yapmak
istiyorum. Onu bana kolaylaştır ve benden kabul
buyur.”
• Tıraş olup ihramdan çıkılır.
97
DUALAR
TAVAFTA OKUNABİLECEK DUALAR
1- Tavafın birinci şavtı (dönüşü):
سُبْحَانَ اللهِ وَالْحَمْدُ للهِ وَلاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرْ وَلاَ حَوْلَ
وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللهِ الْعَلِىِّ الْعَظِيمِ .
وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَلَّى للهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ
اَللَّهُمَّ اِيمَانًا بِكَ وَتَصْديقًا بِكِتَابِكَ وَاِيفَاءً بِعَهْدِكَ وَاِتِّبَاعًا
لِسُنَّةِ نَبِيِّكَ مُحَمَّدٍ صَلَّى للهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ . اَللَّهُمَّ اِنَّ هَذَا
الْبَيْتَ بَيْتُكَ وَالْحَرَمَ حَرَمُكَ وَهَذَا مَقَامُ الْعَائِذِ بِكَ مِنَ النَّارِ
فَحَرِّمْ لَحْمِى وَبَشَرِتِى عَلَى النَّارِ .
اَللَّهُمَّ اِنَّكَ دَعَوْتَ عِبَادَكَ اِلَى بَيْتِكَ الْحَرَامِ وَقَدْ جِْئتُ طَالِبًا
مَرْضَاتَكَ وَاَنْتَ مَنَنْتَ عَلَىَّ بِذٰلِكَ فَاغْفِرْ لِى وَارْحَمْنِى
وَعَافِنِى وَاعْفُ عَنِّى
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْألُكَ الْعَفْوَ وَالْعِفَّةَ وَالْعَافِيَةَ وَالْمُعَافَاةَ الدَّائِمَةَ
فِى الدِّينِ وَالدُّنْيَا وَاْلآخِرَةِ وَالْفَوْزَ بِالْجَنَّةِ وَالنَّجَاةَ مِنَ النَّارِ
.
98
Rükni Yemani ve Haceru’l Esved arasında okunacak.
اَللَّهُمَّ رَبَّنَا آتِنَا فِى الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا
عَذَابَ النَّارِ وَادْخِلْنَا الْجَنَّةَ مَعَ اْلاَبْرَارِ يَا عَزِيزُ يَا غَفَّارُ يَا
Tavaf dualarının manası, yedinci şavtın a. r نَa يp مِç لَa عاlَa الْr ı بnَّın رَ
sonundadır. Arapça bilmeyenler manasını okuyabilirler.
2- Tavafın ikinci şavtı:
سُبْحَانَ اللهِ وَالْحَمْدُ للهِ وَلاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرْ وَلاَ حَوْلَ
وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللهِ الْعَلِىِّ الْعَظِيمِ .
وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَلَّى للهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ
اَللَّهُمَّ اِيمَانًا بِكَ وَتَصْديقًا بِكِتَابِكَ وَاِيفَاءً بِعَهْدِكَ وَاتِّبَاعًا
لِسُنَّةِ نَبِيِّكَ .
اَللَّهُمَّ حَبِّبْ اِلَيْنَا اْلاِيمَانَ وَزَيِّنْهُ فِى قُلُوبِنَا وَكَرِّهْ اِلَيْنَا الْكُفْرَ
وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ وَاجْعَلْنَا مِنَ الرَّاشِدِينَ .
اَللَّهُمَّ قِنَا عَذَابَكَ يَوْمَ تَبْعَثُ عِبَادَكَ اَللَّهُمَّ ارْزُقْنِى الْجَنَةَ
بِغَيْرِ حِسَابٍ
اَللَّهُمَّ رَبَّنَا لاَ تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ
مِنَ الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ .
99
IHRAM YASAKLARI GERE KEN CE ZA
Erkeklerin dikişli elbise
giymesi Fidye (koyun kesme)
Erkeğin başını, kadının
yüzünü örtmesi
Fidye (koyun kesme) Şafii ve Hanbeli
mezhebinde unutana veya o işi
yapmaya zorlanana fidye gerekmez.
Tıraş olmak veya vücuttan kıl
koparmak
Fidye (koyun kesme) kopartılan kıl 12
adeti geçerse, eğer geçmesse sadaka
vermesi gerekir.
Tırnak kesme
Fidye (koyun kesme) eğer kesilen bir
veya iki tımak olursa her tırnak için bir
sadaka vermesi gerekir.
Koku sürme Fidye (koyun kesme)
Kara hayvanı avlama veya
avlanmasına yardımcı olma
Öldürdüğü hayvanın kıymetinde
sadaka verecek
Harem bölgesinde ağaç v.b.
kesme veya koparma Fidye (koyun kesme)
Cima etme
Haccı bozulur, safii mezhebine
göre unutursa veya o işi yapmaya
zorlanırsa Haccı bozulmaz.
NOT: Aşağıdaki cetvelde belirtilen;
1-Farz olan hükümlerden herhangi birisini terk etmek veya unutmak
Haccın iptalini veya tekrarını gerektirir,
2-Vacip olan hükümlerden herhangi birisini terk etmek kurban
kesmenizi gerektirir.
3-Sünnet olan hükümlerden herhangi birisini terk etmekse sadaka
vermenizi gerektirir.
100
MEZHEPLERE GÖRE HACCIN HÜKÜMLERİ
A M E L HANEFİ MALİKİ ŞAFİİ HANBELİ
1 Haccın hükmü Farz Farz Farz Farz
2 Umrenin hükmü Sünneti Sünneti Farz Farz
Müekkede Müekkede
3 Hacda ihram ve niyet Şart Rukün Rukün Rukün
4 Umrede ihram ve niyet Şart Rukün Rukün Rukün
5 İhramı mikatta giymek Vacip Vacip Vacip Vacip
6 İhramdan hemen sonra telbiye Vacip Vacip Sünnet Sünnet
7 İhram için gusül Sünnet Sünnet Sünnet Sünnet
8 İhramdan önce koku Sünnet Sünnet Sünnet Sünnet
9 İhramdan sonra telbiye Vacip Vacip Sünnet Sünnet
10 İfrad ve kıran İçin kudüm tavafı Sünnet Vacip Sünnet Sünnet
11 Tavafa niyet Şart Vacip Sünnet Sünnet
12 Tavafa hacer-ül esvedden başlama Vacip Vacip Şart Şart
13 Tavafta Kabe’yi sola alma Vacip Şart Şart Şart
14 Gücü olan için tavafı yürüyerek yapma Vacip Şart Sünnet Şart
15 Tavafta cünüplük, abdestsizlikten temizlenme Vacip Şart Şart Şart
16 Tavafta beden, elbise ve mekanın temiz olması Sünnet Şart Şart Şart
17 Tavafın hatmin ve hicrin arkasından yapılması Vacip Şart Şart Şart
18 Tavafın Beytullah’ta yapılması Şart Şart Şart Şart
19 Tavafın yedi şavt olması Vacip Şart Şart Şart
20 Şavtların birbiri peşine olması Sünnet Vacip Sünnet Vacip
21 Tavafta avret yerlerinin örtülmesi Vacip Şart Şart Şart
22 Tavaf namazı (2 rekat) Vacip Vacip Sünnet Sünnet
23 Umre tavafı Rukün Rukün Rukün Rukün
24 Safa ve Merve arasında Sa’y yapma Vacip Rukün Rukün Rukün
25 Sa’yı tavaftan sonra yapma Vacip Vacip Şart Şart
26 Sa’ya niyet Vacip Şart Şart Şart
27 Sa’ya Safa’dan başlama Vacip Şart Şart Şart
28 Gücü yetenlerin say’ı yürüyerek yapması Vacip Vacip Sünnet Şart
29 Say’ın yedi şavt olması Vacip Şart Şart Şart
30 Say’ın şavtlarının peşpeşe yapılması Sünnet Şart Sünnet Şart
31 Umrede tıraş veya kısaltma Vacip Vacip Rükün Vacip
32 Arefe gecesi Mina’da sabahlama Sünnet Sünnet Sünnet Sünnet
33 Arafat’ta vakfe yapma Rükün Rükün Rükün Rükün
34 Arafat’ta vakfe süresi Arefe günü zevalden sonra bayram günü
fecrine kadardır(ittifak ile)
35 Vakfe’nin güneşin batışına kadar uzatılması Vacip Vacip Sünnet Vacip
36 Arafat’tan imam veya naibi ile ayrılma
(imamın hareketi güneş, battıktan sonra) Vacip Vacip Sünnet Sünnet
37 Öğle ve ikindiyi Arafat’ta beraber kılmak Vacip Sünnet Sünnet Sünnet
38 Akşam ve yatsıyı Müzdelife‘de beraber kılmak Vacip Sünnet Sünnet Sünnet
101
39 Muzdelife’de vakfe Vacip Vacip Vacip Vacip
40 Müzdelife’de mescid-il haramın yanında fecirden
işraka kadar vakfe Müstehap Mendup Sünnet Sünnet
41 Bayram günü birinci cemreyi atma Vacip Vacip Vacip Vacip
42 Hacda tıraş veya kısaltma Vacip Vacip Rukün Vacip
43 Taşlama-kurban-tıraşın peşpeşe yapılması Vacip Sünnet Sünnet Sünnet
44 Hacc tavafı (ilada tavafı) Rukün Rukün Rukün Rukün
45 Hacc tavafının bayram günlerinde yapılması Vacip Vacip Sünnet Sünnet
46 Hacc tavafını taşlamadan sonraya bırakma Sünnet Vacip Sünnet Sünnet
47 Taşlamaları teşrik günleri yapma Vacip Vacip Vacip Vacip
48 Taşlamaları geceye bırakma Sünnet Vacip Sünnet Vacip
49 Teşrik günlerinde Mina’da geceleme Sünnet Vacip Vacip Vacip
50 Veda tavafı Vacip Mendup Vacip Vacip
51 Teşrik günlerinde umre yapma Tahrimen Sahih Kerahetle Sahih
Mekruh değildir Sahih
52 Taşlamaları tertiple yapma Sünnet Vacip Vacip Vacip
102
HAC REH BERİ
Temettü Kıran İfrad
İhram İhram İhram
Tavaf Tavaf Tavaf
Say Say Say
Saç tıraşı(1)
Hacı ihramlı kalarak
yasaklarından kaçınmalıdır
Hacı ihramlı kalarak
yasaklarından İhramdan çıkmak kaçınmalıdır
Zilhicce’nin 8.Günü ihrama gir
Zilhicce’nin 9.Günü öğle namazından önce Mina’ya haraket edilerek
(öğle -ikindi -akşam -yatsı ve sabah namazları kılınır)
Zilhicce’nin 9.Günü Arafat’a çıkılır öğle ve ikindi namazları cemi takdim ve kısaltılarak kılınır vakfe
yapılarak telbiye kur’an okumak – tehlil ve tekbir gibi bir çok zikirlerle meşgul olunmalıdır.
Zilhicce’nın 9.Günü güneş battıktan sonra Müzdelife’ye doğru yola çıkılır akşam ve yatsı namazları
birleştirilerek ve kısaltılarak kılınır, şeytana atılmak üzere 70 taş toplanır.
Zilhicce’nin 10.Günü sabah namazı kılındıktan sonra vakfe yapılır ve Mina’ya haraket edilir.
Büyük şeytana 7 adet taş atılır.
Hacılar Müzdelife’de sabah namazını kıldıktan sonra vakfe yaparak Mina’ya yola çıkarlar
Kurban Kesilecek Kurban Kesilecek Saç Tıraşı
Saç Traşı (1) Saç Traşı (1)
İhramı çıkar elbise giy İhramı çıkar elbise giy İhramı çıkar elbise giy
Farz Tavafını yap Farz Tavafını Yap
Say (2)
Farz Tavafını Yap
Say Say (2)
Bu tavafın müddeti Zilhiccenin 11·12 ·13 kadarıdır
Şeytan taşlama ise zevalden sonra tertibe riayet ederek önce küçük sonra orta son olarakta büyüğe
Bismillahi Allahuekber denilerek 7 ‘şer taş atılır
Acele edenler Zilhiccenın 12. Günü güneş batmadan önce Mina’yı terk ederler güneş batımını görenler
için (birgün daha taş atarlar) Zilhiccenin 3. Günü taş atarlar
Veda tavafı
Not: Saçları kısaltarak kesmek veya kazıtmak
2-Arafata çıkmadan önce say yapmamışsa sayı yapar
103
Rükni yemani ile hacerul esved arasında okunacak
اَللَّهُمَّ رَبَّنَا آتِنَا فِى الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا
عَذَابَ النَّارِ وَادْخِلْنَا الْجَنَّةَ مَعَ اْلاَبْرَارِ يَا عَزِيزُ يَا غَفَّارُ يَا رَبَّ
الْعَالَمِينَ .
3- Tavafın üçüncü şavtı:
سُبْحَانَ اللهِ وَالْحَمْدُ للهِ وَلاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرْ وَلاَ حَوْلَ
وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللهِ الْعَلِىِّ الْعَظِيمِ .
وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَلَّى للهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ
اَللَّهُمَّ اِيمَانًا بِكَ وَتَصْديقًا بِكِتَابِكَ وَاِيفَاءً بِعَهْدِكَ وَاتِّبَاعًا
لِسُنَّةِ نَبِيِّكَ .
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَعُوذُ بِكَ مِنَ الشَّكِّ وَالشِّرْكِ وَالشِّقَاقِ وَالنِّفَاقِ
وَسُوءِ اْلاَخْلاَقِ وَسُوءِ الْمَنْظَرِ وَالْمُنْقَلَبِ فِى الْمَالِ وَاْلاَهْلِ
وَالْوَلَدِ .
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْألُكَ رِضَاكَ وَالْجَنَّةَ وَاَعُوذُ بِكَ مِنْ سَخَطِكَ
وَالنَّارِ
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ وَاَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ
الْمَسِيحِ الدَّجَّالِ وَاَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ الْمَحْيَا وَالْمَمَاتِ .
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَعُوذُ بِكَ مِنَ الْكُفْرِ وَالْفَقْرِ وَمِنْ مَوَاقِفِ الْخِزْىِ فِى
الدُّنْيَا وَاْلآخِرَةِ
104
Rükni Yemani ile Hacerul Esved arasında okunacak.
اَللَّهُمَّ رَبَّنَا آتِنَا فِى الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا
عَذَابَ النَّارِ وَادْخِلْنَا الْجَنَّةَ مَعَ اْلاَبْرَارِ يَا عَزِيزُ يَا غَفَّارُ يَا رَبَّ
الْعَالَمِينَ .
4- Tavafın dördüncü şavtı:
سُبْحَانَ اللهِ وَالْحَمْدُ للهِ وَلاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرْ وَلاَ حَوْلَ
وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللهِ الْعَلِىِّ الْعَظِيمِ .
وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
اَللَّهُمَّ اِيمَانًا بِكَ وَتَصْديقًا بِكِتَابِكَ وَاِيفَاءً بِعَهْدِكَ وَاِتِّبَاعًا
لِسُنَّةِ نَبِيِّكَ .
اَللَّهُمَّ اجْعَلْهُ عُمْرَةً مُبْرُورًا وَسَعْيًا مَشْكُورًا وَذَنْبًا مَغْفُورًا
وَعَمَلًا صَالِحًا مَقْبُولًا وَتِجَارَةً لَنْ تَبُورَ .
يَا عَلِيمُ مَا فِى الصُّدُورِ اَخْرِجْنِى مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْألَكُ مُوجِبَاتِ رَحْمَتِكَ وَعَزَائِمَ مَغْفِرَتِكَ
وَالسَّلاَمَةَ مِنْ كُلِّ اِثْمٍ وَالْغَنِيمَةَ مِنْ كُلِّ بِرٍّ وَالْفَوْزَ بِالْجَنَّةِ
وَالنَّجَاةَ مِنَ النَّارِ .
105
Rükni yemani ile hacerul esved arasında okunacak.
اَللَّهُمَّ رَبَّنَا آتِنَا فِى الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا
عَذَابَ النَّارِ وَادْخِلْنَا الْجَنَّةَ مَعَ اْلاَبْرَارِ يَا عَزِيزُ يَا غَفَّارُ يَا
رَبَّ الْعَالَمِينَ .
5- Tavafın beşinci şavtı:
سُبْحَانَ اللهِ وَالْحَمْدُ للهِ وَلاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرْ وَلاَ حَوْلَ
وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللهِ الْعَلِىِّ الْعَظِيمِ . وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى
سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ
اَللَّهُمَّ اِيمَانًا بِكَ وَتَصْديقًا بِكِتَابِكَ وَاِيفَاءً بِعَهْدِكَ وَاتِّبَاعًا
لِسُنَّةِ نَبِيِّكَ .
اَللَّهُمَّ اَظِلَّنِى تَحْتَ ظِلِّ عَرْشِكَ يَوْمَ لاَ ظِلَّ اِلاَّ ظِلُّكَ وَلاَ
بَاقِىَ اِلاَّ وَجْهُكَ الْكَرِيمُ .
اَللَّهُمَّ احْشُرْنِى تَحْتَ لِوَاءِ سَيِّدِ الْمُرْسَلِينَ مُحَمَّدٍ وَاَسْقِنِى
مِنْ حَوْضِهِ شَرْبَةً لاَ اَظْمَأُ بَعْدَهَا اَبَدًا
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْئَلُكَ مِنْ خَيْرِ مَا سَاَلَكَ مِنْهُ نَبِيُّكَ سَيِّدُنَا مُحَمَّدٌ
وَاَعُوذُ بِكَ مِنَ شَرِّ مَا اسْتَعَاذَكَ مِنْهُ نَبِيُّكَ سَيِّدُنَا مُحَمَّدٌ
اَللَّهُمَّ اٍنِّى اَسْئَلُكَ الْجَنَّةَ وَنَعِيمَهَا وَمَا يُقَرِّبُنِى اِلَيْهَا مِنْ قَوْلٍ
وَفِعْلٍ وَعَمَلٍ وَاَعُوذُ بِكَ مِنَ النَّارِ وَمَا يُقَرِّبُنِى اِلَيْهَا مِنْ قَوْلٍ
وَفِعْلٍ وَعَمَلٍ رَبِّ هَبْ لِى حُمْكًا وَاَلْحِقْنِى بِالصَّالِحِينَ .
106
Rükni yemani ile hacerul esved arasında okunacak.
اَللَّهُمَّ رَبَّنَا آتِنَا فِى الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا
عَذَابَ النَّارِ وَادْخِلْنَا الْجَنَّةَ مَعَ اْلاَبْرَارِ يَا عَزِيزُ يَا غَفَّارُ يَا
رَبَّ الْعَالَمِينَ .
6- Tavafın altıncı şavtı:
سُبْحَانَ اللهِ وَالْحَمْدُ للهِ وَلاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرْ وَلاَ حَوْلَ
وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللهِ الْعَلِىِّ الْعَظِيمِ . وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا
مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.
اَللَّهُمَّ اِيمَانًا بِكَ وَتَصْديقًا بِكِتَابِكَ وَاِيفَاءً بِعَهْدِكَ وَاتِّبَاعًا
لِسُنَّةِ نَبِيِّكَ .
اَللَّهُمَّ اِنَّ لَكَ عَلَىَّ حُقُوقًا كَثِيرَةً فِيمَا بَيْنِى وَبَيْنَكَ وَحُقُوقًا
كَثِيرَةً فِيمَا بَيْنِى وَبَيْنَ خَلْقِكَ
اَللَّهُمَّ مَا كَانَ لَكَ مِنْهَا فَاغْفِرْهُ وَمَا كَانَ لِخَلْقِكَ فَتَحَمَّلْهُ عَنِّى
وَاغْنِنِى بِحَلاَلِكَ عَنْ حَرَامِكَ وَبِطَاعَتِكَ عَنْ مَعْصِيَتِكَ
وَبِفَضْلِكَ عَمَّنْ سِوَاكَ
يَا وَاسِعَ الْمَغْفِرَةِ اِعْفِرْ لِى اِنَّكَ عَفُرٌّ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّى
107
Rükni yemani ile hacerul esved arasında okunacak.
اَللَّهُمَّ رَبَّنَا آتِنَا فِى الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا
عَذَابَ النَّارِ وَادْخِلْنَا الْجَنَّةَ مَعَ اْلاَبْرَارِ يَا عَزِيزُ يَا غَفَّارُ يَا رَبَّ
الْعَالَمِينَ .
7- Tavafın Yedinci şavtı:
سُبْحَانَ اللهِ وَالْحَمْدُ للهِ وَلاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرْ وَلاَ حَوْلَ
وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللهِ الْعَلِىِّ الْعَظِيمِ . وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا
مُحَمَّدٍ
اَللَّهُمَّ اِيمَانًا بِكَ وَتَصْديقًا بِكِتَابِكَ وَاِيفَاءً بِعَهْدِكَ وَاتِّبَاعًا لِسُنَّةِ
نَبِيِّكَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْأَلُكَ اِيمَانًا خَالِصًا وَقَلْبًا خَاشِعًا وَعِلْمًا نَافِعًا
وَرِزْقًا وَاسِعًا حَلاَلًا طَيِّبًا وَتَوْبَةً قَبْلَ الْمَوْتِ وَرَاحَةً عِنْدَ
الْمَوْتِ وَمَغْفِرَةً بَعْدَ الْمَوْتِ رَبِّ زِدْنِى عِلْمًا وَفَهْمًا وَاَلْحِقْنِى
بِالصَّالِحِينَ
رَبَّنَا لاَ تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً
اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ
رَبِّ اجْعَلْنِى مُقِيمَ الصَّلَوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّتِى رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاءَ رَبَّنَا
اغْفِرْ لِى وَلِوَالِدَىَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ .
108
Rükni yemani ile hacerul esved arasında okunacak.
اَللَّهُمَّ رَبَّنَا آتِنَا فِى الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا
عَذَابَ النَّارِ وَادْخِلْنَا الْجَنَّةَ مَعَ اْلاَبْرَارِ يَا عَزِيزُ يَا غَفَّارُ يَا
رَبَّ الْعَالَمِينَ .
1-Tavafın birinci şavtının duasının manası:
“Allah bütün eksikliklerden uzaktır. Hamd Allaha
mahsustur. Allahtan başka hiçbir ilah yoktur. Allah
büyüktür. Bütün güç ve kuvvet, şanı yüce ve azamet
sahibi Allah’a aittir.
Salat ve selam Efendimiz Muhammed (Sallallahu
aleyhi ve sellem)e olsun.
Allahım! sana iman ederek, kitabını tasdik ederek,
verdiğim sözü yerine getirerek ve Peygamberinin
sünnetine uyarak bu ibadetimi yerine getiriyorum.
Allahım! bu beyt senin beytindir. Bu harem senin
haremindir. Burası ateşten sana sığınanların yeridir.
Vücudumu ateşte yakma! Ya Rabbi!
Allahım! Sen kullarını mukaddes Kabe’ni ziyarete
çağırdın. Bende senin rızanı istemeye geldim. Sen de
bunu bana ihsan ettin, beni bağışla. Bana merhamet
et. Bana afiyet ver ve beni affet.
Allahım! senden af, afiyet, iffet istiyorum. Dünya ve
ahirette devamlı bir saadet, sağlıklı bir dini hayat, cennete
kavuşmayı ve cehennem den kurtulmayı diliyorum.”
109
Ruknü Yemani ile Haceri Esved arasında okunacak dua:
Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik
ver. Bizi cehennem azabından koru. İyilerle birlikte
cennete koy. Ey mutlak güç sahibi! Ey günahları çok
bağışlayan, ey alemlerin rabbi!
2-Tavafın ikinci şavtının duasının manası:
“Allah bütün eksikliklerden uzaktır. Hamd Allaha
mahsustur. Allahtan başka hiçbir ilah yoktur. Allah
büyüktür, bütün güç ve kuvvet şanı yüce ve azamet
sahibi Allaha aittir.
Salat ve selam efendimiz Muhammed (Aleyhisselatu
ve-sselama) olsun.
Allahım! sana iman ederek, kitabını tasdik ederek,
verdiğim sözü yerine getirerek ve Peygamberinin
sünnetine uyarak bu ibadetimi yerine getiriyorum.
Allahım! imanı bize sevdir. Onu bize güzel göster,
küfürden, fasıklıktan ve isyandan nefret ettir. Bizi
doğru yolda olanlardan eyle. Allahım! kullarını
dirilteceğin günde bizi azabından koru. Allahım!
hesaba çekilmeden bize cenneti nasib et.
Rabbimiz! Bizi zalim toplumun fitnesine bulaştırma.
Rahmetinle kafir toplumdan bizi koru.”
Ruknü Yemani ile Haceri Esved arasında okunacak dua:
Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik
ver. Bizi cehennem azabından koru. İyilerle birlikte
110
cennete koy. Ey mutlak güç sahibi! Ey günahları çok
bağışlayan, ey alemlerin rabbi!
3-Tavafın üçüncü şavtının duasının manası:
“Allah bütün eksikliklerden uzaktır. Hamd Allaha
mahsustur. Allahtan başka ilah yoktur. Allah büyüktür.
Bütün güç ve kuvvet, şanı yüce ve azamet sahibi
Allaha aittir.
Salat ve selam Efendimiz Muhammed Aleyhissalatu
ves-selama olsun.
Allahım! sana iman ederek, kitabını tasdik ederek,
verdiğim sözü yerine getirerek ve Peygamberinin
sünnetine uyarak bu ibadetimi yerine getiriyorum.
Allahım! şüpheden, şirkten, haktan ayrıl-maktan,
nifaktan, kötü ahlaktan, kötü duruma düşmekten,
malımı, ailemi, çocuklarımı kötü bir durumda
bulmaktan sana sığınırım.
Allahım! senin rızanı ve cennetini istiyorum.
Gazabından ve cehennemden sana sığınırım.
Allahım! kabir azabından sana sığınırım. Deccalın,
hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım.”
Allahım! küfürden, fakirlikten, dünya ve ahirette rezil
durumlara düşmekten sana sığınırım.
Ruknü Yemani ile Haceri Esved arasında okunacak dua:
Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik
ver. Bizi cehennem azabından koru. İyilerle birlikte
111
cennete koy. Ey mutlak güç sahibi! Ey günahları çok
bağışlayan, ey alemlerin rabbi!
4-Tavafın dördüncü şavtının duasının manası:
“Allah bütün eksikliklerden uzaktır. Hamd Allaha
mahsustur. Allahtan başka hiçbir ilah yoktur. Allah
büyüktür bütün güç ve kuvvet, şanı yüce ve azamet
sahibi Allaha aittir.
Salat ve selam efendimiz Muhammed (Aleyhisselatu
ves-selama) olsun.
Allahım! sana iman ederek, kitabını tasdik ederek,
verdiğim sözü yerine getirerek ve Peygamberinin
sünnetine uyarak bu ibadetimi yerine getiriyorum.
Allahım! umremi kabul eyle. Gayretimi karşılıksız
bırakma. Günahlarımı bağışla. Amelimi salih ve makbul
eyle. Kazancımı devamlı kıl, ey gönüllerde olanı bilen
Allahım! beni karanlıklardan aydınlığa çıkar.
Allahım! senden rahmetinin gereklerini, bağışlamana
vesile olacak gayretleri, her çeşit günahtan kurtulmayı,
her türlü iyiliğe ulaşmayı, cennete kavuşmayı ve
cehennemden kurtulmayı istiyorum.
Ruknü Yemani ile Haceri Esved arasında okunacak dua:
Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik
ver. Bizi cehennem azabından koru. İyilerle birlikte
cennete koy. Ey mutlak güç sahibi! Ey günahları çok
bağışlayan, ey alemlerin rabbi!
112
5-Tavafın beşinci şavtının duasının manası:
“Allah bütün eksikliklerden uzaktır. Hamd Allaha
mahsustur. Allahtan başka hiçbir ilah yoktur. Allah
enbüyüktür bütün güç ve kuvvet, şanı yüce ve
azamet sahibi Allaha aittir.
Salat ve selam efendimiz Muhammed (Aley hisselatu
vesselama) olsun.
Allahım! sana iman ederek, kitabını tasdik ederek,
verdiğim sözü yerine getirerek ve Peygamberinin
sünnetine uyarak bu ibadetimi yerine getiriyorum.
Allahım! arşının gölgesinden başka hiçbir gölgenin
bulunmadığı ve yüce zatından başka hiçbir şeyin baki
olmadığı günde beni arşının gölgesinde gölgelendir.
Allahım! beni peygamberlerin efendisi Hz.
Muhammedin sancağının altında haşrret. Onun
havzından öyle bir sula ki, bir daha ebediyen susuzluk
çekmeyeyim.
Allahım! senden Peygamberin, Efendimiz Hazreti
Muhammedin istediği tüm hayırları istiyorum. Onun
sana sığındığı bütün şerlerden sana sığınıyorum.
Allahım! senden cenneti, onun tüm nimetlerini ve
beni cennete ulaştıracak her türlü söz, fiil ve ameli
nasib etmeni diliyorum. Cehennemden ve beni
ona götürecek her türlü söz, fiil ve amelden de
sana sığınıyorum. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni
salihlerden eyle.”
113
Ruknü Yemani ile Haceri Esved arasında okunacak dua:
“Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik
ver. Bizi cehennem azabından koru. İyilerle birlikte
cennete koy. Ey mutlak güç sahibi! Ey günahları çok
bağışlayan, ey alemlerin rabbi!
6-Tavafın altıncı şavtının duasının manası:
“Allah bütün eksikliklerden uzaktır. Hamd Allaha
mahsustur. Allahtan başka hiçbir ilah yoktur. Allah
enbüyüktür bütün güç ve kuvvet şanı yüce ve
azamet sahibi Allaha aittir.
Salat ve selam efendimiz Muhammed (Aleyhisselatu
vesselama) olsun.
Allahım! sana iman ederek, kitabını tasdik ederek,
verdiğim sözü yerine getirerek ve Peygamberinin
sünnetine uyarak bu ibadetimi yerine getiriyorum.
Allahım! sana karşı çok borcum var. Yaratıklarınında
üzerimde bir çok hakkı bulunmaktadır. Allahım! sana
karşı olan borçlarımı bağışla. Yaratıklarına karşı olanları
da sen üzerine al, bana helali ver, harama muhtaç
olmayayım. İbadetinle meşgul et, günaha düşmeyeyim.
Lütfunu ver, başkasına muhtaç olmayayım. Ey
bağışlaması bol olan! Beni bağışla. Şüphesiz sen çok
affedensin, affetmeyi sevensin. Beni affet.”
114
Ruknü Yemani ile Haceri Esved arasında okunacak dua:
“Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahirete de iyilik
ver. Bizi cehennem azabından koru. İyilerle birlikte
cennete koy. Ey mutlak güç sahibi! Ey günahları çok
bağışlayan, ey alemlerin rabbi!”
7-Tavafın yedinci şavtının duasının manası:
“Allah bütün eksikliklerden uzaktır. Hamd Allaha
mahsustur. Allahtan başka hiçbir ilah yoktur. Allah
büyüktür bütün güç ve kuvvet, şanı yüce ve azamet
sahibi Allaha aittir.
Salat ve selam efendimiz Muhammed (Aleyhisselatu
vesselama) olsun.
Allahım! sana iman ederek, kitabını tasdik ederek,
verdiğim sözü yerine getirerek ve Peygamberinin
sünnetine uyarak bu ibadetimi yerine getiriyorum.
Allahım! senden halis bir iman, temiz ve saf bir kalp,
faydalı ilim, bol helal ve temiz bir rızık istiyorum.
Ölmeden önce tevbe, güzel bir ölüm ve öldükten
sonra bağışlanma diliyorum.
Rabbim! İlmimi ve anlayışımı artır ve beni salihlerden
eyle.
Rabbimiz! Hidayete erdikten sonra kalplerimizi
saptırma. Katından bize bir rahmet ihsan eyle.
Şüphesiz sen çok ihsan edensin.
Rabbim! Beni ve neslimi, namazı tam kılanlardan
115
eyle. Rabbimiz! Duamı kabul eyle, Rabbimiz!
Kıyamet gününde beni, anamı, babamı ve bütün
müslümanları bağışla.”
Ruknü Yemani ile Haceri Esved arasında okunacak dua.
“Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik
ver. Bizi cehennem azabından koru. İyilerle birlikte
cennete koy. Ey mutlak güç sahi bi! Ey günahları çok
bağışlayan, ey alemlerin rabbi!
MAKAMI İBRAHİMDE NAMAZ VE DUA
Tavaf bittikten sonra mescidi Haramın içinde
“Makamı ibrahim” diye anılan mübarek yerde iki rekat
tavaf namazı kılınır.
Makamı İbrahimde yer bulamaz ise, mescidi haramın
neresinde olsa kılınır.
Tavaf namazını kıldıktan sonra Makamı İbrahimin
yanında veya boş bulduğu yerde dua eder.
116
TAVAF NAMAZINDAN SONRA OKUNACAK DUA
(MAKAMI İBRAHİM DUASI)
اَللَّهُمَّ كَمَا هَدَيْتَنِى للاِسْلاَمِ ثَبِّتْنِى عَلَيْهِ وَاسْتَعْمِلْنِى فِى
طَاعَتِكَ اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِى جَمِيعَ مَا اَسْلَفْتَهُ وَاعْصِمْنِى فِيمَا
بَقِىَ
اَللَّهُمَّ اجْعَلِ الْحَيَاةَ زِيَادَةً لِى فِى كُلِّ خَيْرٍ وَاجْعَلِ الْمَوْتَ
رَاحَةً لِى مِنْ كُلِّ شَرٍّ
اَللَّهُمَّ اِنَّكَ تَعْلَمُ سِرِّى وَعَلاَنِيَتِى فَاقْبَلْ مَعْذِرَتِى وَتَعْلَمُ
حَاجَاتِى فَاَعْطِنِى سُؤْلِى وَتَعْلَمُ مَا فِى نَفْسِى فَاغْفِرْ لِى ذُنُوبِى
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْألُكَ اِيمَانًا يُبَاشِرُ قَلْبِى اَنْتَ وَلِيِّى فِى الدُّنْيَا
وَاْلآخِرَةِ تَوَفَّنِى مُسْلِمًا وَالْحِقْنِى بِالصَّالِحِينَ
اَللَّهُمَّ لاَ تَدَعْ لَنَا فِى مَقَامِنَا هَذَا ذَنْبًا اِلاَّ غَفَرْتَهُ وَلاَ هَمَّا اِلاَّ
فَرَّجْتَهُ وَلاَ حَاجَةً اِلاَّ قَضَيْتَهَا فَيَسِّرْ اُمُورَنَا وَاشْرَحْ صُدُورَنَا
وَنَوِّرْ قُلُوبَنَا وَاخْتِمْ بِالصَّالِحَاتِ اَعْمَالَنَا .
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْألُكَ مِنَ الْخَيْرِ كُلِّهِ عَاجِلِهِ وَآجِلِهِ مَا سَأَلَكَ
عَبْدُكَ وَرَسُولُكُ مُحَمَّدٌ وَاَعُوذُ بِكَ مِنَ الشَّرِّ كُلِّهِ عَاجِلِهِ
وَآجِلِهِ مَا اسْتَعَاذَكَ مِنْهُ عَبْدُكَ وَرَسُولُكَ مُحَمَّدٌ صَلَّى اللهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ .
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْألُكَ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ وَتَرْكَ الْمُنْكَرَاتِ وَحُبَّ
117
الْمَسَاكِينَ وَاَنْ تَغْفِرَ لِى وَتَرْحَمَنِى وَاَسْأَلُكَ مِنْ خَيْرِ مَا تَعْلَمُ
وَاَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا تَعْلَمُ وَاَنْتَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ .
Türkçesi: “Allahumme kemâ hedeyteni lil islami
sebbitni aleyhi vesta’milni fi taatike Alla-hummeğfirli
cemia ma esleftehu ve’sımni fima bakıye.
Allahummec’alil hayate ziyadeten li fi külli hayrın
vec’alil mevte rahaten li min külli şerrin.
Allahumme inneke ta’lemu sırrî ve alani-yetî fak-bel
ma’zirati veta’lemu hâcâti fea’tıni su’li ve ta’lemu ma
fi nefsi fa’firli zünûbi.
Allahumme inni es’eluke imanen yübaşiru kalbi ente
veliyyi, fiddünya vel-ahireti teveffeni müslimen ve
elhıkni bissalihin.
Allahumme la teda’lena fi makamena ha-za zenben illa
gafertehu ve la hemmen illa fer-ractehu ve la hacaten
illa kazayteha fe yes-sir umurena ve-şrah sudurena ve
nevvir kulubena ve-htim bissalihati e’malena
Allahumme inni es’eluke minelhayri külli-hi
âcilihi ve acilihi ma es’eluke abduke ve resuluke
Muhammedün sallallahu aleyhi ve sellem ve euzu
bike min şerri küllihi acilihi ve acilihi mesteazeke
minhu abduke ve resuluke Muhammedun sallalahu
aleyhi ve sellem.
Allahumme es-eluke fi’l-hayrâti ve terkel münkerâti
118
ve hubbel mesakini ve en ta’firli ve terhamnî ve
es’eluke min hayri ma ta’lemu ve euzu bike min şerri
ma ta’lemu ve ente allâmul guyûbi.”
Manası:
Allahım! Beni İslam’a kavuşturduğun gibi onda sebat
etmemi nasib et. Daima sana itaat içinde olmamı sağla.
Allahım! Geçmiş tüm günahlarımı bağışla, gelecekte
de beni günahlardan koru. Her hayırlı iş için ömrümü
uzat, ölümü benim için bütün kötülüklerden
kurtuluş kıl.
Allahım! Şüphesiz gizlimide açığa vurduğumu da
biliyorsun, özrümü kabul et, ihtiyaçlarımıda biliyorsun,
istediğimi bana lütfet. İçimde olanı biliyorsun,
günahlarımı bağışla, senden kalbimin derinliklerine
işleyen bir iman istiyorum. Sen dünyadada, ahırette
de benim velimsin, beni müslüman olarak öldür,
salihlerin arasına kat.
Allahım! Bulunduğumuz şu yerde, bizim bağışlamadığın
bir günahımızı, gidermediğin bir sıkıntımızı,
karşılamadığın bir ihtiyacımızı bırakma, işlerimizi
kolaylaştır, gönüllerimizi aç, kalblerimizi nurlandır,
amellerimizi iyi ameller olarak sona erdir.
Allahım! kulun ve peygamberin Hz. Muhammed’in
senden istediği şimdiki ve ilerdeki bütün hayır-ları
istiyorum, kulun ve peygamberin Hz. Muhammed’in
119
kendisinden sana sığındığı şimdiki ve gelecekteki
her türlü şerden sana sığınıyorum.
Allahım! Senden hayırlar işlemeyi, kötülükleri terk
etmeyi, yoksulları sevmeyi, beni bağışlamanı ve bana
merhamet etmeni istiyorum. Senin katında bütün
hayırlar malumdur, Senden bunları istiyorum. Bütün
şerlerde malumdur, onlardan da Sana sığınıyorum,
Sen gaibleri çok iyi bilensin.”
Mültezemde Dua Etmek
Hacerül esved ile beyti şerifin arası Mülte-zemdir.
Göğsünü ve sağ yanağını oraya dayayarak sağ eli
ile Kabe’nin eşiğini mümkünse tutarak dua edebilir.
Kendisi, anne – babası ve bütün mü’minler için dua
etmek müstehabtır.
Zemzem İçmek
Tavaf namazı kılınıp dua yapıldıktan sonra ayakta
kıbleye karşı bol bol zemzem içilir. İçilirken birkaç
kere nefes alınır. Her nefes alınışta Kabe’ye bakılır.
Mümkün olursa zemzemden bedene dökülür, yüze
ve başa sürülür.
Zemzem içildikten sonra şu dua okunur:
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْألُكَ رِزْقًا وَاسِعًا وَعَلْمًا نَافِعُا وَشِفَاعًا مِنْ كُلِّ
دَاءٍ وَسَقَمٍ وَاسْقِنِى مِنْ حَوْضِ نَبِيِّكَ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ
تَعَالَى عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِلُطْفِكَ وَكَرَمِكَ يَا اَكْرَمَ اْلاَكْرَمِينَ .
120
“Allahumme inni es’elüke rızkan vasian ve ilmen
nafian ve şifaen min külli dain ve se-kamin. Veskınî
min havzı nebiyyike seyyidina Muhammedin
sallallahu aleyhi ve sellem, bi lutfike ve keremike ya
ekremel ekremin.”
Manası: Allahım! Senden geniş rızık, menfaatli ilim,
bütün hastalıklardan şifa istiyorum. Beni seyyidimiz
Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) in havzından
sula, lutfunla, kereminle, ey keremlilerin keremlisi!”
Zemzem içilip duası yapıldıktan sonra tekrar hacerul
esved istilam edilir. Veya uzaktan selamlanır.
Safa ve merve arasında say yapmak için Safa tepesine
çıkılır. Safaya çıkarken şu duayı okur:
Safa’ya doğru çıkarken okunacak dua
بِسْمِ اللهِ وَعَلَى مِلَّةِ رَسُولِ اللهِ * اَللَّهُمَّ افْتَحْ لِى اَبْوَابَ
رَحْمَتِكَ وَاَدْخِلْنِى فِيهَا وَاَعِذْنِى مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ .
“Bismillahi ve ala milleti resulillah. Alla hummeftah
li ebvabe rahmetike ve edhilni fihâ ve eiz’ni mineş
şeytanirracim.”
Manası: “Allah’ın ismi, Resulullah’ın sünneti üzere
çıkıyorum. Allahım! Bana rahmet kapılarını aç, beni
rahmetine dahil et. Ve beni kovulmuş şeytanın
şerrinden koru.”
121
Safa’ya tam çıkıp kabeye bakıldığı zaman
okunacak dua
اَللهُ اَكْبَرْ وَلاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ
الْحَمْدُ يُحْيِى وَيُمِيتُ وَهُوَ حَىٌّ لاَ يَمُوتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ
وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَلاَ نَعْبُدُ اِلاَّ اِيَّاهُ
مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ . ) 3 دفعه( وَصَلَّى اللهُ
تَعَالَى عَلَيْهِ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ وَسَلَّمَ .
“Allahu Ekber vela ilahe illallahu vahdehu la şerike leh,
lehülmülkü velehül hamdü yuhyi ve yümitu ve hüve
hayyun la yemutu biyedihil hayr, ve hüve ala külli
şey’in kadir. (La ilahe illallahu ve la na’budu illa iyyahu
muhlisiyne lehüddine velev kerihel kafirun.) (Burası üç
defa okunacak) Ve Sallallahu teala aleyhi ve ala alihi
ve sahbihi ve sellem.”
SAY’IN YAPILIŞI
• Say: Safa tepesinden başlayıp, Merve tepesinde
bitmek üzere dört gidiş ve üç gelişten ibaret olup
bu iki tepe arasında gidip gelmektir. Say mervede
son bulur.
• Safa ile merve arası 400 metredir.
• Tepelere çıkılmadan yapılan say mekruhtur.
• Safa tepesine çıkıldıktan sonra şöyle niyet edilir:
122
اَللَّهُمَّ اِنِّى اُرِيدُ اَنْ اَسْعَى مَا بَيْنَ الصَّفَا وََالْمَرْوَةِ سَبْعَةَ اَشْوَاطٍ سَعْىَ الْعُمْرَةِ للهِ تَعَالَى عَزَّ وَ جَلّ
“Allahumme inni uridü en es’a ma beynes safa vel
merveti, seb’ate eşvatın sa’yel umreti lillahi Teala
azze ve celle.”
Manası: “Allahım! Umrenin sa’yini yap-mak için yedi
kere Safa ve Merve arasında gidip gelmeyi murad
ediyorum.”
• Niyetten sonra Kabe’ye dönülerek tehlil, tekbir,
salavatı şerife okunur. Ve sukunetle merve
tepesine doğru yürünür. Yürürken sa’yda söylenecek
duaları okunur, bunlar ileride yazıldı.
• Erkekler iki yeşil ışıklı direklerin arasında (hervele)
yaparlar, yani adımlarını hızlandırarak yürürler.
• Kadınlar normal yürür ve Merveye varıldığında “1.
şavt” tamamlanmış olur.
• Burada da yine Kabe’ye yönelerek tehlil, tekbir
salavatı şerife getirilip dua edilir. Sonra Merveden
Safaya doğru yürünür. Safaya varınca 2. şavt
tamamlanmış olur. Diğer şavtlarda aynı şekilde
yapılır.
• Yedinci şavt tamamladıktan sonra Merve
tepesinde Kabeye karşı dönülerek dua yapılır.
123
• Bundan sonra tıraş olunup ihramdan çıkılır, yasak
olan şeyler kendisine helal olur.
• Erkekler saçlarını ya dipten kestirirler veya kısaltırlar.
• Kadınlar ise saçlarının ucundan bir miktar
kesmeleri kafidir. İhramdan çıkma durumuna
gelmiş kimseler birbirlerini traş edebilirler. Bu
duruma gelmeden ihramlı bir kimse başka birisini
tıraş edemez.
• İhramdan çıkan kimseler normal elbiselerini
giyerek mümkün mertebe beş vakit namazlarını
Kabede kılmaya özen gösterirler.
• Fırsat buldukça bol bol tavaf yapmak, nafile
namaz kılmaktan iyidir.
Peygamber Efendimiz s.a.v. şöyle buyuruyor:
“Beytullah’ın etrafında tavaf etmek namaz kılmak
gibidir. Şu da var ki siz tavafta konuşabilirsiniz, her
kim tavafta konuşuyorsa ancak hayır konuşsun.”
Tavafın dışında Kabeye bakılıp tefekkür edilmelidir.
Dört şeye bakmak ibadettir.
1- Alimin yüzüne bakmak
2- Ana – babanın yüzüne bakmak
3- Kabeye bakmak
4- Kur’an’a bakmak.
124
• Kabe’de tavaf ve Kabe’ye bakmanın dışında
Kur’an okumalı, salavatı şerife getirmeli, Mevlayı
zikretmelidir.
• Boş konuşmalardan, sakınmalıdır.
Say duaları
1- Say’ın birinci şavtının duası:
اَللهُ اَكْبَرْ اَللهُ اَكْبَرْ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرْ اَلَّهلُ اَكْبَرْ وَِللهِ
الْحَمْدُ
لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ يُحْيِى
وَيُمِيتَ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْئٍ قَدِيرٌ
لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ اَنْجَزَ وَعْدَهُ وَنَصَرَ عَبْدَهُ وَهَزَمَ اْلاَحْزَابَ
وَحْدَهُ
لاَ اِلَهُ اِلاَّ اللهُ وَلاَ نَعْبُدُ اِلاَّ اِيَّاهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ وَلَوْ كَرِهَ
الْكَافِرُونَ
اَللَّهُمَّ اِنَّكَ قُلْتَ اُدْعُونِى اَسْتَجِبْ لَكُمْ وَاِنَّكَ لاَ تُخْلِفُ
الْمِيعَادَ وَاِنِّى اَسْأَلُكَ كَمَا هَدَيْتَنِى للاِسْلاَمِ اَلاَّ تَنْزِعَهُ مِنِّى
حَتَّى تَتَوَفَّانِى وَاَنَا مُسْلِمٌ
İki yeşil direk arasında okunur.
) رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاعْفُ وَتَكَرَّمْ وَتَجَاوَزْ عَمَّا تَعْلَمُ اِنَّكَ
تَعْلَمُ مَا لاَ نَعْلَمُ اِنَّكَ اَنْتَ اللهُ اْلاَعَزُّ اْلاَكْرَمُ رَبَّنَا آتِنَا فِى
الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ. (
125
Direkleri geçince okunur:
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْئَلُكَ خَيْرَ مَا سَألَكَ عِبَادُكَ الصَّالِحُونَ وَاَعُوذُ
بِكَ مِنْ شَرِّ مَا اسْتَعَاذَكَ عِبَادُكَ الصَّالِحُونَ .
اَللَّهُمَّ مَا اَعْطَيْتَ اَحَدًا سَعَى بِهَذَا الْمَكَانِ مِنْ رُتْبَةٍ اَوْ ثَوَابٍ
سَاَلْتُكَ اِيَّاهُ اَوْ قَصُرَ عَنْهُ دُعَائِى فَاَعْطِنِى اِيَّاهُ وَامْنَحْنِى اِيَّاهُ
مِنْ فَضْلِكَ وَكَرَمِكَ وَاِحْسَانِكَ يَا قَدِيمَ اْلاِحْسَانِ يَا كَثِيرَ
الْخَيْرَاتِ يَا دَائِمَ الْمَعْرُوفِ .
Merveye yaklaşınca okunur.
اِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللهِ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ اَوِ اعْتَمَرَ
فلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِ اَنْ يَطَوَّفَ بِهِمَا وَمَنْ تَطَوَّفَ خَيْرًا فَاِنَّ اللهَ
شَاكِرٌ عَلِيمٌ .
Manası: Allah büyüktür. Allah büyüktür. Allah’tan
başka hiçbir ilah yoktur. Allah büyüktür. Hamd Allah’a
mahsustur.
Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. O tektir. Hiçbir ortağı
yoktur. Mülk onundur. Hamd O’na mahsustur. Diriltir,
öldürür. Hayır ancak O’nun elindedir. O herşeye gücü
yetendir.
Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. O tektir. Va’dini
yerine getirmiştir. Kuluna yardım etmiştir. Tek başına
şer gruplarını hezimete uğratmıştır. Allah’tan başka
hiçbir ilah yoktur. Kafirler hoşlanmasa da, dini sadece
O’na has kılarak yalnızca O’na ibadet ederiz.
126
Allahım! “Dua edin, duanıza karşılık vereyim” diye
buyurdun. Şüphesiz sen vadinden dönmezsin. Beni
İslama ulaştırdığın gibi müslüman olarak beni ondan
ayırmamanı senden istiyorum.
İki yeşil direk arasında okunur.
Rabbim! Günahlarımızı bağışla bize merhamet
et. Bize ikram et. Bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz
bütün kusurlarımızı biliyorsun, bunları affet. Çünkü
Sen mutlak güç, kerem ve ihsan sahibi olansın.
Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahırette de iyilik ver.
Bizi cehennem azabından koru.
Direkleri geçince okunur:
Allahım! Salih kullarının senden istediği hayrı
istiyorum. Yine salih kullarının sığındığı şerden sana
sığınıyorum. Allah’ım burada sa’y yapanların her
birine verdiğin derece ve sevabı istiyorum. İstemeyip
de eksik bıraktıklarımı da kendi lütfundan bana ihsan
et. Ey ihsanı devamlı olan! Ey hayrı çok olan! Ey iyiliği
daim olan!
Merveye yaklaşınca okunur.
“Şüphesiz Safa ile Merve Allah’ın alametlerindendir.
Hac ve umre yapan kimsenin bu ikisi arasında say
etmesinde bir sakınca yoktur. Şüphesiz Allah şükrün
karşılığını verendir, bilendir.”
127
2- Sayın ikinci şavtının duası:
اَللهُ اَكْبَرْ اَللهُ اَكْبَرْ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرْ اَلَّهلُ اَكْبَرْ وَِللهِ
الْحَمْدُ
لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ الْوَاحِدُ اْلاَحَدُ الْفَرْدُ الصَّمَدُ الَّذِى لَمْ يَتَّخِذْ
صَاحِبَةً وَلاَ وَلَدًا وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَرِيكٌ فِى الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ
وَلِىٌّ مِنَ الذُّلِّ وَكَبِّرْهُ تَكْبِيرًا
رَبَّنَا اِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِى للاِيمَانِ اَنْ آمَنُوا بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا
رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَآتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ اْلًاَبْرَارِ
رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلَى رُسُلِكَ وَلاَ تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ
اِنَّكَ لاَ تُخْلِفُ الْمِيعَادَ
رَبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَاِلَيْكَ اَنَبْنَا وَاِلَيْكَ الْمَصِيرُ
رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَ لاِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِاْلاِيمَانِ وَلاَ تَجْعَلْ
فِىقُلُوبِنَا غِلاَّ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا اِنَّكَ رَؤُفٌ رَحِيمٌ.
İki yeşil direk arasında okunur.
رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاعْفُ وَتَكَرَّمْ وَتَجَاوَزْ عَمَّا تَعْلَمُ اِنَّكَ تَعْلَمُ
مَا لاَ نَعْلَمُ اِنَّكَ اَنْتَ اللهُ اْلاَعْزُ اْلاَكْرَمُ . رَبَّنَا آتِنَا فِى الدُّنْيَا
حَسَنَةً وَفِى اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ.
128
Safaya yaklaşınca okunur
اِنَّ الصَّفَا وَاْلمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللهِ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ اَوِ اعْتَمَرَ
فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِ اَنْ يَطَوَّفَ بِهِمَا وَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَاِنَّ اللهَ
شَاكِرٌ عَلِيمٌ
Manası: “Allah büyüktür. Allah büyüktür. Allah’tan
başka hiçbir ilah yoktur. Allah büyüktür. Hamd Allah’a
mahsustur.
Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. O birdir, tektir
yeganedir. Hiçbir kimseye ve hiçbir şeye muhtaç
değildir. Her şey ona muhtaçtır. Ne bir eş, nede çocuk
edinmiştir. Hükümranlıkta hiçbir ortağı yoktur. Aciz
kalıp da bundan dolayı bir yardımcısı da olmamıştır.
O halde O’nu büyük bil ve gereği gibi tesbih et.
Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz “Rabbinize inanın” diye
imana çağıran bir davetçiyi işittik, hemen iman ettik.
Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört,
ruhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz!
Rabbimiz! bize peygamberlerin vasıtasıyla vadettiklerini
de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil
rüsvay etme. Şüphesiz sen vaadinden caymazsın.
Rabbimiz! Yalnızca San’a tevekkül ettik ve yalnızca
San’a yöneldik. Dönüşte ancak sanadır.
Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan
kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde iman etmiş
129
olanlara karşı hiçbir kin bırakma. Rabbimiz! şüphesiz
sen çok şefkatli, çok merhametli olansın.
İki yeşil direk arasında okunur.
Rabbim! Günahlarımızı bağışla bize merhamet
et. Bize ikram et. Bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz
bütün kusurlarımızı biliyorsun, bunları affet. Çünkü
sen mutlak güç, kerem ve ihsan sahibi olansın.
Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahırette de iyilik ver.
Bizi cehennem azabından koru.
Safaya yaklaşınca okunur.
Şüphesiz Safa ile Merve Allah’ın alametlerindendir.
Hac ve umre yapan kimsenin bu ikisi arasında say
etmesinde bir sakınca yoktur. Şüphesiz Allah şükrün
karşılığını verendir, bilendir.”
3- Sayın üçüncü şavtının duası:
اَللهُ اَكْبَرْ اَللهُ اَكْبَرْ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرْ اَلَّهلُ اَكْبَرْ وَ للهِ
الْحَمْدُ
لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ يُحْيِى
وَيُمِيتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْئٍ قَدِيرٌ
İki yeşil direk arasında okunur.
رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاعْفُ وَتَكَرَّمْ وَتَجَاوَزْ عَمَّا تَعْلَمُ اِنَّكَ تَعْلَمُ
مَا لاَ نَعْلَمُ اِنَّكَ اَنْتَ اللهُ اْلاَعْزُ اْلاَكْرَمُ . رَبَّنَا آتِنَا فِى الدُّنْيَا
حَسَنَةً وَفِى اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ.
130
رَبَّنَا اَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا اِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْئٍ قَدِيرٌ
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْئَلُكَ مِنَ الْخَيْرِ كُلِّهِ عَاجِلِهِ وَآجِلِهِ وَاَسْتَغْفِرُكَ
لِذَنْبِى وَاَسْأَلُكَ رَحْمَتَكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ
رَبَّنَا لاَ تُزِعْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً
اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ
اَللَّهُمَّ لاَ تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ وَنَجِّنَا بِرَحْمَتِكَ مِنَ
الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضَ حَنِيفًا
وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ . اِنَّ صَلاَتِى وَنُسُكِى وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِى
لِلهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ لاَ شَرِيكَ لَهُ وَبِذَلِكَ اُمِرْتُ وَاَنَا اَوَّلُ
Merve’ye yaklaşınca okunur. . الْمُسْلِمِينَ
اِنَّ الصَّفَا وَاْلمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللهِ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ اَوِ اعْتَمَرَ
فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِ اَنْ يَطَوَّفَ بِهِمَا وَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَاِنَّ اللهَ
Manası: Allah büyüktür. Allah büyüktür. مٌA لِيll عَa h كِ’رٌta شاnَ
başka hiçbir ilah yoktur. Allah büyüktür. Hamd Allaha
mahsustur.
Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. O tektir hiçbir
ortağı yoktur. Mülk Onun’dur, hamd ona mahsustur.
O herşeye gücü yetendir.
131
İki yeşil direk arasında okunur.
(Rabbim! Günahlarımızı bağışla bize merhamet et.
Bize ikram et. Bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün
kusurlarımızı biliyorsun, bunları affet. Çünkü sen mutlak
güç, kerem ve ihsan sahibi olansın. Rabbimiz! Bize
dünyada iyilik ver, ahırette de iyilik ver. Bizi cehennem
azabından koru.)
Ey Rabbimiz nurumuzu tamamla ve bizi bağışla. Sen
her şeye gücü yetensin.
Allahım! Senden şimdiki ve gelecekteki hayırların
tamamını istiyorum. Günahımın bğışlanmasını
diliyorum. Ey merhamet edenlerin en merhametlisi,
senden rahmetini istiyorum.
Rabbimiz! Bizi doğru yola erdirdikten sonra
kalplerimizi eğriltme, katından bize bir rahmet
bağışla. Şüphesiz sen çok bağışta bulunansın.
Allahım! Bizi zalimler güruhunun baskı ve
zulümlerine maruz bırakma. Rahmetinle bizi kafirler
topluluğundan kurtar.
Doğrusu ben muvahhit olarak yüzümü, gökleri ve
yeri yaratana yönelttim. Ben müşriklerden değilim.
Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım
ve ölümüm hiçbir ortağı olmayan alemlerin Rabbi
Allah içindir. Müslümanların ilki olarak böylece
emrolundum.
132
Merveye yaklaşınca okunur.
Şüphesiz Safa ile Merve Allah’ın alametlerindendir.
Hac ve umre yapan kimsenin bu ikisi arasında say
etmesinde bir sakınca yoktur. Şüphesiz Allah şükrün
karşılığını verendir, bilendir.”
4- Sayın dördüncü şavtının duası:
اَللهُ اَكْبَرْ اَللهُ اَكْبَرْ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرْ اَللهُ اَكْبَرْ وَلله
الْحَمْدُ .
سُبْحَانَ اللهِ وَالْحَمْدُ للهِ وَلاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرُ وَلاَ حَوْلَ
وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللهِ الْعَلِىِّ الْعَظِيمِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا
مُحَمَّدٍ
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْئَلُكَ مِنْ خَيْرٍ مَا تَعْلَمُ وَاَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا تَعْلَمُ
وَاسْتَعْفِرُكَ مِنْ كُلِّ مَا تَعْلَمُ اِنَّكَ اِنْتَ عَلاَّمٌ الْغُيُوبِ .
لاَ اِلَه اِلاَّ اللهُ الْمَلِكُ الْحَقٌّ الْمُبِينُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللهِ
الْصَادِقُ الْوَعْدُ اْلاَمِينُ
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْأَلُكَ كَمَا هَدَيْتَنِى لِلاِسْلاَمِ اَنْ لاَ تَنْزِعَهُ مِنِّى
حَتَّى تَتَوَفَّانِى وَاَنَا مُسْلِمٌ .
اَللَّهُمَّ اجْعَلْ فِى قَلْبِى نُورًا وَفِى سَمْعِى نُورًا اَللَّهُمَّ رَبِّ اشْرَحْ
لِى صَدْرِى وَيَسِّرْلِى اَمْرِى سُبْحَانَكَ مَا عَبَدْنَاكَ حَقَّ عِبَادَتِكَ
يَا اَللهُ سُبْحَانَكَ مَا ذَكَرْنَاكَ حَقَّ ذِكْرِكَ يَا اَللهُ سُبْحَانَكَ مَا
شَكَرْنَاكَ حَقَّ شُكْرِكَ يَا اَللهُ سُبْحَانَكَ مَا اَعْلَى شَأْنَكَ يَا اَللهُ
133
İki yeşil direk arasında okunur.
رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاعْفُ وَتَكَرَّمْ وَتَجَاوَزْ عَمَّا تَعْلَمُ اِنَّكَ تَعْلَمُ
مَا لاَ نَعْلَمُ اِنَّكَ اَنْتَ اللهُ اْلاَعْزُ اْلاَكْرَمُ . رَبَّنَا آتِنَا فِى الدُّنْيَا
حَسَنَةً وَفِى اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ.
Safa’ya yaklaşınca okunur.
اِنَّ الصَّفَا وَاْلمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللهِ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ اَوِ اعْتَمَرَ
فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِ اَنْ يَطَوَّفَ بِهِمَا وَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَاِنَّ اللهَ
شَاكِرٌ عَلِيمٌ
Manası: Allah büyüktür. Allah büyüktür. Allah’tan
başka hiçbir ilah yoktur. Allah büyüktür. Hamd Allah’a
mahsustur.
Allah her türlü noksanlıktan uzaktır. Hamd O’na
mahsustur ondan başka hiç bir ilah yoktur. Allah
büyüktür. Bütün güç ve kuvvet ancak, çok yüce ve çok
büyük olan Allah’a aittir.
Salat ve selam da Allahın resulü Muhammed
(aleyhisselam)a olsun.
Allahım! Katında malum olan bütün hayırları senden
istiyorum. Katında malum olan bütün şerlerden
de sana sığınıyorum. Katında malum olan bütün
günahlarımın bağışlanmasını diliyorum. Sen gaibleri
çok iyi bilensin. Melik, hak ve mübin olan Allah’tan
başka hiç bir ilah yoktur. Muhammed (Aleyhisselam)
da Allah’ın resulüdür. O vaadinde sadıktır, emindir.
134
Allahım! Beni islama erdirdiğin gibi, müslüman olarak
ruhumu alıncaya kadar ondan ayırmamanı istiyorum.
Allahım! Gönlüme, kulağıma ve gözüme nur ver.
Allahım! Gönlümü aç, işimi kolay kıl. Allahım! Şanın
yücedir. Sana gereği gibi ibadet edemedik. Allahım!
Sen her türlü eksiklikten uzaksın. Gereği gibi seni
zikredemedik. Allahım! Sen yücesin, sana gereği gibi
şükredemedik. Allahım! Seni tenzih ederiz. Senin
şanın ne kadar yücedir, ey Allahım!
İki yeşil direk arasında okunur.
Rabbim! Günahlarımızı bağışla bize merhamet
et. Bize ikram et. Bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz
bütün kusurlarımızı biliyorsun, bunları affet. Çünkü
sen mutlak güç, kerem ve ihsan sahibi olansın.
Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahırette de iyilik ver.
Bizi cehennem azabından koru.
Safaya yaklaşınca okunur.
Şüphesiz Safa ile Merve Allah’ın alametlerindendir.
Hac ve umre yapan kimsenin bu ikisi arasında say
etmesinde bir sakınca yoktur. Şüphesiz Allah şükrün
karşılığını verendir, bilendir.
5- Say’ın beşinci şavtının duası:
اَللهُ اَكْبَرْ اَللهُ اَكْبَرْ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرْ اَللهُ اَكْبَرْ وَ للهِ
الْحَمْدُ .
135
اَللهُ اَكْبَرُ كَبِيرًا وَالْحَمْدُ للهِ كَثِيرًا وَسُبْحَانَ اللهِ بُكْرَةً
وَاَصِيلًا
اَللَّهُمَّ لاَ مَانِعَ لِمَا اَعْطَيْتَ وَلاَ مُعْطِىَ لِمَا مَنَعْتَ لاَ يَنْفَعُ ذَا
الْجَدِّ مِنْكَ الْجَدُّ
İki yeşil direk arasında okunur.
رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاعْفُ وَتَكَرَّمْ وَتَجَاوَزْ عَمَّا تَعْلَمُ اِنَّكَ تَعْلَمُ
مَا لاَ نَعْلَمُ اِنَّكَ اَنْتَ اللهُ اْلاَعْزُ اْلاَكْرَمُ . رَبَّنَا آتِنَا فِى الدُّنْيَا
حَسَنَةً وَفِى اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ.
اَللَّهُمَّ اهْدِنِى بِالْهُدَى وَنَقِّنِى بِالتَّقْوَى وَاغْفِرْلِى فِى اْلآخِرَةِ
وَاْلاُولَى
اَللَّهُمَّ ابْسُطْ عَلَيْنَا مِنْ بَرَكَاتِكَ وَرَحْمَتِكَ وَفَضْلِكَ وَرِزْقِكَ
اَللَّهُمَّ اسْأَلُكَ النَّعِيمَ الْمُقِيمَ الَّذِى لاَ يَحُولُ وَلاَ يَزُولُ اَبَدًا
اَللَّهُمَّ يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِِ ثَبِّتْ قَلْبِى عَلَى دِينِكَ
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْأَلُكَ مُوجِبَاتِ رَحْمَتِكَ وَعَزَائِمَ مَغْفِرَتِكَ
وَالْغَنِيمَةَ مِنْ كُلِّ بِرٍّ وَالسَّلاَمَةَ مِنْ كُلِّ اِثْمٍ وَالْفَوْزَ بِالْجَنَّةِ
وَالنَّجَاةَ مِنَ النَّارِ
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْأَلُكَ الْهُدَى وَالتُّقَى وَالْعِفَافَ وَالْغِنَى اَللَّهُمَّ
اَعِنِّى عَلَى ذِكْرِكَ وَشُكْرِكَ وَحُسْنِ عِبَادَتِكَ .
136
Merve’ye yaklaşınca okunur.
اِنَّ الصَّفَا وَاْلمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللهِ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ اَوِ اعْتَمَرَ
فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِ اَنْ يَطَوَّفَ بِهِمَا وَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَاِنَّ اللهَ
شَاكِرٌ عَلِيمٌ
Manası: Allah büyüktür. Allah büyüktür. Allah’tan
başka hiçbir ilah yoktur. Allah büyüktür. Hamd Allah’a
mahsustur.
Allah büyüktür. Hamd nihayetsiz olarak Allah’a
mahsustur. Sabah akşam Allah’ı tesbih ederiz.
Allahım! Senin verdiğine engel olacak, vermediğini
verecek hiçbir kimse yoktur. Senin iznin ve takdirin
olmadan hiçbir çaba, çabayı gösterene yarar
sağlamaz.
İki yeşil direk arasında okunur.
Rabbim! Günahlarımızı bağışla bize merhamet
et. Bize ikram et. Bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz
bütün kusurlarımızı biliyorsun, bunları affet. Çünkü
sen mutlak güç, kerem ve ihsan sahibi olansın.
Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahırette de iyilik ver.
Bizi cehennem azabından koru.
Allahım! Hidayetinle beni doğru yola ilet. Takva ile
beni tertemiz kıl. Dünyada ve ahırette beni bağışla.
Allahım! Bereketlerinden, rahmetinden, lütfundan
ve rızkından üzerimize saç. Allahım! Senden devam
eden, kesilmeyen akıcı nimetler istiyorum
137
Ey kalpleri çeviren Allahım! Kalbimi dinin üzerine
sabit kıl. Allahım! Senden rahmetinin gereklerini ve
bağışlamana vesile olacak çabaları her türlü iyiliğe
ulaşmayı, her türlü günahtan kurtulmayı, cennete
kavuşmayı ve cehennemden kurtulmayı istiyorum.
Allahım! Senden hidayet, takva, iffet ve zenginlik
istiyorum. Allahım! Sen’i zikir, San’a şükür ve San’a
güzelce ibadet konusunda bana yardım et.
Merveye yaklaşınca okunur.
“Şüphesiz Safa ile Merve Allah’ın alametlerindendir.
Hac ve umre yapan kimsenin bu ikisi arasında say
etmesinde bir sakınca yoktur. Şüphesiz Allah şükrün
karşılığını verendir, blendir.”
138
6- Say’ın altıncı şavtının duası:
اَللهُ اَكْبَرْ اَللهُ اَكْبَرْ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرْ اَللهُ اَكْبَرْ وَ للهِ
الْحَمْدُ .
اَللَّهُمَّ اَنْتَ الْمَلِكُ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اَنْتَ اَنْتَ رَبِّى وَاَنَا عَبْدُكَ ظَلَمْتُ
نَفْسِى وَاعْتَرَفْتُ بِذَنْبِى فَاغْفِرْ لِى ذُنُوبِى جَمِيعًا فَاِنّهُ لاَ
يَغْفِرُ الذُّنُوبَ اِلاَّ اَنْتَ وَاهْدِنِى لاَحْسَنِ اْلاَخْلاَقِ لاَ يَهْدِى
لِاَحْسَنِهَا اِلاَّ اَنْتَ وَاصْرِفْ عَنِّى سَيِّئَهَا لاَ يَصْرِفُ عَنِّى
سَيِّئَهَا اِلاَّ اَنْتَ لَبَّيْكَ وَسَعْدَيْكَ وَالْخَيْرُ كُلُّهُ بِيَدَيْكَ وَالشَّرُّ
لَيْسَ اِلَيْكَ اَنَا بِكَ وَاِلَيْكَ تَبَارَكْتَ وَتَعَالَيْتَ اَسْتَغْفِرُكَ
وَاَتُوبُ اِلَيْكَ .
اَللَّهُمَّ حَبِّبْ اِلَيْنَا اْلاِيمَانَ وَزَيِّنْهُ فِى قُلُوبِنَا وَكَرِّهْ اِلَيْنَا الْكَفرَ
وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ وَاجْعَلْنَا مِنَ الرَّاشِدِينَ
İki yeşil direk arasında okunur.
رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاعْفُ وَتَكَرَّمْ وَتَجَاوَزْ عَمَّا تَعْلَمُ اِنَّكَ تَعْلَمُ
مَا لاَ نَعْلَمُ اِنَّكَ اَنْتَ اللهُ اْلاَعْزُ اْلاَكْرَمُ .رَبَّنَا آتِنَا فِى الدُّنْيَا
حَسَنَةً وَفِى اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ.
Safa’ya yaklaşınca okunur.
اِنَّ الصَّفَا وَاْلمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللهِ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ اَوِ اعْتَمَرَ
فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِ اَنْ يَطَوَّفَ بِهِمَا وَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَاِنَّ اللهَ
شَاكِرٌ عَلِيمٌ .
139
Manası:
Allah büyüktür. Allah büyüktür. Allah’tan başka hiçbir
ilah yoktur. Allah büyüktür. Hamd Allah’a mahsustur.
Allah’ım! Sen mülkün sahibisin. Senden başka hiçbir
ilah yoktur. Sen Rabbimizsin. Ben ise senin kulunum.
Nefsime zulmettim, günahımı itiraf ediyorum. Bütün
günahlarımı bağışla. Çünkü günahları ancak sen
bağışlarsın.
Beni en güzel ahlaka eriştir. En güzel ahlaka ancak sen
eriştirirsin. Kötü ahlakı benden uzaklaştır. Kötü ahlakı
benden ancak sen uzaklaştırırsın. Emrine icabet
ettim. Yardımını istiyorum. Bütün hayırlar senin
elindedir. Şer sana ait değildir. Senden geldim, sana
döneceğim. Yücesin, üstünsün. Beni bağışlamanı
istiyorum ve sana tevbe ediyorum.
İki yeşil direk arasında okunur
(Rabbim! Günahlarımızı bağışla bize merhamet et.
Bize ikram et. Bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün
kusurlarımızı biliyorsun, bunları affet. Çünkü sen mutlak
güç, kerem ve ihsan sahibi olansın. Rabbimiz! Bize
dünyada iyilik ver, ahırette de iyilik ver. Bizi cehennem
azabından koru.)
Safaya yaklaşınca okunur
Şüphesiz Safa ile Merve Allah’ın alametlerindendir.
Hac ve umre yapan kimsenin bu ikisi arasında say
etmesinde bir sakınca yoktur. Şüphesiz Allah şükrün
karşılığını verendir, bilendir.
140
7- Say’ın yedinci şavtının duası:
اَللهُ اَكْبَرْ اَللهُ اَكْبَرْ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرْ اَللهُ اَكْبَرْ وَ للهِ
الْحَمْدُ .
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَعُوذُ بِكَ مِنَ الْهَمِّ وَالْحَزَنِ وَاَعُوذُ بِكَ مِنَ الْعَجْزِ
وَالْكَسَلِ وَاَعُوذُ بِكَ مِنَ الْجُبْنِ وَالْبُخْلِ وَاَعُوذُ بِكَ مِنْ
غَلَبَةِ الدَّيْنِ وَقَهْرِ الرِّجَالِ
İki yeşil direk arasında okunur.
رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَاعْفُ وَتَكَرَّمْ وَتَجَاوَزْ عَمَّا تَعْلَمُ اِنَّكَ تَعْلَمُ
مَا لاَ نَعْلَمُ اِنَّكَ اَنْتَ اللهُ اْلاَعْزُ اْلاَكْرَمُ . رَبَّنَا آتِنَا فِى الدُّنْيَا
حَسَنَةً وَفِى اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ.
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْاَلُكَ مِنَ الْخَيْرِ كُلِّهِ مَا عَلِمْتُ مِنْهُ وَمَا لَمْ اَعْلَمُ
وَاَعُوذُ بِكَ مِنَ الشَّرِّ كُلِّهِ مَا عَلِمْتُ مِنْهُ وَمَا لَمْ اَعْلَمْ
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْألُكَ الْجَنَّةَ وَمَا قَرَّبَ اِلَيْهَا مِنْ قَوْلٍ اَوْ عَمَلٍ
وَاَعُوذٌ بِكَ مِنَ النَّارِ وَمَا قَرَّبَ اِلَيْهَا مِنْ قَوْلٍ اَوْ عَمَلٍ
حَسْبِىَ اللهُ وَكَفَى سَمِعَ اللهُ لِمَنْ دَعَا لَيْسَ وَرَاءَ اللهِ مُنْتَهَى
اَللَّهُمَّ لَكَ الْحَمْدُ حَمْدًا يُوَافِى نِعَمَكَ وَيُكَافِئُ مَزِيدَكَ اَحْمَدُكَ
بِجَمِيعِ مَحَامِدِكَ مَا عَلِمْتُ مِنْهَا وَمَا لَمْ اَعْلَمْ وَعَلَى كُلِّ حَالٍ
اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ اَللَّهُمَّ
اَعِذْنِى مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ وَاَعِذْنِى مِنْ كُلِّ سُوءٍ وَقَنِّعْنِى
بِمَا رَزَقْتَنِى وَبَارِكْ لِى فِيهِ اَللَّهُمَّ اجْعَلْنِى مِنْ اَكْرَمِ وَفْدِكَ
141
عَلَيْكَ وَاَلْزِمْنِى سَبِيلَ اْلاِسْتِقَامَةِ حَتَّى اَلْقَاكَ يَا رَبَّ
الْعَالَمِينَ
Merve’ye yaklaşırken okunur.
اِنَّ الصَّفَا وَاْلمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللهِ فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ اَوِ اعْتَمَرَ
فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِ اَنْ يَطَوَّفَ بِهِمَا وَمَنْ تَطَوَّعَ خَيْرًا فَاِنَّ اللهَ
Manası: Allah büyüktür. Allah büyüktür. مٌA لِيll عَa h كِ’رٌta شاnَ
başka hiçbir ilah yoktur. Allah büyüktür. Hamd Allaha
mahsustur.
Allahım! Kederden, üzüntüden sana sığınıyorum.
Acizlikten, tembellikten sana sığınıyrum. Korkaklıktan
ve cimrilikten sana sığınıyorum. Altından
kalkılamayacak borçtan ve bir takım kimselerin baskı
ve şiddetinden de sana sığınıyorum.
İki yeşil direk arasında okunur.
Rabbim! Günahlarımızı bağışla bize merhamet
et. Bize ikram et. Bizim bildiğimiz ve bilmediğimiz
bütün kusurlarımızı biliyorsun, bunları affet. Çünkü
sen mutlak güç, kerem ve ihsan sahibi olansın.
Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver, ahırette de iyilik ver.
Bizi cehennem azabından koru.
Allahım! Senden bilmediğim tüm hayırları istiyorum.
Bildiğim bilmediğim tüm şerlerden de sana sığınıyorum.
142
Allahım! Senden cenneti ve cennete götürecek
her çeşit söz ve ameli istiyorum. Cehenneme ve
cehenneme götürecek her çeşit söz ve ameldende
sana sığınıyorum.
Allah bana kafidir ve yeter. Allah dua edeni duyar.
O’nun ötesinde varılacak bir yer yoktur.
Allahım! Nimetlerine denk düşecek ve artırdığın
nimetleri karşılayacak derecede bir hamd ancak
sana mahsustur. Bildiğim bilmediğim seni övecek
ne varsa ve her hâlükârda bunların tamamıyla sana
hamdediyorum.
Allahım! Efendimiz Hazreti Muhammed’e ve O’nun
aile efradına salat ve selam olsun. Allahım! Beni
rahmetinden kovulmuş bulunan şeytanın şerrinden
ve her türlü kötülükten koru. Bana rızık olarak verdiğin
şeylerde kanaatkar kıl ve bunları bana bereketli eyle.
Allahım! Beni misafirlerinin en değerlilerinden eyle.
Ey alemlerin Rabbi! Sana kavuşuncaya dek beni
doğruluktan ayırma.
Merveye yaklaşınca okunur.
Şüphesiz Safa ile Merve Allah’ın alametlerindendir.
Hac ve umre yapan kimsenin bu ikisi arasında say
etmesinde bir sakınca yoktur. Şüphesiz Allah şükrün
karşılığını verendir, bilendir.”
143
Say’dan sonra mervede okunabilecek dua
اَللهُ اَكْبَرْ اَللهُ اَكْبَرْ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَاللهُ اَكْبَرْ اَللهُ اَكْبَرْ وَ للهِ
الْحَمْدُ .
اَللهُ اَكْبَرْ عَلَى مَا هَدَانَا وَالْحَمْدُ للهِ عَلَى مَا اَوْلاَنَا
لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ يُحْيِى
وَيُمِيتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْئٍ قَدِيرٌ
لاَ اِلَهَ الاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَلاَ نَعْبُدُ اِلاَّ اِيَّاهُ مُخْلِصِينَ
لَهُ الدِّينَ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ .
رَبَّنَا آتِنَا فِى الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَ قِنَا عَذَابَ
النَّارِ.
رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا وَعَافِنَا وَاعْفُ عَنَّا عَلَى طَاعَتِكَ وَشُكْرِكَ
اَعِنَّا وَعَلَى غَيْرِكَ لاَ تَكِلْنَا وَعَلَى اْلاِيمَانِ وَاْلأِسْلاَمِ الْكَامِلِ
جَمِيعًا تَوَفَّنَا وَاَنْتَ رَاضٍ عَنَّا
اَللَّهُمَّ اَرْحَمْنَا بِتَرْكِ الْمَعَاصِى اَبَدًا مَا اَبْقَيْتَنَا وَارْحَمْنَا اَنْ
نَتَكَلَّفَ مَا لاَ يَعْنِينَا وَارْزُقْنَا حُسْنَ النَّظَرِفِيمَا يُرْضِيكَ عَنَّا
يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ
Manası: “Allah büyüktür, Allah büyüktür, Allah
büyüktür. Hamd Allaha mahsustur. Bizi doğru yola
erdiren Allah büyüktür. Hamd bizi kul olarak kabul
eden Allaha mahsustur. Allah’tan başka hiçbir ilah
yoktur. O tektir, hiçbir ortağı yoktur. Mülk O’nundur,
144
Hamd O’na mahsustur. Yaşatır, öldürür, hayır onun
elindedir. O her şeye gücü yetendir. Allah’tan başka
bir ilah yoktur. O tektir. Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur.
Kafirler hoşlanmasa da dini Zatına halis kılarak
yalnızca O’na ibadet ederiz.
Rabbimiz bize dünyada iyilik ver, ahırette de iyilik ver.
Bizi cehennem azabından koru.
Rabbimiz! İbadetlerlerimizi kabul eyle. Bize sıhhat ve
selamet ver. Bizi affet. Sana itaat ve şükür konusunda
bize yardım et. Bizi senden başkasına bırakma.
Eksiksiz bir iman ve İslam üzere ve bizden razı
olduğun halde hayatımızı tamamlamayı nasip eyle.
Allahım! Bizi yaşattığın sürece günahları tamamen
terk konusunda bize merhametinle yardım et. Yarar
sağlamayan boş şeylerle uğraşmama konusunda da
rahmetinle bize yardım eyle. Ey merhametlilerin en
merhametlisi, bize, seni bizden hoşnut kılacak şeyleri
güzel görme yi nasib et.”
145
ME KKEDE ZİYARET EDİLECE K YERLER
1- Cebeli nur (Hira dağı): Peygamber Efendimiz
(Sallallahu aleyhi ve sellem)e vahyin ilk emri ‘ikra’
ayetinin geldiği dağ.
2- Sevr mağarası: Peygamber Efendimiz (Sallallahu
aleyhi ve sellem) in Medineye hicret ederken Ebu
Bekir r.a. ile beraber saklandıkları mağara.
3- Cennetül Mualla kabristanı: İlk müslümanların,
başta Hazreti Hatice Validemiz ve bir çok sahabe
ve tabiinin bulunduğu mezarlık.
4- Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)
doğduğu evi yerindeki bina şu anda kütüphane
olarak kullanılmaktadır.
5- Cin mescidi: Cin suresinin nazil olduğu yere inşa
edilmiş bir mesciddir.
6- Ebu Kubeys dağı: Safa tepesinin üst kısmında
bulunan bu dağ Allahu Tealanın yeryüzünde
ilk dikmiş olduğu dağdır. Cennetten yeryüzüne
indirilmiş Hacerul Esved taşı bu dağdan alınmıştır.
Peygamber Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve
sellem) parmağının işaretiyle ayı ikiye ayırma
mucizesi burada gerçekleşmiştir.
7- Cebeli Rahmet (Rahmet dağı): Arafat vadisinde
bulunur. 70 metre yüksekliğindedir.
146
Hazreti Adem (aleyhisselam) ile Hazreti Havva
(radıyellahu anha) validemiz cennetten çıkarıldıktan
sonra buluştukları mekandır.
Peygamber Efendimiz(Sallallahu aleyhi ve sellem)
veda hutbesini bu dağda yapmıştır.
8- Arafat: Hacda arefe günü vakfe yapılan yer.
Mekkeden 25 km uzaktadır.
9- Mina: Mekke’ye 7 kilometre uzaktadır. Şeytan
taşlanılan yerler buradadır.
Mina’da peygamberimizin çadır kurduğu
yerde inşa edilen Mescidi Hayf, Medine’lilerin
peygamber Efendimize biat ettikleri yerde inşa
edilen Mescidi Akabe, Hazreti İsmail’e bedel
olarak gönderilen kurbanın ayak bastığı yerde
inşa edilen Mescidi Kebş bulunmaktadır.
10 – Fil vadisi (muhassır vadisi): Müzdelife ile Mina’yı
ayıran bir vadidir. Fil hadisesi vuku bulmuştur.
Burayı hızla geçmek sünnettir. Çünkü buraya ilahi
azap inmiştir.
11- Zemzem kuyusu: Beytullah’ın yanındadır.
12- Zübeyde Hatun suyu: Bağdat’tan Halife Harun
Reşid’in hanımı tarafından kanallarla getirilmiştir.
Arafat’ta, Cebeli Rahmeye çıkıp bakıldığında bu
suyun akıtıldığı yerler ve depoları görülür.
147
13- Müzdelife: Arafat ile Mina arasındaki bölgenin
adıdır. Mina’da şeytana atılacak taşlar buradan
toplanır.
14- Meş’ari Haram: Müzdelife’nin kuzey dağı
üzerinde bir tepedir
15- Safa ve Merve: Tavaftan sonra say ediliyor.
Mekke’de ayrıca Peygamber Efendimiz (s.a.v.) in
mühim hatıralarını taşıyan yerlere inşa edilmiş
mescidler vardır. Bunlara uğranıldığı zaman
Tahıyyatul mescid namazı kılınmalıdır.
16- Raye Mescidi: Peygamber Efendimizin (Sallallahu
aleyhi ve sellem) Mekke’nin fethi sırasında
sancağını diktiği yerde inşa edilmiştir.
17- Şecere Mescidi: Ağacın Peygamber Efendimize
doğru hareket edip geldiği yere inşa edilmiş olan
mescid.
18- İcabet Mescidi: Peygamber Efendimiz s.a.v. veda
haccından dönerken istirahat buyurdukları yerde
inşa edilmiş mescid.
148
ME DİNE -İ MÜNE VVERE Yİ ZİYARET
Mekke-i Mükerreme’de vazifelerini tamamlayan
kimse Medine-i Münevvere’ye yöneldiğinde
Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) e çok salat-u
selam getirir.
Medine’ye ulaştığında şehrin içine girmeden evvel
veya girip yerleştikten sonra mümkünse gusül veya
abdest alır. Gusül alması efdaldir. En temiz elbiselerini
giyer, edep ve hürmet hususunda gereken her şeyi
yapar.
Medine-i Münevvere’ye gelince:
İsra Suresi 80. ayetini okur.
رَبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ
Manası: “Rabbim ي رًا b صِe نَn اi طَ)ا نً M سلْeُd كinَe دنْ’yُ لَe مِ نv e يy لِa ل k عَa جْbاr وَe قٍveدْy صِa
namaza) doğruluk ve saadet girdirişiyle girdir ve
beni Medine’den (veya kabirden veya namazdan)
sıdk çıkarışıyla çıkar ve tarafından bana hakkıyla
yardım edici bir delil kuvvet ver.”
Ondan sonra:
اَللَّهُمَّ افْتَحْ لِى اَبْوَابَ فَضْلِكَ وَرَحْمَتِكَ وَارْزُقْنِى زِيَارَةَ
قَبْرِ رَسُولِكَ الْمُجْتَبَى عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ وَمَا رَزَقْتَ
اَوْلِيَائَكَ وَاَهْلَ طَاعَتِكَ وَاغْفِرْ لِى وَارْحَمْنِى يَا خَيْرَ مَسْئُولٍ
149
Manası: “Ey Allahım! Bana fazlu rahmetinin kapılarını
aç, seçilmiş Peygamberinin kabrini ziyaretini,
dostlarına ve sana itaat edenlere ihsan ettiklerini,
bana da nasib et. Ey istenilenlerin en hayırlısı, beni
mağfiret et, bana rahmet et (beni bağışla ve bana acı)”
mealindeki duayı okur ve kemali edeple tevazu ve
korku üzere bulunur.
Mescidi şerife girdiğinde:
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِى وَافْتَحْ لِى اَبْوَابَ
رَحْمَتِكَ “Ey Allahım! Beni mağrifet et ve bana rahmet kapılarını
aç” der ve;
Cibril kapısı diye bilinen kapıdan girer.
Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in:
“Evimle minb نةِeَّ جrَimالْ i ضnِ a يَاr رaِ s نْı مِc e ضةٌnَn وْe رَt ىb رaِ بَh نْç مِe وَl e ىri تِn يْdَب e نَn بَ يْb اi مَr
bahçedir” buyurduğu ravza-i şerifeyi ziyareti kasteder.
Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)’in minberinin
direğini, sağ omuzunun hizasına alarak iki rekat
namaz kılar.
Ayrıca bu büyük nimete şükür için Allah’u Tealâ’ya
secde eder ve gereken duaları yapar. Sonra kalkarak
kabri şerife yönelir.
150
Kabri şerife en fazla üç veya dört arşın yaklaşır,
bundan fazla yaklaşmaz.
Elini türbe-i şerifenin duvarına koymaz. Çünkü bu
hürmete daha uygundur.
Namazda durduğu gibi durur ve Efendimiz
(Sallallahu aleyhi ve sellem) in sureti kerime-i behiyyesini
(çok kıymetli ve şerefli suretini) lahdi şerifinde
(şerefli kabrinde) uyuyor, ziyaretçisini biliyor, selamını
ve kelamını duyuyor olduğu halde göz önüne getirir
ve:
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ اَيُّهَا النَّبِىُّ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ اَلسَّلاَمُ
عَلَيْكَ يَا سَيِّدَ وَلَدِ آدَمَ اِنِّى اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ
لاَ شَرِيكَ لَهُ وَاَشْهَدُ اَنَّكَ عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ وَاَمِينُهُ اَشْهَدُ اِنَّكَ
قَدْ بَلَّغْتَ الرِّسَالَةَ وَآدَّيْتَ اْلاَمَانَةَ وَنَصَحْتَ اْلاُمَّةَ وَكَشَفْتَ
الْغُمَّةَ فَجَزَاكَ اللهُ عَنَّا خَيْرًا جَزَاكَ اللهُ عَنَّا اَفْضَلَ مَا جَازَى
نَبِيًّا عَنْ اُمَّتِهِ اَللَّهُمَّ اَعْطِ سَيِّدَنَا عَبْدَكَ وَرَسُولَكَ مُحَمَّدًانِ
الْوَسِيلَةَ الْفَضِيلَةَ وَالدَّرَجَةَ الْعَالِيَةَ الرَّفِيعَةَ وابْعَثْهُ الْمَقَامَ
الْمَحْمُودَ نِ الَّذِى وَعَدْتَهُ وَاَنْزِلْهُ الْمَنْزِلَ الْمُبَارَكَ عِنْدَكَ
سُبْحَانَكَ اَنْتَ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
Manası: “Ey Allahın nebisi! Allahın selamı rahmeti ve
bereketleri senin üzerine olsun. Ey Allahın Resulü!
Selam senin üzerine olsun. Ey mahlukatın en hayırlısı!
151
Selam senin üzerine olsun. Ey Adem oğullarının
Efendisi selam senin üzerine olsun.” Dedikten sonra:
“Şüphesiz ben Allahu Tealâ’dan başka hiçbir
ilah olmadığına ve onun tek olup hiçbir ortağı
bulunmadığına şehadet ederim ve şüphesiz Sen’in,
O’nun kulu elçisi ve emini (güvendiği kişi) olduğuna
şehadet ederim. Ben şahitlik ederim ki sen elçilik
vazifeni muhakkak tebliğ ettin (yerine getirdin)
emanetini ödedin, ümmete nasihat ettin, karanlık
bulutları kaldırdın, Allahu Tealâ bizim tarafımızdan
seni hayırla mükafatlandırsın, bir Peygamberi ümmeti
tarafından mükafatlandırdığının en üstünüyle seni
bizim tarafımızdan mükafatlandırsın.
Ey Allahım! Kulun ve Resulün olan Efendimiz
(Sallallahu aleyhi ve sellem)’e vesile, (ümmetini
kurtarma fırsatı) fazilet ve üstün, yüce dereceyi
nasib et ve onu vaad ettiğin makamı Mahmud’a
(bütün peygamberler ve ümmetleri tarafından övülen
şefaat makamına) ulaştır. Ve O’nu indindeki, manevi
yanındaki mübarek mekana yerleştir. Seni tenzih
ederim, Sen büyük fazlu kerem sahibisin” der.
Sonra, Allahu Tealâ’dan hacetlerini ister. İsteklerin en
büyüğü ise, son nefesi imanla bitirme ve mağfireti
taleb isteğidir.
152
Huzuru saadetinden ayrılırken:
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَارَسُولَ اللهِ اَسْألُكَ الشَّفَاعَةَ الْكُبْرَى
وَأَتَوَسَّلُ بِكَ اِلَى اللهِ فِى اَنْ اَمُوتَ مُسْلِمًا عَلَى مِلَّتِكَ
وَسُنَّتِكَ وَاَنْ اُحْشَرَ فِى زُمْرَةِ عِبَادِ اللهِ الصَّالِحِينَ
Manası: “Ey Allahın Resulu! Sana selam olsun. Senden
en büyük şefaatini isterim ve Allahu Tealâ’nın salih
kulları arasında mahşere çıkmam, senin milletin
(dinin) ve sünnetin üzere müslüman olarak ölmem
hususunda seninle Allah’a tevessül ederim (seni aracı
yaparım)” der.
Sonra kendisiyle selam gönderenlerin selamını
ulaştırır. Şöyleki:
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَا رَسُولَ اللهِ مِنْ فُلاَنِ ابْنِ فُلاَنٍ يَسْتَشْفِعُ بِكَ
Manası: “Ey Alla.h نَın لِمِ ي R سeْ مsُuالْl ü مِ ي!عِ F جَilaِ وَلn لَهُo عْğ فَl شuْ فَا F كilَa بِّn رَd ىanَ اِل
Sana selam var, Sen’den şefaat istiyor ona ve bütün
müslümanlara şefaat et” der.
Sonra kıbleye arka vererek Efendimiz’in (Sallallahu
aleyhi ve sellem) yüzüne karşı durur, dilediği kadar
salat-u selam okur. Sonra sağa doğru bir arşın kadar
yer değiştirip Hazreti Sıddık (Radıyellahu anhu)nun
başı hizasına gelir ve:
153
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَاخَلِيفَةَ رَسُولِ اللهِ وَثَانِيَهُ فِى الْغَارِ وَيَا
اَبَابَكْرٍ الصَّدِّيقَ رَضِىَ اللهُ تَعَالَى عَنْكَ وَجَزَاكَ اللهُ عَنَّا
خَيْرًا
Manası: “Ey Allahın Resulünün halifesi! Mağarada
ikincisi, Ey Eba Bekir Sıddık! Sana selam olsun ve
Allah seni hayırla mükafatlandırsın” der.
Sonra bir arşın kadar daha sağa doğru ilerleyip
Hazreti Ömer (Radıyellahu anhu)nun yüzü hizasına
gelerek:
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ يَا اَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ عُمَرَ الْفَارُوقِ اَنْتَ الَّذِى
اَعَزَّ اللهُ بِكَ اْلاِسْلاَمَ فَجَزَاكَ اللهُ عَنْ اُمَّةِ مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ
وَالسَّلاَمُ خَيْرًا
“Ey Müminlerin emiri Ömer-ul Faruk! Allahın selamı
senin üzerine olsun Allahu Teala senin sebebinle
İslamı aziz etti, Allahu Tealâ seni, ümmeti Muhammed
tarafından hayırla mükafatlandırsın” diye selam verir.
Sonra yarım zira arşın kadar geri dönüp Hazreti
Sıddık ve Faruk (Radıyellahu anhuma) ikisine birden:
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمَا يَا ضَجِيعَىْ رَسُولِ اللهِ وَرَفِيقَيْهِ وَوَزِيرَيْهِ
وًمُشِيرَيْهِ وَالْمُعَاوِنَيْنِ لَهُ عَلَى الْقِيَامِ فِى الدِّينِ وَالْقَائِمَيْنِ
بَعْدَهُ بِمَصَالِحِ الْمُسْلِمِينَ جَزَاكُمَا اللهُ اَحْسَنَ جَزَاءٍ جِْئنَاكُمَا
154
نَتَوَسَّلُ بِكُمَا اِلَى رِسُولِ اللهِ لِيَشْفَعَ لَنَا وَيَسْأَلَ رَبَّنَا اَنْ
“Ey Resulullah’ın yanında yatanlar, O’nun اaنَrَتkرَaمْdعُa لşَl بaَ قrْıَ ,ي
vezirleri, istişarecileri, dini yaşamakta O’nun
yardımcıları ve O’ndan sonra müslümaların işlerini
idare edenler! Allahu Tealâ sizi en güzel mükafatla
mükafatlandırsın, Resulullah’ın (Sallallahu aleyhi
ve sellem) bize şefaat etmesini ve umremizin kabul
edilmesini Rabbimiz’den istemesi için sizi aracı
yapmak üzere, size geldik” der.
Sonra kendisi, ana babası, kendisine dua vasiyet
edenler ve bütüm müslümanlar için dua eder evvelki
gibi Efendimizin başı hizasında durur ve:
اَللَّهُمَّ اَنْتَ قُلْتَ وَقَوْلُكَ الْحَقُّ )وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ
جَآؤُكَ فَاسْتَغْفَرُوا اللهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللهَ
Ey Allahım! Şüphesiz sen şöyle buyurdu)n مًا vيe رَ حِS e بًاn واiَnَّ ت
sözün haktır: “Eğer onlar günah işleyerek nefislerine
zulüm ettikleri vakit sana gelseler, Allah’tan af
isteseler, O Resul’de onların affını istese, elbette
Allahu Teala’yı son derece tövbeleri kabul edici
kendilerine çok acıyıcı bulurlar
(Nisa: 64) Mealindeki ayeti okuduktan sonra:
155
قَدْ جِْئنَاكَ سَامِعِينَ قَوْلَكَ طَائِعِينَ اَمْرَكَ مُسْتَشْفِعِينَ
“Ya rabbi! Senin sözünü işiterek, emrine i t كaَa يْtَ اِ لe كdَeيِّr بِe نَk ,بِ
Peygamberini aracı yaparak sana geldik” der sonra:
رَبَّنَا آتِنَا فِى الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى اْلآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ
Ayetini sonuna kadar okur. . النَّارِ
Dualarda istediği kadar ilave ve noksan yapabilir.
Sonra Ebu Lübabe Hazretlerinin tevbesi kabul
olununcaya kadar kendini bağladığı direğe gelir. O
direk kabri şerifle minber arasındadır, orada iki rekat
namaz kılar ve Allaha tevbe eder, istediği duaları
yapar.
Sonra Ravza-i Mutahharaya gelir, orası dört köşe bir
havuz gibidir, orada da nasip olduğu kadar kılar, dua
eder, tesbih, sena ve istiğfar eder. Sonra minbere
gelir ve oradada namaz kılar. Dua eder.
Sonra Efendimizin kendisini bırakıp hutbe
okuduğunda inleyen hurma dalının kalıntısı, içinde
bulunan Hannane direğine gelir, ziyaret eder.
Medine’de durduğu müddetçe Kur’an okumak,
zikrullah ile meşgul olmak, minber ve kabri şerifin
yanında dua etmekle vakitlerini ihyaya çalışır.
156
Efendimiz’i (Sallallahu aleyhi ve sellem) ziyaret
ettikten sonra Cennetul Baki kabristanını ziyaret
etmesi müstehabtır.
Özellikle Uhud şehidi Seyyidüş-şüheda Hazreti
Hamza (Radıyellahu anhu) yı ziyaret müstehabtır.
Cennetül Baki’de Hazreti Abbas, Hazreti Hasan,
Zeynül Abidin oğlu Muhammed Bakir oğlu Caferi
Sadık (Radıyellahu anhum) hazeratını ziyaret eder.
Emirül müminin Hazreti Osman (Radıyel-lahu anhu)
da oradadır. Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)
in oğlu İbrahim, ailelerinin ekserisi, halası Safiyye,
sahabe ve tabiinden bir çoğu oradadır. Allah
cümlesinden razı olsun.
Perşembe günü Uhud şehitlerini ziyaret müstehabtır.
Onları ziyaret ederken:
سَلاَمٌ عَلَيْكُمْ بِمَا صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِ وَ يَا دَارَ قَوْمٍ
“Sabretmeniz sebeb نَiyوl قُe حِ s لاَiz e كُ مْ s بِe للهُlam ا ءَ ا o شَls نuْnِ اِنّ .ا ا D وَü نnَyيaنِn ؤْمِın مُ
akıbeti cennet ne güzel oldu, ey müminler diyarının
kavmi! Size selam olsun, şüphesiz biz de size
kavuşacağız” der.
Ayetel Kürsi, Fatiha ve üç ihlas-ı şerif okur.
Cumartesi günleri Küba mescidini ziyaret
müstehabtır.
157
Medine-i Münevvere’den ayrılmak istediğinde
Mescid-i şeriften namazla ayrılması müstehabtır.
Sonra kabri şerife gelerek istediği duaları yapar,
fakirlere sadaka verir. Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve
sellem) den ayrıldığına üzülerek, ağlayarak döner.
MEDİNE-İ MÜNEVVERE’DEN AYRILIRKEN RESULÜ
EKREM’İN KABRİ YANINDA KILINAN İKİ REKAT
NAMAZDAN SONRA OKUNACAK DUA
اَللَّهُمَّ لاَ تَجْعَلْ هَذَا آخِرَ الْعَهْدِ بِحَرَمِ رَسُولِكَ وَيَسِّرْ لَنَا
الْعَوْدَ اِلَى الْحَرَمَيْنِ سَبِيلًا سَهْلَةً بِمَنِّكَ وَفَضْلِكَ وَارْزُقْنَا
الْعَفْوَ وَالْعَافِيَةَ فِى الدِّينِ وَالدُّنْيَا وَاْلآخِرَةِ وَرُدَّنَا سَالِمِينَ
اِلَى اَوْطَانِنَا آمِنِينَ . اَللَّهُمَّ اِنَّا نَسْأَلُكَ فِى سَفَرِنَا هَذَا الْبِرَّ
وَالتَّقْوَى وَمِنَ الْعَمَلِ مَا تُحِبُّ وَتَرْضَى وَاحْشُرْنَا مَعَ
الَّذِينَ اَنْعَمَ اللهُ عَلَيِْمْ مِنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاءِ
وَالصَّالِحِينَ بِفَضْلِكَ وَكَرَمِكَ يَا اَكْرَمَ اْلاَكْرَمِينَ .
“Allahumme la tec’al hazâ ahıral ahdi bi-haremi
resulike ve yessirlenel avde ilel hare-meyni sebilen
sehleten bi-mennike ve fadlike ver-zukne-l afve vel
âfiyete fid dini ved dünya vel âhireti.
Ve rüddena sâlimine ilâ evtâninâ âminin.
Allahumme innâ nes’elüke fi seferin’a hazâ-l birre vettakva
ve minel ‘ameli ma tuhib bu ve terdâ vahşurnâ
158
ma’allezine en’amallahu aleyhim min-ennebiyyine,
ve-ssıddıkine veş-şü heda-i ve-ssalihin bi fadlike ve
keremike ya ekreme- ekramin.”
Manası: “Ya Rabbi! Bu gelişimizi Resulü’nün haremine
son gelişimiz kılma. Fazlınla ve kereminle Mekke ve
Medine’ye bir daha gelmeyi bize kolay et.
Bize din, dünya, ahıret hususunda afiyet ver. Emin ve
selamette olarak vatanımıza döndür.
Ya rabbi! Bu seferimizde senden iyilik, takva, sevdiğin
ve razı olduğun amel istiyoruz. Bizi kendisine nimetler
verdiğin nebiler, sıddıklar, salihler ve şehidlerle haşr
eyle. Fazlınla, kereminle ey keremlilerin en keremlisi!”
MEDİNE-İ MÜNEVVERE
Aydınlatılmış şehir! 13 yıllık meşakkatli bir Mekke
döneminden sonra, Allah Rasulüne ve ashabına
kucak açan, hicretleriyle şereflenen nurlu peygamber
şehri, Dar-ul Hicre İslamın ilk başkenti.
1400 yıllık İslam Medeniyetinin temellerinin atıldığı,
alternatif İslami Devlet modelinin tüm dünyaya
gösterildiği asr-ı saadet mekanı. Ümmet Ulemasının
ittifakıyla Kabe-i Muazzama dahil yeryüzündeki
tüm mekanlardan kainatın Efendisinin mübarek
vücuduna ev sahipliği yapması sebebiyle daha
efdal, daha mukaddes ve daha mübarek bir
mekan… Arz-ı Mübarek. Medine-i Münevvere, Allah
Resulü (SAV)’nün “Hangisine tabi olursanız hidayeti
159
bulursunuz” dediği, karanlık geceyi aydınlatan
yıldızlar mesabesindeki sahabelerinin diyarı…
“O’nun sohbetine iştirak etme şerefine nail olmuş,
ordusunda asker, devletinde memur, mescidinde
talebe olmuş Ashab-ı Muhammedi’nin onbinden
fazlasına toprağında yer açmış bir güzel şehir,
Taybetüttayyibe”
Kur’an’ın 28 suresinin nazil olduğu, her karış
toprağında hadis-i şeriflerin zikredildiği, ahir
zamanda imanın toplanacağı, vahyin risaletin buram
buram yaşandığı iman şehri, Dar-ul İman. Kıyamete
kadar meleklerin koruması altında olması hasebiyle,
Deccal’ın ve taun hastalığının asla giremeyeceği,
toprağının şifalı ve bereketli olduğu kainatın Efendisi
tarafından müjdelenen, içerisinde ölen kimseye
iki cihan güneşi Peygamber (SAV) Efendimizin
şefaatinin vacip olduğu kutlu belde, Beldetüttayyibe.
Mescid-i Nebevi; ibadet maksadıyla yolculuk
yapmanın caiz olduğu üç mescidin ikincisi, Kabe-i
Muazzama’dan sonra yeryüzünde ibadet edilecek
en faziletli mekan, bir vakit namaza bin vakit namaz
sevabı verilen peygamber mescidi. Yalnız islam
tarihini değil, insanlık tarihinide etkileyen olayların
planlandığı, beşeriyetin en mükemmel ve en
mütekamil fertlerinin yetiştiği, sultanların ve kralların
“O’na hizmetle şereflendiklerini” söyledikleri ve bu
konuda birbirleriyle adeta hizmet yarışına girdikleri
160
mescit. Mescitte Cennet bahçelerinden bir bahçe
”Ravza-i Mutahhara” …
14 asırlık islam Tarihi boyunca Mescid-i Nebevi
Müslümanların gözdesi olarak kalmış ve kıyamete
kadar kalmaya devam edecektir. Dünyanın dört
bir köşesinde Müslümanlar yaptıkları duaların
“Harameyn’de yapılan dualarla” beraber kabul
edilmesini Cenab-ı Hakk’tan niyaz eder. Her
Müslüman’ın kalbinde buralara gelmek ve İslam’ın
doğduğu bu mukaddes toprakları ziyaret etmek
vardır.
HADİSLERLE MEDiNE-i MÜNEVVERE
Cabir (r.a)dan merfuen Müslim’in zikrettiği bir hadisi
şerifte Resul-ü Ekrem şöyle buyurmuştur: “Kim
Medine ehline kötülük yapmak isterse o kimse tuzun
suda eridiği gibi yok olur gider.” Aişe (r.a) validemiz
Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu
rivayet eder: “Bütün şehirler kılıçla fethedildi,
Medine ise Kur-an’la fethedilmiştir.” Tabarani Ebu
Hureyre’den rivayet eder: Peygamberimiz (s.a.v)
şöyle buyurmuştur: “Medine İslamın kubbesi imanın
evi, hicretin yeri, helâl ve haramın merkezidir. ” Buhari
Ebu Hureyre’den rivayet eder: Peygamberimiz (s.a.v)
şöyle buyurdular: “Bütün beldelere galip gelecek bir
beldeye hicretle emrolundum. Ona Yesrib diyorlar. O
Medine’dir. Körüğün demirin pasını temizlediği gibi
Medine’de kötü insanları temizleyecektir.”
161
Buhari Ebu Hureyre’den rivayet eder: Peygamberimiz
(s.a.v) şöyle buyurdular: “Medine’nin giriş ve
çıkışlarında melekler nöbet tutar. Deccal ve taun
hastalığının Medine’ye girmesini engellerler.”
Tirmizi Nafi’den, onunda ibn-i Ömer’den rivayet ettiği
bir hadiste Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdular:
“Medine’de ölmeye gücü yeten orda ölsün, zira ben
Medine’de ölen kişiye şefaat ederim.”
Buhari ve Müslim Ebu Hureyre’den rivayet eder ki:
Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurdular: “Ben’im
bu mescidimde kılınan bir vakit namaz, diğer
mescitlerde kılınan bir vakit namazdan 1000 derece
daha faziletlidir. Mescid-i Haram müstesna zira orda
kılınan namaz 100000 namaza bedeldir.”
Tabarani Enes b. Malik’ten rivayet ettiği bir hadiste
Peygamber (S.A.V)’in şöyle buyurduğunu belirtiyor:
“Kim benim mescidimde hiç ara vermeden 40 vakit
namaz kılarsa, kendisine biri ateşten diğeri kıyamet
gününün azabından olmak üzere iki kurtulma
beraatı verilir ve nifaktan da uzak tutulur”.
Buhari, ve Müslim Ebu Hureyre’den rivayet eder ki
Peygamberimiz (S.A.V) şöyle buyurdular “Evimle
minberim arasındaki mekan Cennet Bahçelerinden
bir bahçedir.”
Efendimiz s.a.v. in Mescidi şerifini ve kabri şeriflerini
ziyaret etmenin fazileti hakkında hadisi şerifler.
162
مَنْ حَجَّ الْبًَيْتَ وَلَمْ يَزُرْنِى فَقَدْ جَفَانِى
“Her kim Beytullahı hac ederde, beni ziyaet etmezse
muhakkak bana cefa etmiş olur.” (Ali el Mütteki)
مَنْ حَجَّ اِلَى الْمَكَّةَ ثُمَّ قَصَدَنِى فِى مَسْجِدِى كُتِبَتْ لَهُ
حَجَّتَانِ مَبْرُورَتَانِ
“Her kim Mekke’ye hac ederse sonra benim
mescidimde beni ziyaret kasdederse ona iki makbul
hac (sevabı) yazılır.” (Ali el Mütteki)
“Kabrimi ziyaret edene ىşeتِf عَa اaفَt شَim ل هُ v تْacبَi جbَ و o ىlu رِr رَ قَ ”ْ. ب (A زَا l i ن E مَl
Mütteki – Kenzul Ummal)
“He ىr اتِk يَi حmَ ى hفِ a ىcِ ارَ ن y زَa pنْa مَr كَd a كَا نَ v e ىfaِ اتt فَı وmَ دَd عْaَ بn ى sرِo قَبْn رrَa فَ زا k جaَّb حَr i نmْ مَi
ziyaret ederse beni hayatımda ziyaret etmiş gibi olur.”
(Ali El Mütteki – Kenzul Ummal)
“H تهُeُ غrْ بلِkْ اُi m ائ يًا bَن a ىَّnَلa ى عَ kaَلّb صَri m مَنْin تُ هُ y عْa مِn سَın ىd رaِ قَ بs a دَl نaْ عtِ e ىَّdَ علeَr ىseَ ص,لّ o nنْu مَ
duyarım. Uzaktan salat okuyanın salatı da bana ulaşır.”
(Ali El mütteki Kenzul Ummal)
مَنْ صَلَّى فِى مَسْجِدِى اَرْبَعِينَ صَلاَةً لاَ يَفُوتُهُ صَلاَةٌ كُتِبَتْ
لَهُ بَرَاءَةٌ مِنَ النَّارِ وَنَجَاةٌ مِنَ الْعَذَابِ وَبَرِئَ مِنَ النِّفَاقِ
163
“Her kim benim mescidimde hiçbir vakit
kaçırmadan (peşpeşe) kırk namaz kılarsa o kişiye
cehennemden beraat ve azabtan kurtuluş yazılır ve
o kişi münafıklıktan beri olur.” (Ahmed ibni Hanbel –
Müsned)
مَا بَيْنَ بَيْتِى وَمِنْبَرِى رَوْضَةٌ مِنْ رِيَاضِ الْجَنَّةِ
“Evimle minberimin arası cennet bahçelerinden bir
bahçedir.” (Buhari)
صَلاَةٌ فِى مَسْجِدِى هَذَا خَيْرٌ مِنْ اَلْفِ صلاَةٍ فِيمَا سِوَاهُ اِلاَّ
الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ
“Benim şu mescidimde kılınan bir namaz (Mekkedeki)
Harem mescidi müstesna olmak üzere, başka
mescidlerde kılınan bin namazdan hayırlıdır.”
(Buhari)
ME DİNE ADABI
Hacının Medine-i Münevvere’de takınacağı
edep, yaşayacağı huzur, Hac ve Umresininde
mebrur olmasının göstergesi sayılmıştır. Medine-i
Münevvere’de geçirilen günlerde şu tefekkür hiç
kalbden ve zihinden çıkarılmamalıdır. Efendimizin
kabrini ziyaret,kişiyi O’nu hayatta iken ziyaret etmiş
gibi kılar. Bütün Medine günlerinde kalbinde
ve zihnindeki tefekkürle, her tarafında izleri olan
Efendimizi düşünmek, O’nun ruhen bizi görüp
izlediğini zihinden ve akıldan çıkarmamaya özen
164
göstermek olmalıdır. Yeme ve içmede dikkat ve usul
üzere olmalı. Boşa vakit geçirmekten, çarşı pazarda
malayani işlerden uzak durmalı. Arkadaşlarla,
kafile görevlileri ile devamlı uyum, sabır, insaflı ve
hoşgörülü olmaya azami özen göstermeli.
Mescidi Saadet’e her girişte itikaf niyeti ile içeri girip
2 rekat tahiyyatül mescid namazı kılmalı . Kur’anla,
zikirle ve selatü selamla meşgul olmalı. Çok zaruri
olmadığı müddetçe mescitte boş şeylerle malayani
sözlerle vakit geçirmemeli. Ecdadımız mescidi
yaparken oranın yapımında işçiler Efendimizi rahatsız
etmeme noktasında o kadar dikkat etmişler ki usta
amele arasındaki işin gereği zaruri konuşmaları bile
hafif sesle Cenab-ı Hakk’ın ismini zikrederek ‘Hu’
ismi ustanın ameleye taş getir, ‘Hak’ ismi harç getir
gibi rumuzlarla zaruri konuşmaları bu güzel lafızlarla
yapmışlardır. Bu makama yakışmayan söylem ve
davranışlardan fersah fersah uzak kalmışlardır. Bizlere
de yakışan bu edep insanı ecdadımıza layık olmak,
Efendimizin mescidinde ve huzurunda onu rahatsız
edecek söylem ve davranışlarımıza çok çok dikkat
etmek gereklidir.
Sıhhatı ve şartları elverişli olanlar pazartesi ve
perşembe günlerini Medine-i Münevvere’de oruçlu
geçirmeye gayret etmelidirler. Bu Medine adab
ve huzuruna büyük katkı sağlar. Pazartesi günleri
Uhud’u ziyaret etmek, cumartesi günleri mümkünse
165
Kuba mescidini ziyaret etmek Medine adabının
önemli özelliklerindendir. Kaza namazı olanların
günde en az 2-3 günlük kaza namazı kılmaları,
olmayanlarında 10 rekata kadar tehheccüt namazı,
işrak vaktinde 2 rekât işrak namazı (işrak vakti sabah
namazı vaktinin bitiminden 45 dk sonraki vakittir)
kılmalı. Öğlen namazı vaktinden en az 1 saat evvel
mescide gitmeli en az 2 rekat en fazla 12 rekat duha
namazı kılmalı . Akşam namazından sonra 6 rekât
evvabin kılmalıdır. Medine-i Münevvere’de bolca
selatu selam getirmeli.
Sabahtan öğlene kadar
اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ عَدَدَ ماَ فِى عِلْمِ اللهِ صَلَوةً
selatu selamını zikretmeli. Bu selatu للهِ seا l كaِm مُلْ E مِfe وَاn دَdبِi mمَةً i ئِz اe دَ
olan muhabbetin ziyadeleşmesine vesile olur.
Öğlen ile ikindi arasında
اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ فِى اْلاَوَّليِنَ وَاْلاَخِريِنَ وَ فِى
الْمَلاَءِ اْلاَعْلَى اِلَى يَوْمِ الدِّينِ
selatu selamını bolca zikretmeli. Bu selatu Selam
Efendimize ittibayı, sünnetine ve adabına tabi olmayı
güçlendirir.
166
İkindiden yatana kadar
جَزَا الله عَنَّا سَيِّدَنَا مُحَمَّدًا صَلَّى الله عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَا هُوَ
selatu selamını bolca zikretmeli. Bu selatu sel هُaَلm اَهْ
Efendimizi kabrinde memnun ve hoşnut etmeye,
kalbde nurunun iyadeleşmesine vesile olur. Medine-i
Münevvere’de mescidi saadette bilhassa duaların
kabulüne güçlü bir vesile olur.
MESCİD ADABI ve EFENDİMİZ (S.A.V)’İ ZİYARET
Mescidler Allah (c.c)’ın evidir. Buralara ibadet
maksadıyla giden bir mümin kulun dikkat etmesi
gereken bazı hususlar vardır. Çünkü bunu en başta
evin sahibi olan Rabbül Alem saniyen de Rasulü
zişan efendimiz (s.a.v) emretmektedir.
Mescid-i Nebeviye ilk kez giden kimse evvela gusül
abdesti almalıdır. Temiz elbiseler giyerek güzel
kokular sürünmelidir. Sükunet ve vakalar Mescide
sağ ayağı ile girmeli ve girerken de “Euzübillahil
azim vebivechihilkerim ve sultanihilkadim
mineşşeytanirrahim. Bismillah Allahümme salli ala
Muhammedin ve ala ali Muhammedin vesellim,
Allahümmağfirli zünübi veftah li ebvabe rahmetike”
duasını okumalıdır.
Mescide girdikten sonra eğer mümkünse ve kerahet
değilse iki rekat “Tahiyyat-ül Mescid” namazı kılar.
167
Aslında bu namazı her mescide girildiğinde kılmak
lazımdır.
Sonra Peygamber (s.a.v)’in kabri şerifinin karşısına
gider, yüzünü kabirlerin bulunduğu istikamete
çevirir ve ellerini kaldırmadan selam verir. Selamı
önce Efendimiz (s.a.v)’e sonra Hz. Ebu Bekir’e sonra
da Hz. Ömer’e verir. Selam esnasında okunacak
olan selamlama duaları “Ziyaret duaları” adlı kısımda
zikredilmiştir. Daha sonra huşu ve edep içerisinde
oradan ayrılıp, hayatımız boyunca Efendimiz ‘(s.a.v)’e
salata selam getirmeye gayret etmelidir. Ancak
Medine-i Münevvere gibi mübarek bir mekanda ve
Hacc ayları gibi mübarek bir zamanda bulunduğu
sırada salatu selamın adetini imkan nispetinde artırır.
Çünkü Efendimiz (s.a.v) bir Hadis-i Şeriflerinde:” …
Bana salatu selam getiriniz. Çünkü salat ve selamınız
bana nerede olursanız olun ulaşır”.
Bir diğer Hadislerde ise: “Kim bana bir salavat-ı şerife
getirerek beni anarsa, Allah (c.c)’da onu on misli ile
anar” buyurmuşlardır. Allah’ın mescitlerinde gereksiz
yere konuşmak, yüksek sesle bağırıp çağırıp, kayıp
eşyasını aramak, alış verişte bulunmak ve etrafındaki
Müslümanlara eziyet verici tutum, davranış ve
durumlarda son derece kaçınmak gerekir. Cenab-ı
Hakk Hucurat suresinin 2, 3 ve 4. ayetlerle Mescitte
yüksek sesle konuşmanın cezasını, konuşan
insanın amellerinin boşa gideceğini şöyle beyan
168
eder; “Ey inananlar! seslerinizi, Peygamberin sesini
bastıracak şekilde yükseltmeyin. Farkına varmadan,
işlediklerinizin boşa gitmemesi için Peygambere
birbirinize bağırdığınız gibi yüksek sesle bağırmayın.
Seslerini Peygamberin yanında kısan kimseler,
Allah’ın gönüllerini takva ile sınadığı kimselerdir.
Onlara mağrifet ve büyük ecir vardır.” Hz. Ebu Bekir
(r.a)’ın Allah Resulü’nün yanında hayatta iken ya da
vefatından sonra sesi yükseltme caiz değildir dediği
rivayet olunur. (EI-Dürrü EI Selim, S. 72) Resulü Zişan
Efendimiz (s.a.v) bir Hadis-i Şeriflerinde. “Sizden
biriniz mescitte kaybettiği bir şeyi arayan kimseyi
duyduğunda ona Allah aradığını buldurmasın desin.
Mescitler bunun için inşa edilmemişlerdir.”
Bir diğer hadislerinde ise: “Melekler de Ademoğlu’nun
rahatsız olduğu şeylerden rahatsız olurlar”
buyurmuşlardır.
MÜHİM BiR KAÇ HATIRLATMA
“HACC MEŞAKKATTİR” hadisini hiç bir zaman hatırdan
çıkarmayarak Hacc esnasında karşılaşacağımız
zorluklara karşı sabırlı ve metanetli olmaya gayret
gösteriniz, şeytan ve nefsin Hacc ibadetini ifsad
etmek için mümin kullarla özellikle uğraştığını
hatırınızdan çıkarmayınız.
– Namazlarınızı mutlaka Mescid-i Nebevide kılmaya
özen gösteriniz
169
– Haremi Şerifte dünya kelâmı konuşmamaya azami
gayret ediniz, vakitlerinizi kaza ve nafile namazları
kılarak, Kur’an-ı Kerim okuyarak geçiriniz.
– Medine-i Münevvere’de geçireceğiniz kısa ve değerli
vakitlerinizi çarşı – pazarda gezerek harcamayınız.
– Her türlü tartışmanın hacc ibadetine zarar vereceğini
gözönünde bulundurarak bu tür hareketlerden
kaçınınız .
– Özellikle Hacc sezonunda Medine’de su sıkıntısı olduğundan
su israfından kaçınınız.
– Hacc ibadeti boyunca kafile boyunca kafile başkanlarınızın
talimatlarına uymaya gayret gösteriniz
UHUD DAĞI VE UHUD ŞEHİTLERİ
Uhud Dağı; Medine-i Münevvere’nin kuzeyinde,
Mescid-i Nebeviye 5,5 km uzaklıktadır. Bir çok
kıymetli madeni bünyesinde bulunduran (altın, sarı,
yakut, antimuvan v.b.) ve kırmızı granit taşlardan
müteşekkil bir dağdır. Yüksekliği 121 m’dir. Hemen
mükabilindeki tepe, okçular tepesi olarak bilinen
“Ayneyn Tepesi”dir. ikisi arasındaki vadiye “Kanal
Vadisi” denir. İslam tarihinde büyük bir öneme sahip
olan Uhud Savaşı, adını bu dağdan almıştır.
Uhud Savaşı
Hicretin üçüncü senesinin şevval ayında bu dağın
önünde olmuştur.
170
Savaşın sebepleri: Mekkeli müşriklerin hicri ikinci
yılda Bedirde tatmış oldukları yenilginin intikamını
almak ve Kureyş’in civar kabileler arasındaki sarsılan
otoritesini yeniden sağlamlaştırmak istemeleri idi.
Hatırlanacağı üzere Peygamber efendimiz (S.A.V),
Medine’ye hicretinden bir yıl sonra Ebu Süfyan
komutasında, Mekkeli Müşriklere ait yüklü bir ticaret
kervanının Şam’dan gelmekte olduğunu haber
almış ve üçyüz sahabi ile birlikte bu kervanı ele
geçirmek, netice itibariyle Mekke’ye ekonomik bir
darbe vurmak maksadıyla kervanın gececeği yola
doğru harekete geçmişti. Ebu Süfyan bunu haber
almış ve kervanın yolunu değiştirmiştir, Mekke’ye
bir haberci göndererek onlardan yardım istemişti.
Bunun üzerine Ebu Cehil komutasındaki bin kişilik
bir kuvvet Mekke’den hemen yola çıkmıştı .
Medine’den bir ticaret kervanına saldırmak için
üçyüz kişlik bir grupla, bin kişilik Mekke ordusu
Medine-i Münevvere’ye 150 km uzaklıktaki Bedirde
karşı karşıya geldi. Müslümanlar müşrik ordusuna
unutamayacağı bir ders verdi. Başta Ebu Cehil olmak
üzere Mekke’nin ileri gelen azılı kafirleri bu savaşla
öldürülmüştür. 70 ölüye karşı müslümanlar 14 şehit
vermişlerdi. 70 de esir vardı. Ebu Süfyan sağ sağlim
kervanını Mekke’ye ulaştırmıştı, ancak savaş sonucu
Mekke’de bir bomba tesiri yapmıştı . Mekke’nin ileri
gelenleri bir araya gelmiş ve Şam’dan gelen ticaret
171
kervanını tüm gelirlerini müslümanlarla yapılacak
olan savaşta silah ve mühimmat harcamalarında
kullanılmasına ve Medine’ye büyük bir orduyla
hücum edilmesine karar vermişlerdi. İşte Uhud
savaşı bu intikam yemininin doğurduğu bir savaştır.
3000 kişlik bir orduyla Medine’ye doğru kafirler yola
çıkarlar. Yanlarında sekizde kadın vardır. Kadınlar
şarkı söyleyerek müşrik ordusunu cesaretlendirmek
için orduya alınmıştır .
Efendimiz (S.A.V) haberi Mekke’deki amcası Abbas’tan
alır. Ashabı ile istişare eder. Onları Medine’de kalıp
şehri savunmaları ya da şehir dışına çıkıp meydan
savaşı yapmaları konusunda tercih yapmaları için
serbest bırakır. İşte bu Muhammedi terbiyenin
en önemli özelliklerinden birisidir. “Fikir hürriyeti”.
Oysa Allah Resulü fikrini söyleyerek Medine’nin
etrafının tabii dağlarla çevrili olduğunu, tabii bir
kale görünümünde olan Medine’yi savunmanın
meydan savaşından daha isabetli olacağını,
böylelikle de kadınlar ve çocuklardan lojistik destek
sağlanabileceğini belirtir ve ashabına ona uymalarını
emrederdi. Ama O, onları serbest bırakmış ve
fikirlerini özgürce açıklamaları için fırsat tanımıştı
. Yaşlı ve tecrübeli sahabeler Efendimizin fikrinde
idiler. Bunların arsında münafıkların reisi Abdullah
b. Ubey b. Selul’da vardı. Ancak şehadet arzusuyla
tutuşan ve şeceatlerini kafirlere göstermek isteyen
172
genç kahramanlar ısrarla meydan savaşını istediler.
Hem onların birçoğuna Bedir Savaşına katılmakta
nasip olmamıştı. Bu fırsat kaçmamalıydı.
Efendimiz (S.A.V) gönlü savunma savaşını arzu
etmesine rağmen meydan savaşını kabul etti.
Hazırlanmak için evine girdi. Bu arada ashab kendi
arasında istişare etmiş ve Efendimiz (S.A.V)’i meydan
savaşına istikrah ettiklerinin farkına varmışlar,
pişman olmuşlardı . Hz. Hamza’yı elçi gönderip
Efendimiz (S.A.V)’e dilerse Medine’de kalacaklarını
iletmişlerdi. Efendimiz (S.A.V) zırhını kuşanmış ve
silahlanmıştı. Hz Hamza’ya “bir peygambere zırhını
kuşandıktan sonra savaşmadan çıkarmak yakışmaz”
diyerek askeri dehasını birkez daha göstermiş
ve hayatiyet arzeden konularda tereddüde yer
olmadığını ashabına anlatmıştı. İslam ordusu
100 kişiyle Medine’den Uhud’a doğru yola çıkıp
Şeyheyn denilen mevkiye gelince, münafıkların
reisi Abdullah b. Ubey b. Selul 300 kişilik bir grupla
ordudan ayrıldı. Ayrılış sebebi ise evvela Efendimiz
(S.A.V)’in kendisini dinlemeyip gençleri dinlediği ve
ikinci olarak da savaş olmayacağına inanmaları idi.
Zorluktan ve meşakkatten nefsi bahanelerle kaçan
tipik bir münafıklık göstergesi idi. Aslında bu iyilerin
kötülerden ayıklandığı İlahi temizlik operasyonuydu.
Geri kalan 700 inanmış mümin Uhud’a vardılar.
Peygamberimiz (S.A.V) ordusunun yüzünü Medine’ye
173
dönecek şekilde arkalarını Uhud Dağına verdirdi.
Ayneyn tepesine Abdullah b. Cübeyr komutasında
50 okçu yerleştirdi ve onlara “kazansak, onları mağlup
etsek yada yenilip hezimete uğradığımızı görseniz
bile yerinizi terketmeyeceksiniz” diye emir verdi.
Savaş, mübarezeden sonra başladı. Tarihi kanlarıyla
yazan islam kahramanları, aslanlar gibi dövüştüler.
iman birkez daha küfre galip geldi. Kafirler gerilemeye
başladılar müşrik kadınlar def çalıp askerlere şiirler
okuyarak onları cesaretlendirmeye çalışıyorlardı ama
nafileydi. 3000 kişilik ordu dağılmış ve geride bir sürü
ganimet bırakarak kaçıyordu.
Müslümanlar ganimet toplamaya başladılar. Bunu
gören okçular Efendimiz (S.A.V)’in kendilerine vermiş
olduğu emrin vaktinin sona erdiğine hükmedip,
tepeden aşağıya inerek ganimet toplamaya katıldılar.
Okçuların reisi Abdullah b. Cübeyr 5-6 kişilik bir
grupla tepede kaldı.Arabın dört dahisinden biri kabul
edilen Halit b. Velit bunu fark etmekte gecikmedi.
Yanına aldığı bir grup atlı ile beraber tepeyi arkadan
dolaşarak Müslümanlara saldırdı.
İki ateş arasında kalan müslümanlar birer birer
toprağa düşmeye başladılar. Ortalık birbirine
karışmıştı. Kimin kimi vurduğu belli değildi. Hz.
Huzeyfe’nin babası Hz. Yeman, müslümanlar
tarafından yanlışlıkla öldürülmüştü. Hz. Vahşi
(sonradan müslüman olmuştur) Efendimiz (S.A.V)’in
174
çok sevdiği, İslam’ın ve müslümanların hamisi olmuş
büyük İslam kahramanı Hz. Hamza’yı şehit etmişti.
Yine, büyük İslam davetçisi ve ordunun sancaktarı
olan Hz. Mus’ab b. Umeyr de şehit düşmüştü.
Peygamberimiz (S.A.V)’in korumalığını yapan yedi
sahabenin hepsi şehit olmuştu. Kafirler, Efendimiz
(S.A.V)’ e kadar yaklaşmışlar ve O’na hücum etmişlerdi.
Kainatın Efendisinin azı dişi kırılmış, miğferinin
demiri alnına batmış, yüzünden kanlar akıyordu.
Bu esnada müslümanlar arasında Peygamberimiz
(S.A.V)’in öldüğü şaiyası yayıldı .Tabiatıyla bu haber
bir şok tesiri yaptı. Kimi sahabeler Allah Rasulü’nün
olmadığı bir hayatta yaşamanın ne ömemi var deyip
var gücüyle kafir saflarına saldırıyor şehit edilene
kadar savaşıyordu, kimisi ise peygamber olmadan
savaşmanın bir anlamı olmadığına hükmedip savaşı
bırakarak bir köşede ağlıyordu. Bir kısım sahabe
de ne yapacağını bilemediğinden Medine’ye geri
dönüyordu. İste emre itaatsizliğin fecii sonucu!..
.. Hz. Ömer (r.a) Allah Resulü’nün hayatta olduğu
nu haykırır ve müslümanlar toparlanmaya başlarlar.
Efendimiz (S.A.V) orduya dağa doğru geri çekilmesi
emrini verir. Ordu toparlanır. Peygamberimizin
yaralarını Hz.Fatma ile Hz. Ali pansuman eder.
Bu esnada Ebu Süfyan yüksekçe bir yere çıkar ve
Efendimiz’in (S.A.V)’in bulunduğu tepeye doğru
bağırarak O’nun hayatta olup olmadığı sorar.
175
Efendimiz (S.A.V) cevapsız bırakılmasını emreder.
Ebu Süfyan sonra Hz. Ebu Bekir’in hayatta olup
olmadığını sorar. Yine cevapsız bırakılmasını
emreder Efendimiz, üçüncüsü Hz. Ömer’i sorar Ebu
Süfyan, müslümanların sükutunu Efendimizin ve
Hz Ebu Bekir’in hayatta olmadıklarına sevinmiş ve
kibirlenmiştir. Efendimiz (S.A.V) Hz. Ömer’e cevap
vermesi için işaret eder. Oda gerektiği şekilde cevap
verir. Ebu Süfyan Peygamberimize bir yıl sonra
Bedir’de bir meydan savaşı daha teklifinde bulunur,
kabul eder. Sonra ashabına dönerek, “bir kafirin
müslümanlardan daha üstte olması, müslümanlara
yakışmaz” diyerek Ebu Süfyan’ın tepeden aşağıya
indirilmesini emreder. İslam uleması bu nebevi
sözü rehber edinerek islam toplumunda yaşayan
zimmilerin evlerinin müslümanların evlerinden
daha yüksek olmayacağı ve yıllık cizyesini veren
zimmilerin parayı avuçlarına koyup müslümanların
elleri üsteyken teslim etmeleri gerektiğine hükmetmişlerdi.
Peygamberimiz (S.A.V) Uhud şehitlerini kanlı elbiseleri
ile cenaze namazı kılanmadan şehit oldukları yere
defnedilmelerini emreder. 70 şehit oraya defnedilir.
Efendimiz (S.A.V)’in defin işlemi esnasında Kuran’dan
ezberi daha çok olanı, definde takdim etmesi
dikkat çekicidir. Şühedanın defninden sonra Hz.
Peygamber (S.A.V), ashabına saf tutarak uzun bir
176
şekilde döndükten sonra, müşriklerin Medine’ye
saldırma ihtimali olabileceğinden 70 kişilik bir
grubu Hz. Ali komutasında Hamraul Esed Mevkisine
göndermiş sonra da geri kalan sahabelerle beraber
bizzat kendiside giderek kafirlerin saldırısından emin
olmak istemiştir.
Uhud Dağı, Uhud Savaşı Efendimiz (S.A.V’)in
hayatında önemli bir yer tutmuş ve hayatı boyunca
sık sık gidip Uhud Şehitlerini ziyaret etmiş, Uhud
Savaşından çokça söz etmiştir. Bir hadisi şeriflerinde
“Uhud Dağı Cennet Kapılarından bir kapıdır.“ “Uhud
Dağı bizi sever biz de Uhud’u” diye buyurmuştur.
Uhud Dağ’ı mübarek bir dağdır. Hz. Harun aleyhisselam,
bu dağda metfundur. Kardeşi Hz. Musa ile
birlikte Hacca geldiklerinde Medineye uğramışlardır.
Son peygamberin hicret yurdunu görmek için
çıktıkları Uhud Dağının tepesinde Hz. Harun
hastalanarak vefat etmiş ve oraya gömülmüştür.
(Vefaülvefa S.-930, EI-durru EI-semin S: 181)
Uhud Savaşı, hakkında bir çok ayetin indiği
Müslümanların kıyamete kadar ibretle incelemesi
gereken, derslerle dolu bir savaştır. Evvela 700 kişi
gibi bir sayının 3000 kişi önünde korkusuzca savaşa
girmesi, kemmiyetin değil keyfiyetin önemli olduğu
en büyük delilidir. Gerdek gecesi sabahı, cihad ilan
edildiğinde, savaşı ve şehadeti kaçırırım korkusuyla
yıkanmaya dahi fırsat bulamadan cihada koşan ve
177
şehadet şerbetini içen, sonrada melekler tarafından
yıkanan Hz. Hanzala Uhud kahramanlarındandır.
Yaşları küçük olduğu gerekçesiyle savaşmalarına izin
verilmeyen Semura b. Cündüp ve Kafi b. Hudeye
Peygamberimizin yanına gelerek. Savaşa katılmak
istediklerini söylediler. Rafi iyi bir ok atıcısı olduğunu
ispatladığı, Semura’da Rafi’yi güreşte yıktığı için
savaşa alınmışlardı. Uhud Savaşı günü Müslüman
olan ve o gün şehid olan, hiç namaz kılmadığı halde
Cennete giden Amr. b. Akyes de Uhud şehitliğinde
yatanlardandır. Uhud’da kadın kahramanlarda vardı.
Ümmü Amare Peygamberimizi savunmak zorunda
kalmış ve yaralanarak gazi olmuştu. Başta Hz. Aişe
ve Ümmü Süleym olmak üzere bir çok sahabe kadın
yaralılara su vermişler, yaraları tedavi etmişlerdi.
Ulema bu savaştan sonra, gerektiğinde ve fitneden
emin olunduğunda, kadınlardan ilk yardım ve
lojistik destek konusunda yararlanılmasında bir beis
olmadığı hükmüne varmışlardır.
Efendimiz (S.A.V) kendisini öldürmeye yemin etmiş
ve bu yeminini gerçekleştirmek için üzerine gelen
Ubey b. Halefe bir mızrak atarak yaralamış ve Uhud
dönüşünde bu kafir yolda ölmüştür.
Beni Didar kabilesinden kocası, kardeşi ve babasının
şehit olduğunu haber verdikleri halde Resulullah
(S.A.V)’i soran ve onu sağ sağlam görmeden
ayrılmayan, iman abidesi hanım da Uhud’un şehid
178
anaları kervanındandır. Hz. Hamza’yı şehit eden Vahşi
ile, ona bu emri veren Ebu Süfyan’ın karısı Hind bindi
Utbe; Kocası Ebu Süfyan ile birlikte Uhud Savaşından
yedi yıl sonra Mekke’nin Fethi esnasında müslüman
olmuştur!
Ve daha nice dersler ve ibretler ile incelenmesi
gereken bir savaştır. Uhud şühedasını bu duygularla
perşembe günü ziyaret etmek müstehaptır.
MESCiD-i KIBLETEYN ve KIBLENiN KABE YÖNÜNE
GEÇMESİ
Peygamberimiz (s.a.v)Hicretten önce namazlarını
Mescid-i Aksa’ya doğru yönelerek kılıyordu. Kabe-i
Muazzama’yı da Mescid-i Aksa ile arasına alıyordu.
Bu durum Hicretten sonra 16 ay kadar devam etti.
Ama onun gönlü namazlarını Kabe’ye doğru kılarak
eda etmeyi istiyordu. Bir vahiy bekliyor ve kıblenin
değişmesi için dua ediyordu. Çünkü müslümanların
Mescid-i Aksaya doğru namaz kılmaları yahudilerin
hoşuna gidiyor ve kendi aralarında “Muhammed bize
muhalefet ediyor ama bizim kıblemize yönelerek
namaz kılıyor” şeklinde konuşuyorlardı.
Bu beklenti Hicretin ikinci senesi Recep ayının 17.
günü sona erdi. Kıblenin değişmesini emreden ayet
Efendimiz (s.a.v)’e, bugün Kıbleteyn mescidi olarak
bilinen Beni Seleme yurdunda öğle namazını eda
ederken indi. Peygamberimiz (s.a.v) o anda yönünü
Kabe’ye doğru çevirdi. Mescid-i Aksaya doğru
179
yönelerek başlanılan namaz, Kabe-i Muazzama’ya
doğru yönelinerek bitirilmiştir. “(Ey Muhammed) Biz
Senin yüzünün göğe doğru çekilmekte olduğunu
(yücelerden haber beklediğini) görüyoruz.
İşte şimdi, seni memnun olacağın bir kıbleye
döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram’a
çevir. “(Ey müslümanlar) sizde nerede olursanız
olun (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. (Bakara:
144) Peygamberimiz (s.a.v) kıblenin tahvilinde ilk
öğle namazını Beni Seleme mescidinde (Kıbleteyn
Camii), ilk ikindi namazını Mescid-i Nebevide ve ilk
sabah namazını Kuba Mescidinde kılmıştır. Beş vakit
namaz. Hicretten 18 ay önce Miraç Gecesinde farz
olmuştur. Hicretten sonra da 16 ay devam edildiğine
göre Efendimiz (s.a.v) ve ashabı toplam 2 sene 10
ay namazlarını Mescid-i Aksaya doğru yönelerek
kılmışlardır. Bu süre içinde vefat eden sahabe sayısı
10’dur. Kıbleteyn Mescidine iki kıbleli mescid adı
verilmiştir.
HENDEK SAVAŞI ve YEDi MESCİDLER
Savaşın Sebepleri: Medine’den Hayber’e sürülen
Beni Nadir yahudilerinin ileri gelenleri Mekke’ye
giderek Kureyşlilerle konuşmuş ve onlara Medine’ye
karşı yapacakları bir savaşta destek olacaklarını
haber vermişti. Kureyşli müşrikler ise Uhud Dağında
Efendimiz (s.a.v)’e vermiş oldukları “bir yıl sonra
Bedirde harp” sözünde durmamışlar, müslümanlar
180
Bedir’e gidip karşılarında kimseyi göremeyince
geri dönmüşlerdi. Hendek Savaşı Hicret’in 5. senesi
Şevval ayında olmuştur.
Bu sebebi ne olursa olsun savaşmanın bir kahramanlık
sayıldığı zamanın coğrafyasında civarda
duyulmuş ve kureyş kabilesinin otoritesinin zayıflamasına
yol açmıştı. Bedir’in ve kısmende olsa
Uhud’dakilerin acısını unutamayan Kureyş için bu
teklif kaçırılamayacak bir fırsattı. Üstelik Şam ticaret
yolu halâ müslümanların tehtidi altında idi. Beni
Nadir Yahudilerine olumlu cevap verdiler. Ancak
Yahudiler bununla yetinmeyip diğer büyük kabileleri
de ziyaret ederek onlara Hayberin tarım ürünlerinin
yarısını vaat ederek savaşa ikna ettiler.
Gatafan, Kinane ve Tehame gibi meşhur kabilelerin
iltihakıyla 10.000 kişilik bir müttefik ordusu
Medine’ye doğru hareket etti. Peygamberimiz
(s.a.v) olağanüstü hal durumu ilan ederek ashabını
toplantıya çağırdı, durum değerlendirilmesi yapıldı.
Fars’lı (İran’lı) bir müslüman olan Selman-ı Farisi’nin
önerdiği görüş kabul edildi. Buna göre, düşmanla
müslümanlar arasında hendek kazılacaktı. Medine-i
Münevvere’nin doğu, batı ve güney tarafları evler,
hurmalıklar ve çalılıklarla örtülü olduğundan ve bir
ordunun levazımatıyla burdan geçmesi mümkün
olmadığından geriye hendek kazımı için kuzey
ve batı kısmı kalıyordu. Nitekim tarih boyunca
181
Medine’ye yapılan hücumlar hep bu cihetten
yapılmıştı. Hz Musa (a.s) ve Davut (a.s)’da Medine’ye
yapmış oldukları akınları bu yönden yapmışlardı.
Hendek kazılmaya başlandı. Mevsim kıştı.
Dondurucu soğuk ensar ve muhacirlerin iliklerine
kadar işliyor, had safhaya varan açlıktan ötürü
Efendimiz (s.a.v) dahil bir çok sahabe karınlarına taş
bağlayarak çalışıyordu. Ancak iman ateşi soğuğu yok
etmişti. Hendek 6 gün gibi kısa bir zamanda kazıldı.
Uzunluğu 2725 m, derinliği 5 m, genişliği 6 m olan
hendeğin kazılmasında başta Efendimiz (s.a.v) olmak
üzere 1000 sahabe bil fiil çalışmıştır. Hendek Sefa
Dağının önünden Mescid-i Müsterahın güneyine
kadar geniş ve kavisli bir yay şeklinde uzanıyordu.
İslam ordusu, karargahını bu gün Yedi Mescidler
olarak bilinen Sefa Dağında kurdu.
Hendekten çıkarılan topraklarla hendeğin gerisine
siperler yapıldı 500 kişilik bir grup ise hendek
boyunca sürekli devriye görevi yapıyor, yüksek
sesle tekbir getirerek var olduklarını Beni Kureyza
Yahudilerine bildiriyorlardı.
Beni Kureyza, bugün Avali olarak bilinen Medine’nin
9. batısına bakan kısmında yaşayan yahudi kabilesiydi.
Peygamberimiz (s.a.v) Medine’ye Hicretinden sonra
hazırlamış olduğu anayasada (Medine Vesikası)
onlarla anlaşma yapmış ve Medine’de kalmalarına
182
müsade etmişti. Şimdi ise Beni Nadir yahudilerinin
sebeb olduğu bir savaşta ihanet etmelerinden
endişe ediliyordu. 10.000 kişilik müttefik ordusu
Medine’ye vardıklarında hiç beklemedikleri hendekle
karşılaşınca şaşırıp kaldılar. Şehirleri etrafına hendek
kazarak savunmak Arap Yarımadası’nda bilinen
bir metot değildi. Ne yapacaklarını bilmez bir hale
geldiler. Şehri muhasara altına alıp Müslümanların
bir gaflet anını beklemeye başladılar. Düşman
ordusundan bir kaç kişi hendeği geçmeye kalkışdıysa
da Müslümanlar tarafından ok yağmuruna tutularak
püskürtüldüler. Hendek savaşı, müşriklerden 10.000
müslümanlardan 3000 kişinin katılmasına ve o
zamana kadar katılımı en fazla olan savaş olmasına
rağmen ölü sayısının en az olduğu savaştır. 6
müslüman şehit olmuştur. Kafirlerin ölülerinin sayısı
da bir elin parmak sayısını geçmez. Buna rağmen
Hendek savaşı, beden savaşından ziyade bir sinir
ve taktik harbidir. Bedir ve Uhud’da olduğu gibi bir
günlük savaşa alışkın olan Mekkeliler hayatlarında
ilk kez değişik bir savunma stili ile karşılaşınca fena
halde bozulmuşlardı. Buna ilave olarak hendeği
atlama çabaları boşa çıkmış ve bir günlük savaş
mühimmatı ile gelen ordu üç hafta süren muhasara
boyunca sıkıntılı anlar yaşamaya başlamıştı . Beni
Kureyza yahudilerinin göndermiş olduğu yardımlar
Müslümanlar tarafından fark edilmiş yardım yolu da
kesilmişti. Hendek savaşının bir diğer adı da “Ahzab
183
savaşıdır.” Ahzab hizip kelimesinin çoğuludur. Hizip
ise parti, grup ve bölük anlamına gelir. Kafir ordusu
değişik gruplardan oluştuğu için bu orduya Ahzab,
savaşa ise Ahzab savaşı denmiştir. Kuran-ı Kerimin 33.
suresi olan Ahzab suresi de adını bu savaştan almıştır.
Bu orduyu oluşturan grupların gayeleri ise farklı farklı
idi. Kureyşliler Hz. Muhammed ve ordusunu ortadan
kaldırmak, yeni neşvünema bulan İslam devletini
yıkmak, sarsılan otoritelerini sağlamlaştırmak
istiyorlardı. Gatalanlılar ise Müslümanları öldürerek
Hayber tarım ürünlerinin yarısına sahip olmak
istiyorlardı. Tehame ve diğer küçük kabileler ise
Medine’ye hücum ederek mal, ganimet ve cariye
elde etmek için katılmışlardı.
Ama bu şer ittifakının ortak paydası İslamı ve
Müslümanları yok etmekti. Tarih boyunca şer
güçleri bu sevda ile biraraya gelip, Müslümanlara
saldırmış ve halâda saldırmaya devam etmektedir.
Müslümanların cephesinde ise durum daha farklı
idi. Hendeğin ötesinde ise 10.000 kişilik zamanın en
büyük ordusu kendilerini yok etmek için beklerken,
hendeğin bu tarafında, Medine’deki Beni Kureyza
yahudi kabilesi anlaşmayı bozarak kafir ordusu ile
ittifak yaparak Müslüman kadın ve çocukların hepsi
kaleye toplanmıştı. Yahudilerin evvela bu kaleye
saldırmalarından korkuluyordu. Nitekim muhasara
devam ederken yahudiler bir kişiyi bu kaleye
184
keşif için gönderdiler. Bu yahudi kalenin etrafında
dolanırken Peygamberimizin (s.a.v) halası tarafından
görülür. Hz. Safiye adamın başına bir odun fırlatarak
öldürür. İmam Gazali kitabında bu olayı zikrettikten
sonra ilave ederek şöyle der. “Şaşılacak birşey yok.
O, Hamza’nın kız kardeşi idi.” Hendeğin dışında
müşrik ordusu, iç tarafında ise yahudiler vardı.
Diğer taraftan uzun süren muhasaraya soğuk kış
mevsimi ve açlıkta eklenince gerginlik had safhaya
ulaştı. Peygamberimiz (s.a.v) ve ashabı gece gündüz
durmadan Cenab-ı Hakka dua ediyorlardı. Kur’an-ı
Kerim onların bu halini şöyle tasvir eder.
“Onlar size yukarınızdan ve aşağınızdan gelmişlerdi.
Gözlerde dönmüştü, yürekler ağızlara gelmişti.
Allah için çeşitli tahminlerde bulunuyordunuz. işte
orada insanlar denenmiş ve çok şiddetli sarsıntıya
uğratılmışlardı.” (Ahzab: 9/10/11)
Efendimiz (s.a.v) bu savaşta Huzeyfe b. Yeman’ı gizlice
düşman tarafına göndererek haber toplamasını; ama
onları müslümanların üzerine saldırtacak herhangi
bir harekette bulunmamasını emretmişti. Huzeyfe
sürünerek düşman tarafına geçmiş, düşman ordu
komutanı Ebu Süfyan’ın yanına kadar sokulabilmiş,
onu bir okla vurup öldürebileceği halde Efendimiz
(s.a.v)’in emrini hatırlayarak bundan vazgeçmiş ve
düşman tarafında olup bitenleri gelip haber vermiştir.
185
Huzeyfe b. Yeman bu başarısından dolayı Peygamberimiz
(s.a.v) tarafından üzerinde namazlarını kıldığı
bir örtü ile ödüllendirilmişti. Dondurucu bir soğukta
bu zor görevi üzerine alan Huzeyfe’nin sırtına
Efendimiz (s.a.v) eliyle vurmuş ve bu sahabe hayatı
boyunca hiç üşümemiş ve kışlık elbise giymemiştir.
Hakeza Hendek Savaşında Peygamberimiz (s.a.v),
yeni müslüman olmuş Sad b. Nuaym’ın İslam’ını
gizli tutmasını emretmiş ve onu yahudilerle müşrik
ordusunu birbirlerine düşürmek görevini vermişti.
Efendimiz (s.a.v) “savaş hiledir” hadisini bu savaşta bu
münasebetle söylemiştir .
Günümüz müslümanlarının bu hadisten çıkaracağı
yığınla hüküm vardır. Sad b. Nuaym önce yahudilere
gitmiş ve “Ey Beni Kureyzalılar, siz Muhammed’e
olan ahdinizi Kureyşliler istedi diye bozuyorsunuz
ama onlar bakın hendeği bir türlü aşıp emellerini
gerçekleştiremiyorlar. Bu belde onların beldesi
değil, sizin beldeniz, yarın onlar savaşmadan çekip
giderlerse Muhammed ve ordusuyla başbaşa
kalacak olan sizlersiniz. Siz de biliyorsunuz ki sizin
onları yenmeye tek başınıza gücünüz yetmez.
Onun için kureyşten 40 tane genç rehine isteyin ki
savaşa girmeye mecbur kalsınlar. Sizi kendi halinize
bırakmasınlar” demişti. Yahudiler bu fikri pek beğenmişlerdi.
186
Sad b. Nuaym hemen diğer tarafa geçti ve
Ebu Süfyan’a Beni Kureyza Muhammed’le olan
anlaşmayı bozduğuna pişman oldu, ona gidip
biz bu yaptığımıza pişman olduk, sizlerle beraber
barış içerisinde yaşamak istiyoruz. Sana Kureyş’in
ileri gelenlerinden 40 kişi getirelim onları öldür ve
seninle barışalım dediler. Onun için eğer yahudiler
size gelip herhangi bir sebeple adam isterlerse
sakın ola ki onlara güvenip vermeyin dedi. Bu
dahice plan her iki tarafça kolayca yutulmuştu, her
iki taraf da Sad’a teşekkür etti. Yahudiler gelip 40
rehine isteyince, kureyşliler “tamam , Sad’ın dediği
çıktı” dediler ve “kesinlikle olmaz” cevabını verdiler.
Yahudiler de “zaten bunların savaşa istekli olmadığını
Sad söylemişti” dediler kendi aralarında. Böylece her
iki tarafta birbirlerine olan güvenini kaybetmişti artık.
Üçüncü haftanın sonunda Cenab-ı Hakk müminlerin
duasını kabul etti. Düşman tarafına saba rüzgarını
gönderdi. Bu rüzgar fırtınaya dönüştü. Düşman
çadırlarını yerle bir ediyor, ateşlerini söndürüyor,
çöl kumlarını yemek kazanlarına, gözlerine
dolduruyordu. Atlar huysuzlanıp iplerini koparıp
kaçıyordu. Oysa hendeğin karşı tarafında fırtınadan
eser yoktu. Ebu Süfyan o gece dönüş emrini verdi.
Müslümanlar sabah olunca düşmandan eser
kalmadığını gördüler. Sevinçle Rab’lerine hamd
ettiler. Peygamberimiz (s.a.v) savaşın bitmesiyle evine
187
çekilmiş, üzerini değiştirirken Cebrail (as) gelerek:
”Ya Resulallah, görüyorum ki müminler silahlarını
bırakmışlar melekler ise daha bırakmadılar. Cenab-ı
Hak Beni Kureyza’ya sefer etmenizi emrediyor” dedi.
Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v) ashabına ikindi
namazını Beni Kureyza bölgesinde kılmalarını
emretti. Oraya doğru yola çıktılar. Yahudilerin kalesini
kuşattılar. Yahudiler Beni Nadire tanınan Medine’yi
terk etme hakkının kendilerinede tanınmasını istediler.
Peygamberimiz (s.a.v) onlara teslim olmaktan başka
bir çareleri olmadığını iletti. İnatla direndiler. Muhasara
25 gün sürdü. 25. gün yahudiler eski dostları olan Evs
Kabilesinin reisi Sad b. Muaz (ra)’ın hükmüne razı
olacaklarını dinledikten sonra Sad şu tarihi hükmü
verdi: ”Eli silah tutan yahudiler öldürülsün, malları ve
kadınları ganimet olarak dağıtılsın.“ Peygamberimiz
(s.a.v) de “Vallahi yedi kat göğün üstündeki
Rabbulalemin hükmüyle hükmettin” diye buyurarak
verilen karara olan memnuniyetini ifade etmiştir.
Bu günkü Bab-us Selamın 200 -250 m açıklarında
kazılan hendeklerde sayıları 700 ile 800 arasında
değişen yahudilerin hepsinin kellesi uçuruldu.
Böylelikle bu büyük fitne ortadan kaldırılmış oldu.
Hendek Savası, asrı saadet harp tarihinin bir dönüm
noktası kabul edilir. Artık İslam ordusu bu savaştan
sonra “savunma savaşlarından” “hücum savaşlarına”
başlamıştır.
188
Peygamberimiz (s.a.v)’de bu olayı “artık Kureyş
bundan sonra size saldıramaz” sözü ile tescil etmiştir.
Yahudilerin savaş çıkarma, ahde ihanet, insanları
parayla satın alıp birbirine düşürme, sıkışınca aman
dileme, fırsatını bulunca yok etme gibi sıfat ve
özelliklerinin bugün olduğu gibi 14 asır öncede var
olduğunu müşahade etme imkânını buluyoruz.
İstihbarat, casusluk, düşman saflarını bölmek için
kargaşa çıkarmak, kafirlerin savaş taktiklerinden
faydalanmak, maslahatı ümmet olduğu müddetçe
mezun bir iştir. Bilakis emredilmiştir. İslam,
yönetenlerin ve yönetilenlerin arasında bugün var
olan uçurumların hepsini daha 1400 yıl öncesinde
yok etmiştir. Fakir ile zengin, köle ile efendi,
peygamber ile ümmet hendekte beraber toprak
taşımışlardır.
Vuku bulan mucizeler:
Hendek kazılma esnasında müslümanlar onar kişilik
grublar halinde çalışıyorlardı. Aralarında Selman-ı
Farisi’ninde bulunduğu bir grup, kazı esnasında
büyükçe bir kayaya rastlar. Uğraşırlar ama yerinden
oynatamazlar. Selman (r.a) Efendimize haber
verir. Hz. Peygamber (s.a.v) gelir, eline balyozu
alır ve ilk vuruşunda şimşekler çakar. “Kisra’nın
sarayları gösterildi ve fethi müjdelendi” der. İkinci
vuruşundan sonra “Rumların sarayları gösterildi ve
fethi müjdelendi” der. Üçüncü vuruşta ise “San’anın
189
sarayları gösterildi ve fethi müjdelendi “der. Hep bir
ağızdan tekbir getirirler. Nitekim Cenab-ı Hakk bu üç
yerin fethini müslümanlara nasip etmiştir.
Bir diğer mucize ise, hendek kazılırken insanlığın
Efendisinin açlıktan midesine taş bağladığını gören
Cabir b. Abdullah evine gider. Hanımına durumu
anlatır evde pişirilecek bir şey olup olmadığını sorar.
O da evde bulunan tek bir keçisini, kesebileceğini ve
birazda ekmek pişirebileceğini söyler. Keçiyi keserler,
ekmeği pişirirler. Hz. Cabir’e hanımı “yemeğimiz
ancak Hz. Peygamberimiz ile 7-8 kişilik bir gruba
yeter” der. Hz. Cabir, Efendimizin yanına giderek
kimsenin duymamasına özen göstererek durumu
haber verir.
Hz. Peygamber (s.a.v) tebessümle dinler. Sonra da
dönüp hendek kazımıyla meşgul 1000 kişiye: “ey
ehli hendek! Cabir sizi yemeğe davet ediyor” diye
nida eder. Sahabeler yavaşça toplanmaya başlarlar.
Hz. Cabir koşarak evine gider ve hanımına “Eyvah
mahvolduk. Hz peygamber bütün hendek ehlini
davet etti” der. Hanımı ise büyük bir teslimiyetle: “O
halde üzülme, Allah, Resulünü utandırmaz” der. Öte
yandan Peygamberimiz (s.a.v), haber göndererek
yemeğin ateşten indirilmesini, ekmeğin dağıtılması
için kendisinin beklenilmesini emreder. Kendisi
gelerek kepçelerle etleri alıp ekmekle birlikte onar
onar sahabe grubuna dağıtır. Hendekte çalışan
190
1000 kişi bu yemekle doymuştur. Hatta hane halkı
için de pay bırakılmıştır. Başarının esasının çalışmak
olduğunu, zor şartlara rağmen hendek kazarak
gösteren Allah Resulu (s.a.v) sabreden ve şükreden
müminlere hem dünyada hem ahirette mükâfatlar
olduğunu, böylelikle ashabına ve Ümmet-i
Muhammed’e göstermiştir.
KUBA MESCİDİ ve İSLAM KARDEŞLİGİ
Efendimiz (s.a.v) Miladi 622 yılında Mekke-i
Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye hicret
etmiştir. Kendisine rüyasında hicret yurdu olarak
Medine gösterildiği için Medine’yi tercih etmiştir,
Rabiülevvel ayının 12. Pazartesi günü öğle vakti
Hz. Ebu Bekir (r.a) ve beraberlerindeki rehberi ile
Medine’ye ulaşmışlardır. Yaklaşık 500 kişi kendilerini
karşılamıştır. Hz. Peygamberimiz (s.a.v) evvela
Kuba’da 2 hafta misafir oldu. Bu süre içerisinde Kuba
mescidini İnşa etti. Cenab-ı Hak Kuran-ı Kerimde
bu mescidi takva üzere yapılan ilk mescid olarak
zikreder. “İlk gününden beri takva üzere kurulan
mescitte bulunman daha uygundur. Orada arınmak
isteyen insanlar vardır. Allah, arınmak isteyenleri
sever.” (Tevbe: 108)
Tirmizi’den gelen bir rivayete göre de Paygamberimiz
(s.a.v) şöyle buyuruyor: “Kuba mescidinde bir namaz,
bir umreye bedeldir.” Kuba’ya Cumartesi günleri
yaya veya vasıta ile giderek iki rekât namaz kılmak
191
sünnettir. Hz. Peygamber (s.a.v) Küba’da 2 hafta
kaldıktan sonra Medine’ye doğru hareket etmiş,
yolda Cuma namazı farz olmuş ve bugün Cuma
Mescidi olarak bilinen yerde Efendimiz (s.a.v), ilk
Cuma namazını kıldırmıştır. Daha sonra bugünkü
Mescid-i Nebevi’nin bulunduğu yere gelerek İslam
toplumunun temel taşlarından biri olan mecidinin
yapılmasını emretmiştir.
Hicret, devlete atılan ilk adım. 13 yıl süren Mekke
döneminde baskı ve işkencelerle bir iman
terbiyesinden geçmiş müslümanlar hicretle
devlete yönelmişler; cihadın farz olması ile birlikte
hayatı iman ve cihad olarak mütalaa ederek
ömürlerini bu iki gayeye vakfetmişlerdi. Evet, belki
Medine’de Kureyşlilerin işkenceleri ve zulümleri
yoktu ama muhacirleri başka sorunlar bekliyordu.
Bunlar; ekonomik, içtimai ve de sıhhi olmak üzere
üç alanda idi. Mekkeli müşrikler hicret eden
müslümanların yanlarında mal ve para götürmesine
müsade etmemişlerdi, müslümanlar canlarını
zor kurtarabilmişlerdi. Medine’ye geldiklerinde
ekonomik sıkıntı ile karşı karşıya kalmışlardır.
Mekke’nin geçim kaynağı ticaretti. Medine’ninki ise
ziraat ve zanaattı. Tabiatıyla muhacirler tarımdan
anlamıyorlardı. Vatanlarını, doğup büyüdükleri,
yaşadıkları mekânı terk etmişlerdi. Gurbet çekiyorlardı.
Bir çoğu ailesini, çoluk çocuğunu bile bırakmışlardı.
192
Medine’de o vakitlerde humma hastalığı vardı.
Muhacirlerin bir çoğu bu hastalığı yakalandılar.
Efendimiz (s.a.v), bu üç ana başlık altında toplamaya
çalıştığımız problemlerin hepsine muhacirler ile
ensar arasında kardeşlik ilan ederek peygamberi bir
üslupla çözüm getirdi. Enes b. Malik’in evinde 45’i
Ensardan olmak üzere toplam 90 sahabeyi birbirleri
arasında kardeş ilan etti. Bu kardeşlik örneği insanlık
tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir kardeşliktir.
Medine ehli muhacirlere ellerinde var olan herşeyin
yarısını teklif etmişlerdir. Burada Abdurrahman
b. Avf ile Sa ‘d b. Rabi arasında geçen şu hadiseyi
nakletmek gerek.Hz. Sad , Hz. Abdurrahman’a elinde
ne varsa yarısını teklif etmiş, Hz. Abdurrahman ise,
“Allah senin aileni ve mallarını mübarek kılsın, bana
çarşının yolunu göster” demiştir.Hz. Sad’ın teklifi ne
kadar büyük bir davranış ise Hz. Abdurrahman’ınkide
o kadar takdire şayandır.
“Mü’minler kendi aralarında bir cesedin uzuvları
gibidirler. Bir uzvun rahatsızlığı nasıl tüm bedende
hissediliyorsa Müslümanların birbiriyle alakaları da
bu şekildedir“(Buhari-Müslim).
İçtimai ve iktisadi problemleri “kardeşlik” ilan ederek
çözen Peygamberimiz (s.a.v) humma hastalığının
Medine’den atılması için Cena b-ı Hakk’a dua etmiş,
duası kabul olmuş Medine-i Münevvere kıyamete
kadar humma hastalığından kurtulmuştur. Dikkat
193
edilirse Efendimiz (s.a.v) önce mescit yaparak
işe başlamıştır. Daha sonra toplumda iç barışın
sağlanması için muhabbet ve uhuvvet bağlarının
kuvvetlenmesini, kardeşliği ilan ederek başarmış,
herhangi bir sınıflaşmaya, bloklaşmaya müsade
edilmemiştir. Herkes bir tarağın dişleri gibi birbirleriyle
eşit haklara sahiptir. Üstünlük ise ancak takva iledir.
Üçüncü olarak da Medine’de yaşayan diğer etnik
gruplar ile Müslümanların muamele hukukunu
belirli esaslara bağlayan Medine vesikasını yazdırmış
ve daha atılan bu ilk adımlarla Medine site devleti
hoşgörünün, iç barışın, sosyal adaletin, kişilerin hak
ve özgürlüklerinin devlet garantisi altında olduğu bir
“Sosyal Devlet” olma ünvanını almaya hak kazanmıştır.
YAPILIŞINDAN GÜNÜMÜZE MESCİD-İ NEBEVi
Mescid-i Nebevi Miladi 622 tarihinde Efendimiz
(s.a.v)’in emriyle ve kendilerinin bilfiil çalışmalarıyla
inşaa edilmiştir.
İlk yapı 1050 m genişliğinde idi. Tavan yüksekliği
ise 3.25 m’idi. Temelleri taştan, duvarları kerpiçten,
direkleri hurma ağacından yapılmış, tavanı ise hurma
dalları ile örtülmüştü. Üç giriş kapısı vardı. Mescid-i
Nebevi, bu ilk inşasından günümüze kadar 9 kez
daha genişletilmiştir.
Birinci Genişletme: Yine Efendimiz (s.a.v)’in
zamanında Hayber Savaşı dönüşünde, hicri 7. yılda
yapılmıştır. Genişliği 2.500 m2 ye, tavan yüksekliği
194
4.55 metreye çıkarılmıştır. Bugün bu saha mescitte
başlıklarında yeşil yazı olan direklerle belirtilmiştir.
İkinci Genişletme: Hz. Ömer (r.a) zamanında hicri
17-milâdi 638 tarihinde olmuştur. Genişlik 4200 m’ye
tavan yüksekliği ise 7.15 m’ye çıkarılmıştır.
Üçüncü Genişletme: Hicri 29 – Miladi 649 tarihinde
Hz. Osman zamanında gerçekleştirilmiştir. Genişleme
kuzey batı cihetine doğru yapılmış, kıble tarafınada
revaklardan yaptırılmıştır. Tavanı Hindistan’dan
getirilen özel bir ağaçla kaplanmıştır. Mihrap
üzerine ise kubbe yapılmıştır. Hz. Ali (r.a) zamanında
ihtiyaç hasıl almadığından mescidde genişletme
yapılmamıştır.
Dördüncü Genişletme: Emevi halifesi Velid b.
Abdül-melik zamanında Hicri 88 – Miladi 707 yılında
yapılmıştır, bu genişletme esnasında 4 minare
yapılmış, mescid binasında süslü taşlar kullanılmış
ve Efendimiz (s.a.v)’in zevceleri vefat ettiklerinden
dolayı mescid odaları satın alınarak mescide dahil
edilmiştir.
Beşinci Genişletme: Abbasi Halifesi Mehdi Abbasi
devrinde, Hicri 165 – Miladi 782 yılında yapılmıştır.
Kuzey kesiminde büyük çapta bir genişletme
yapılmıştır. Abbasi Halifeleri Mescidin tamir ve
tezyinine büyük önem vermişlerdir, Mescidi Nebevi,
birincisi Hicri 654, ikincisi Hicri 886’da olmak üzere
195
iki yangın geçirmiştir. Her iki yangında dikkatsizlik
sonucu çıkmış ve mescid önemli hasar görmüştür.
Birinci yangının yaraları Abbasi Halifesi Mu’tasım
Billah tarafından Hicri 655 yılında ikinci yangının
yaraları Sultan Eşref Kaytabay tarafından Hicri
880 – Miladi 1483 yılında sarılmış ve mescid tamir
ettirilmiştir. Sultan Kaytabay tamirle beraber mescidi
genişletmiş ve mescide yüksekliği 11 m olan bir
tavan yaptırmıştır. Bu genişletme Altıncı Genişletme
olarak kabul edilir.
Yedinci Genişletme: Hilafetin 1517 yılında
Osmanlılara geçmesiyle beraber Harameynin bakım
ve onarım işlerini Osmanlı sultanları alır. Osmanlılar
Harameyne bir çok hizmetlerde bulunmuştur.
”Hadimul Harameyn EI- Şerifeyn” lakâbı ilk kez Yavuz
Sultan Selim için kullanılmıştır. Sultan Abdülmecid’e
kadar, mescitte duvarların ve sütunların mermerle
kaplanması, eskiyen bazı kapı ve duvarların
yenilenmesi, yeşil kubbenin yeniden inşası gibi bir
çok hizmetlerde bulunmuşlardır. Sultan Abdülmecid
zamanına gelindiğinde yapı bir hayli yıpranmıştı.
Bunun için zamanın Harem Şeyhi Davut Paşa,
Sultan Abdülmecid’e bir mektup yazar ve Mescid-i
Nebevi’nin yeniden yapılmasının gerektiğini sultana
iletir. Padişah, Mühendis Remzi ve Osman beyleri
keşif için Medine’ye gönderir. Mühendislerin raporu
Davut Paşayı teyid eder mahiyette sultana takdim
196
edilince Sultan Abdülmecid Halim Efendiyi projenin
başına getirir ve onunla beraber tüm alet ve edevat.
işçiler, duvarcılar, oymacılar, nakkaşlar, hattatlar
ve yeterli bütçeyle Medine’ye gönderir. Büyük bir
titizlikle cemaatle namaza mani olmadan mescit
bölüm bölüm yıkılır ve yeniden yapılır.
Yapılan masraf, İstanbul’dan getirilen malzemeleri,
alet edavat ile sayıları 350’yi geçen işçilerin masrafları
hariç 700.000 Mecidiye altınıdır. 1848’de başlayan
onarım 1861’de tamamlanmıştır. Genişlik 4056 m2ye
çıkartılmış ve 170 m2 kubbe yapılmıştır.
Sekizinci Genişletme (1.Suud genişletmesi): Kral
Abdülaziz zamanında Mescit, kuzey, doğu ve batı
taraflarından olmak üzere yapılan genişletmelerle
beraber genişliği: 12270 m2’ye çıkarılmıştır. Bu
çalışmalar 1952 yılında başlamıştır. 1955 yılında
tamamlanmıştır. 50 milyon dolara mal olan bu
genişletme 128 m uzunluğu, eni ise 91 m’dir.
Osmanlı kısmının bitiminden sonra başlayan bu
genişletme, güneş zıttı (Güneşten etkilenmeyen)
beyaz mermerle kaplanmıştır. Bu alanın doğu ve
batı tarafına revaklar yapılmıştır. Bu genişletmede
232 sütun vardır.
1973 yılında Kral Faysal’ın emriyle Mescidin batı kısmına
güneşlikler yapılmıştır. Bu şemsiyeliklerin yapımında
istimlâk edilen arazilere 50 milyon dolar ödenmiştir.
197
Dokuzuncu Genişletme: (2. Suud Genişletmesi) Bu
yapının temel atma merasimi Kasım 1984’te olmuştur.
10 yıl sürmüştür. Mescid-i Nebevi tarihinin en büyük
ve maliyeti en yüksek genişletmesi bu devirde Kral
Fahd b. Abdül-az’in emriyle gerçekleşmiştir. Şu anki
yapı bodrum, zemin, ve sütun olmak üzere üç kattan
oluşur. Her üç katın da girişleri ayrı ayrıdır.
Bodrum Katında Mescld-i Nebevi’nin kameragüvenlik
sisteminin idare edildiği kontrol odaları,
yangına hassas cihazlar ile iç ve dış aydınlatma,
soğutma-havalandırma ve ses sistemlerinin
idaresi vardır. Bunlara ilaveten naklen TV ve
radyo yayınlarına imkân sağlayan stüdyolar da
bulunmaktadır. İkinci Suud Genişletmesi 82.OOO
m2’dir. Bina yüksekliği 125.5 m’dir. Zemin kattaki
sütun sayısı 2104’tür. iki sütun arası 6 m’dir. Kubbe
sayısı 27 dir. Bunlar istenildiğinde (ışıklandırma ve
havalandırma maksadıyla) açılıp kapanabilmektedir.
Her biri 80 ton ağırlığındadır. 40 ton çelik 40 ton da
diğer maddelerden oluşmaktadır.
Her kubbenin kapladığı alan 324 m2’dir. Her kubbede
2.5 kg altın kullanılmış, toplam olarak 27 kubbede
67.5 kg altın kullanılmıştır. Bu da 100 m2 alana
tekabül etmektedir.
Kubbelerin dış cephesi Alman seramiği ile
kaplanmıştır. EI oyması kısmı toplamı 160 m2 dir.
Kubbeler Medine’de imâl edilmiştir. Abdülmecid han
198
zamanında Osmanlı kısmının 4056 m2 olduğunu, bu
rakama 1.Suud genişletmesinde 12270 m2 eklendiği
daha önceden belirtilmiştir. Bu iki yapının toplamı:
16326 m2’idir. İçerisinde 28000 kişi namaz kılabilir.
Yapılan bu son genişletme alanı ise 82 000 m2
dir.150.000 kişi namaz kılabilir. Bu sayıyı öncekilere
ilave ettiğimizde zemin katın toplam alanı 98 326
m2’ye çıkar ve içerisinde 176800 kişi namaz kılabilir.
Ancak buna sütuh katını da ilave etmek gerekir. Bu
ise 58250 m2’dir. 90 000 kişi sütuh’ta namaz kılabilir.Bu
rakam ise Mescid-i Nebevi’nin içerisinde aynı anda
namaz kılınabilecek alanın 156576 m2 olduğuna ve
268 000 kişinin bu alanda namaz kılabileceğine işaret
eder.
Buna mescidin bahçesindeki 135000 m2 alanıda
ilave edersek bu alanda 430 000 kişi namaz
kılabilmektedir. Sonuç olarak günümüzde aynı
anda 698 000 kişi namaz kılabilmektedir. Hanımlar
için Mescidin k.doğusunda 16000m2, k.batısında
8000 m2 yer ayrılmıştır. Bu alan izdiham ihtimalinde
genişletilebilmektedir.
Hanımların giriş kapı numaraları (13,14,16,17) ve
(23,24,25,26, 28,29,30)’dur. Mescidin toplam kapı
sayısı 85’dir.
Üst kata çıkmak için 6 tanesi yürüyen, 18 tanesi
normal merdiven olmak üzere 24 çıkış merdiveni
vardır. Yürüyen merdivenlerin bulunduğu kapı
199
numaraları 6,10,15,27,31 ve 36’dır. Mescid-i
Nebevi’nin 10 minaresi vardır. Bunların 6’sı son
genişletmede yapılmıştır. Her biri 104 m’dir. Diğer
minarelerden 32 m daha yüksektir. Minarede hilalin
uzunluğu 6.7 m’dir. Ağırlığı 4,5 tondur. 14 ayar altın
kaplamadır.
Mescid-i Nebevinin dış bahçesinde namaz
kılınabilecek alanlardaki beyaz mermerler güneş
vurdukça soğuyabilen özelliğe sahiptir. Bu alan
151 adet ışıklandırma sütunu ile aydınlatılmaktadır.
Bu alanın çevre uzunluğu 2270 m2’lik bir bahçe
duvarı ile çevrilmiştir. Tuvaletler bunun içerisindedir.
Tuvaletler iki katlı olup, içerisinde 1890 adet tuvalet
ve 5600 adet abdest alma yeri vardır. Otopark
girişleriyle tuvalet girişleri aynıdır.
Mescid’in bahçe sahası olarak tanımlanan alanın
altında toplam 4444 araç kapasiteli 2 katlı bir otopark
mevcuttur. Garaj yüksekliği 4.90 m’dir her birinde 15
ünite vardır, bu çıkılabilmektedir. Her ünitede 690
soğuk su çeşmesi bulunmaktadır.
Haremin Soğutulması;
Mescid-i Nebevi’nin soğutulması için mescide 7 km
uzaklıkta ve batı tarafında 70 000 m2 alan üzerine
büyük bir tesis kurulmuştur. Tesisin bu kadar büyük
bir alanı kaplaması ve çalışmasıyla çevreyi rahatsız
edebileceği düşünülerek uzağa konulmuştur.
200
Kullanılan su miktarı 2.5 milyon galondur. Soğutmada
6 derecelik su kullanılmaktadır. 7 km uzunlukta olan
bu tünel Tarik-i Selam olarak bilinen yolun 18 m
derinliğinden geçmektedir.
MESCİD-İ NEBEVİ’NİN KROKİSİ
1- Ağlayan Hurma Kütüğü. Bu kütük mihrabın
altında gömülüdür.
2- Hz. Aişe Validemizin yanında namaz kılmanın en
faziletli olduğunu haber verdiği ve bu yüzden
kendi ismi ile anılan
3- Hz. Lübabe’nin kendisini bağlayarak affolunmasını
beklediği Tevbe Sütunu
4- Efendimiz (s.a.v)’in itikafta iken yanına yatakları
koydukları Serir Sütunu
5- Efendimiz (s.a.v)’in korumalığını sahabelerin
beklediği Muharres Sütunu
6- Hz. Peygamber (s.a.v)’in yanında heyetleri kabul
ettiği Vüfud Sütunu
7- Efendimiz (s.a.v)’in teheccüd namazlarını kıldığı
Teheccüd Sütunu
8- Halen imamın namaz kıldırdığı Mihrap
9- Hz. Peygamber (s.a.vj’in namaz kıldırdığı Mihrap
10- Halen hutbelerin okunduğu Minber
11- Bugün müezzinlerin bulunduğu müezzinlik
12- Kapı
13- Kapı
14- Hz. Peygamber (s.a.v)’in Kabri
201
15- Hz. Ebu Bekir (r.a.)‘ın Kabri
16- Hz. Ömer (r.a.)’ın Kabri
17- Üzerinde Azhap suresi 40 Ayet yazılı birinci
pencere
18- Üzerinde Hucurat suresi 3 Ayet yazılı ikinci
pencere
19- Üzerinde Hucurat suresi yazılı üçüncü pencere
20- Cibril Makamı
27- Baki kapısı
23- Nisa Kapısı
24- Babunnisa (Kadınlar kapısı)’ndan girince soldaki
yüksek yer Ashab-ı Suffe’nin olduğu yer.
25- Bir Mihrap
NOT: Efendimiz (s.a.v) “Kabrim ile evim arası Cennet
bahçelerinden bir bahçedir.” diye buyurdukları
Ravza-i Mutahhara, bugün 33 adet beyaz sütunun
bulunduğu alandadır. Bu sütunlar krokide “O” işareti
ile belirtilmiştir.
DOKTORUNUZDAN MÜHİM TAVSİYELER!
Muhterem Hacı Adayı,
• Bedeni ve mali farz olan bir ibadeti Allah (c.c)’ın izni
ile yapacaksınız, sağlığınızı en iyi şekilde koruyarak
bu ibadeti yerine getirmeniz gerekmektedir.
• Sağlığınızı en iyi şekilde koruyabilmeniz için dikkat
etmeniz gereken konuları başlıklar halinde kısaca
bildireceğiz:
202
• İklim özellikleri; bulunduğunuz yerden çok farklı
olan bir beldeye gidecek ve 25 – 30 gün kadar oralarda
kalacaksınız. Bu zaman içinde aşırı sıcak, aşırı
soğuk hava cereyanı ve de yorgunluktan kaçınaksanız.
Zira insan vücudunun hastalıklarla hastalıklarda
karşı koyma direncini kıran bu üç önemli faktördür.
• Sıcağın etkisi ile fazlaca terleme olacağından vucüt
ve elbise temizliğine önem vermelidir. İç çamaşırlar
mümkün olduğunca saf pamuklu cinsinden seçilmelidirler.
• EI ve tırnak temizliği en çok dikkat edilecek bir konudur.
Sıvı ve kalıp sabunlarla el temizliği kolayca
yapılabilir.
• Çiğ olarak yiğeceğiniz sebze ve meyveler sabun köpüğü
ile ovulup su ile durulandıktan sonra yenmelidir.
Eğer dışı parafinli meyve ise kesinlikle soyularak
yenmelidir.
• Dışarıda açıkta satılan yiyeceklerden almayınız.
• Konserve yiyecekler alınarak ya da alınmış olanlar
tüketilirken kutuların kapağının bombeleşmemiş
olması gerekir. Aksi halde ishal, kusma, karın ağrısı,
baş dönmesi gibi belirtilerle seyreden besin zehirlenmelerine
maruz kalabilirsiniz.
• Aşırı yağlı ve sindirimi zor olan yiyeceklere rağbet
etmeyiniz.
• İçecekler metal yada karton poşetlerde satılmakta203
dır. Bunlar alınırken üzerindeki son kullanım tarihine
bakılmalı ve süresi geçmiş olanlar alınmamalıdır.
• En çok rağbet edeceğiniz, ayran ve limon olmalıdır.
Bunları yer ve içerken biraz tuz atılıp alınırsa terlemenin
vereceği bitkinlikte azaltılmış olur.
• Yiyecek içecekler mümkün olduğunca kendi teşkilatımız
sağlık görevlilerince kontrol edilen lokantalarımızdan
sağlanmalıdır.
• Baş dönmesi, ani ateş yükselmesi,kalpte çarpıntı
görmede bulanıklık, kusmak hissi, nefes darlığı gibi
belirtiler sıcak çarpmasının işaretleridir. Hemen serin
bir yere çekilip üzerinizdeki giyecekleri inceltiniz.
En doğrusu görevlilere haber ulaştırarak sağlık görevlilerine
ulaşmaya çalışınız.
• Dışarıda yürümek zorunda kalırsanız şemsiye mutlaka
kullanılmalıdır.
• Önceden mevcut kronik hastalığınızla ilgili ilaçlarınızı
mutlaka yanınızda bulundurunuz. Kafile görevlinize
ve doktorunuza önceden bildiriniz.
Hanımlar için Peygamber Efendimizi (s.a.v.) ziyaret
saatleri
SABAH 07.00 – 11.00
ÖGLE 13.00 – 15.00